Amsterdam’ın tarihini biraz daha yakından görerek deneyimlemek isterseniz Amsterdam Van Loon Müzesi şehrin gizli kalmış müzelerinden biri olarak değerlendirilebilir. Amsterdam Van Loon Müzesi, Rijksmuseum, Van Gogh Müzesi gibi dünyaca ünlü müzeler kadar ziyaretçisi olmasa da bizim en sevdiğimiz müzelerden biri oldu. Çünkü Amsterdam Van Loon Müzesi, dünyanın otantik köşelerinden Avrupa’ya baharattan taşıyan, gerektiğinde ülkeler arasında savaşlar başlatabilen, koloniler kuran, para bile basma yetkisi olan bir ailenin evi. Bu aile aynı zamanda dünyanın ilk uluslararası şirketi sayılan Dutch East India Company’nin de kurucusu. Van Loon ailesinin bir zamanlar yaşadığı ev mümkün olduğunca korunarak bir müze haline getirilmiş. Amsterdam seyahatimizde onların hayatlarının bir kısmına tanık olmak ilginç bir his uyandırmıştı bizde. Bu açıdan diğer müzelere göre farklı olmasıydı belki de bize burayı sevdiren. Amsterdam Van Loon Müzesi ile ilgili duygu ve düşüncelerimizi yeterince paylaştığımıza göre artık evi anlatmaya başlayabiliriz.
Şimdiki adı Museum Van Loon olan bu ev, 1672 yılında inşa edilmiş. Burada ilk oturan kişi de Rembrandt’ın öğrencisi Ferdinand Bol imiş. 1884 yılında ise ev Jonkheer Willem Hendrik van Loon tarafından eşi Thora’ya evlilik hediyesi olarak alınmış. Ev, 1973 yılında Van Loon ailesinin son erkek torunu tarafından halka açılmış ve müze haline getirilmiş.
Amsterdam Van Loon Müzesi gezilecek yerler listenize girerse içeride sizi ilgi çekici dekorasyon ve tarihi eserler karşılıyor olacak. 17. yüzyıldan kalan mobilyalardan porselenlere, gümüş takılardan bahçe dizaynına kadar o günlerin yaşam tarzına tanıklık edebileceksiniz. Van Loon Müzesi’ndeki odaların duvar kağıtları bile görülmeye değer. Odalar sanki boydan boya çevrili tablolar le satılı gibi görünüyor Böylece her farklı odaya girişinizde kendinizi farklı bir dünyada bulabiliyorsunuz. Bu arada söyleyelim evin çeşiti yerlerindeki tablolarda yer alan kişiler bu ailenin üyeleri imiş.
Van Loon Müzesi’nin yatak odaları duvar kağıdından yorgana, yastıklardan başucuna tek renk ağırlıklı olduğu için biraz kasvet uyandırıyor. Bizim en çok dikkatimizi çeken yer ise yatak odalarından birindeki iki yatak arasındaki işleme idi. Yan yana iki yatağa uzanmış, uykuya dalmaya çalışırken konuşan, konuştukça uykuya dalamayan iki çocuğun konuşmalarının yorgana nakış gibi işlendiği bu oda içlerindeki en farklı yerdi. Evde bir başka ilgimizi çeken yer de evin mutfağıydı. En tarihi yer bize burası gelmişti belki de bir zamanlar buradaki tencerelerde birileri yemekler hazırladığı, tabaklardan yemekler yendiği için.
Van Loon Müzesi’inin sadece içi değil, bahçesi de kendine hastı. Bahçe tarafından zamanında at arabaları girermiş ve buralarda bakıcılar kalırmış. Evin kanala bakan odaları misafirler içinmiş. Her sabah böyle bir manzara karşısında güne başlamak isteyen misafirler yüzünden herkes yatılı gelmiştir herhalde.
Siz de bu müzeye gitmek isterseniz Amsterdam seyahatinizde gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz. Hele bir de Museumkaart’ınız varsa ücretsiz girip tasarruf da edebilirsiniz.