Kategoriler
Amsterdam'a Yakın Gezilecek Yer Tavsiyeleri

Amsterdam’a Gitmişken Kuzey Denizi Plajı Bloomendaal’ı Görmek İsteyebilirsiniz

[sg_popup id=13393]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Güneş kremlerinizi, frizbileri, rengarenk hasır plaj çantanızı hazır edin, Amsterdam’a kadar gelmişken Kuzey Denizi’ne gireceğiz. Evet doğru okudunuz, Amsterdam ve denize girmek fiili aynı cümle içinde gerçekten de geçti. Amsterdam tatilinizde rüzgarı arkanıza alıp, duman ile karşı tepedekilere mesaj göndermeye çalışan bir kızıldereli edası ile havlunuzu, havada silkerek kumların üstüne sermek daha önce aklınıza gelmediyse boşuna üzülmeyin. Yalnız değilsiniz. Bizim de gitmeden önce hiçbir fikrimiz yoktu, bu tatilde denize girme fırsatı yakalayabileceğimizden. Ama demiştik ya Amsterdam’da yaşayan akrabamız var diye 🙂 Sayesinde Bloomendaal aan Zee’den haberimiz oldu da plajın tadını çıkartabildik. Ama sizin Amsterdamlı tanıdıklarınız olmayabilir diye Bloomendaal hakkında bilgi vermek de boynumuzun borcu oldu. Soru cevap anlatmaya çalışalım elimizden geldiğince. Ama yok biz zaten Amsterdam’ı da Kuzey Denizi’ni de avcumuzun içi gibi biliyoruz diyorsanız, bize de bilgi verin ki buradan herkesle paylaşabilelim.



Nedir bu Bloemendaal, önce onu öğrenebilir miyiz?

Amsterdam’dan yaklaşık yarım saat uzaklıkta, yaklaşık 20 bin nüfuslu, Hollanda’nın en zengin kasabalarından birisi olur kendisi. Ama bizim işimiz Bloemendaal ile değil onun plajı ile, yani Bloemendaal aan Zee ile. Flemenkçemiz yok ama Bloemendaal sahili gibi bir anlamı var sanırız 🙂

Amsterdam’da gerçekten denize girilebilir mi?

Evet Amsterdam’da denize girilebilir, gittiğimizde denize girenler vardı. Ama bizim Amsterdam tatilinden beklentimiz dubalara kadar açılmak ve oradan balıklama ama bazen de göbekleme sulara atlamak olmadığından yanımızda mayo getirmemiştik. Bu yüzden gelin, gelin su sıcakmış veya sabah deniz çarşaf gibiydi, kaçırdınız diyemeyeceğiz 🙂 Yine de plajda geçirdiğimiz süreden anladığımız kadarı ile buranın asıl özelliği denize girmekten ziyade plajda güneşlenmek, kumsalda topun peşinden koşturmak ve hatta kitesurf yapmakmış.




Ne yer, ne içeriz, plaja azık torbamız ile mi gitmemiz gerekir?

Etrafta karnımızı doyurmaya yetecek sayıda kafe ve restoran vardı. Biz de plaja yakın olanlarından bir tanesinde oturmuştuk, malum mayolar olmadığından elde ayakkabılar ile ayaklarımızı denize soktuktan sonra yapacak pek bir şeyimiz kalmamıştı sahilde. Gittiğimiz mekan içecek fiyatlarının düşüklüğü ile de bizi epey şaşırtmış ve sevindirmişti. Oradaki popüler mekanlardan biri de buymuş 🙂

Bilmiyorsunuzdur ama yine de bir şansımızı deneyelim. Plajda akşamları parti oluyor mu?

Sanırız oluyor. Sanırız diyoruz çünkü Bloemendaal yazımızı yazarken yaptığımız minik araştırma, kalabalık bir plaj partisi fotoğrafına götürdü bizi. Biraz daha bakınca gördük ki bir websitesinde bol bol Bloemendaal Ann Zee beachparty’den ve parti takviminden bahsediliyor. Biz deneyimlemedik ama biraz araştırmaktan zarar gelmeyebilir 🙂

Bloemendaal’de hava nasıl, üşür müyüz?

Hava tahmin edeceğiniz üzere pek sıcak değil, yoksa o kadar Hollandalı buralara kadar tatile gelmezdi. Temmuz, Ağustos ayı ortalamaları yaklaşık 20 derece.



Tamam fena değilmiş Bloemendaal aan Zee. Peki Bloemendaal’a nasıl gidebiliriz?

Araba ile batıya 45 dakikalık bir yolculuk sonunda Amsterdan’dan Bloemendaal aan Zee’ye ulaşabiliyorsunuz. Daha yakında park yeri bulurum düşüncesi keşke oraya park etseydim pişmanlığına dönüşebilecek kadar yol kenarında araba gördüğünüzde de plaja gelmişsiniz demektir. Eğer araba kiralamadıysanız Dam Meydanı’ndan yola çıktıktan yaklaşık 50 dakikada sonra terliklerinizde kum taneciklerini hissedebilirsiniz. Bunun için önce Amsterdam Centraal’den Zandvoort’a giden trene binmeniz sonra da 81 numaralı otobüsü yakalamanız gerekiyor.



Bloemendaal’a

Kategoriler
Amsterdam'a Yakın Gezilecek Yer Tavsiyeleri

Amsterdam’a Yakın Gezilecek Yer: Minik Sahil Kasabası Volendam

[sg_popup id=13395]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Amsterdam’da bir gezginin akrabasının olmasının en iyi yanlarından birisi de gelmişken Amsterdam’a yakın yerleri de öğrenip gezebilme imkanı tanıması. Başka türlü olsa sadece Amsterdam’ın merkezindeki yerleri gezer dönerdik ve ne Volendam’dan ne de Zaanse Schans’tan haberimiz olurdu. Amsterdam’ın zaten hayranı olmuştuk gezerken ama Volendam’a gidince, Hollanda’nın hepten hayranı olduk. Öyle ki emekli olup da evde ekmeğimizi, yoğurdumuzu yapmaya başladığımız vakit yerleşebileceğimiz yerler listesine üst sıralardan girdi, Volendam. Ama lütfen hayallarimizi bozmayın, “biz zaten evde ekmeğimizi yapıyoruz ki” veya “öyle olmaz, önce oturma izni gerekir” veya “o evleri almaya ikramiyeniz yetmez, hem euro ne kadar biliyor musunuz?” diye. Hayal işte n’apcaksınız 🙂 Bu kadar övgüler sıraladığımız Volendam’a gelirsek, Amsterdam’ın sadece 25 dakika uzaklığında hepi topu 22.000 nüfuslu minik bir sahil kasabası aslında. Bilecik’ten bile küçük, siz düşünün. Bilecikli arkadaşlarımıza selamlar 🙂 Neyse biz Volendam’a geri dönelim ve en başından anlatmaya başlayalım.




Volendam gezimiz Amsterdam’dan araba ile Markermeer gölüne doğru yola çıkmamız ile başladı. İşte bu yolculukla birlikte tarıma odaklanmamanın ne kadar yanlış bir yöntem olduğunu da öğrenmiş olduk. Bizim ülke olarak toplam ihracatımız yaklaşık 150 milyar dolar iken, Hollanda’nın sadece tarım ürünleri ihracatı 100 milyar doların üzerinde ve büyüklüğü de yaklaşık ülkemizin 20’de biri. Muhtemelen konu niye bir anda coğrafya dersine döndü der gibisiniz 🙂 Çünkü Volendam’a giderken öyle güzel çiftlik evleri gördük ki şu kentli halimizle gıpta ettik.

Yol boyunca inekler otluyordu, biz de onları seyrediyorduk. Bir terslik var gibi bu cümlede ama 🙂 Yol ile aralarındaki birkaç metrelik kanal sayesinde yanlarından süratle geçip giden arabalara rağmen, özgürce çimlerde çitler olmadan dolaşıyorlardı. Sayıları, renkli bir fotoğrafı siyah beyaz bir kareye çevirecek kadar çoktu üstelik.

Kanallar insanların hobilerine de ev sahipliği yapıyordu. Buna da özenmedik değil…

Her ne kadar bir kano için açılmıyorlarsa da Hollanda’ya özgü açılır kapanır köprüler de kanallar üzerinde kendilerine yer edinmişti.



Amsterdam’a bu kadar yakın olmamıza rağmen yol boyunca yel değirmenleri de bize eşlik ediyordu.

Yol boyunca bizi en çok şaşırtan, Volendam’ın girişindeki müstakil evler oldu. Sanki bir sahil kasabasına değil de Volendam Konakları gibi şatafatlı sitelerden birisine giriş yapıyorduk 🙂

Abbey Road albüm kapağından çıkmış gibi duran idolümüz o emekli amca da oradaydı 🙂

Sonunda Volendam kasabasına varmayı başardık. Önce Volendam’ın minik marinasında kasabanın en güzel yerinin neresi olduğundan habersiz biraz vakit geçirdik.

Volendamlı denizciler Markermeer’a açılıyordu şansımıza.

Marina ve çevresinde, biraz vakit geçirdikten sonra öğreniyoruz ki meğerse Volendam’ın alametifarikası başkaymış.



Volendam’ın en güzel yanı, en azından bize göre, kendine has evleri imiş. Denize paralel sokaktaki, sağlı sollu uzayıp giden evler Volendam gezimizin en güzel yanını oluşturuyorlardı. Tam da dünya kupasına denk geldiğimizden olsa gerek ev sahiplerinin Hollanda bayrakları ve turuncu flamalar ile süsledikleri evleri adeta birbirleri ile yarışıyordu.

Her evin taşlı yola bakan camları da minik birer çiçekçi vitrini edası ile önlerinden geçenleri etkilemeye çalışıyordu.

Bir tek basma eteklerini giymiş, saçlarını oyalı tülbentleri ile örtmüş, her mevsim üstlerine bir hırka geçiren çiçekçi kadınlar eksikti, Volendam evlerinin önünde.

Volendam evlerinin minik çitlerle çevrili bahçeleri de cam vitrinler …

Kategoriler
Amsterdam'a Yakın Gezilecek Yer Tavsiyeleri

Meşhur Hollanda Yer Değirmenleri için Gidilecek Yer: Zaanse Schans

[sg_popup id=13284]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Amsterdam’a geldiyseniz, Hollanda’nın meşhur yel değirmenlerini yakından göreceğiniz Zaanse Schans’a uğramadan geri dönmek olmaz. Zaten bir saatten daha kısa sürede Dam Meydanı’ndan sadece bir vasıta ile Zaanse Schans’a gelebileceğiniz düşünüldüğünde bu fırsatı kaçırmak istemeyeceksinizdir. Zaanse Schans, yazlık tatil yollarında görmeye alıştığımız bilim kurgu filmlerinden çıkmış gibi duran devasa rüzgar türbinleri ile dolu tarlaların, onlarca yıl önceki hali gibi adeta. Tek fark Zaanse Schans’taki yel değirmenlerinin amacı elektrik üretmek değil. Onlar aslında Hollanda topraklarının, bir an bile olsun boş bırakılmaya gelmeyecek deniz ile olan savaşındaki masum görünümlü silahları 🙂 Biz de doğrusu Zaanse Schans’taki yel değirmenlerinin bu kadar da ulvi bir amaç ile kullanıldıklarını bilmiyorduk. O yüzden Zaanse Schans’ı ve meşhur yel değirmenlerini en başından anlatmaya çalışalım. Öncelik yel değirmenlerinde 🙂

Eğer siz de sadece, Cervantes’in kahramanları Don Kişot ve Sancho Panza’nın ezeli düşmanı olarak tanıyorsanız yel değirmenlerini Hollanda’nın niçin yel değirmenleri ile özdeşleştiğine anlam verememişsinizdir. Doğru ya, niçin bu kadar çoklar Hollanda’da? Çoklar çünkü malum Hollanda’nın dörtte biri su seviyesinin altında. Hollanda topraklarının sadece yarısı da su seviyesinin bir metre üstünde. Yel değirmenleri de hem su seviyesinin altındaki yerlerden suyun dışarı pompalanmasında kullanılıyormuş hem de göletlerin kurutulup verimli tarlalara çevrilmesine yardımcı oluyormuş. Bu arada güzel bir oyun bulduk Hollanda’nın deniz ile olan ve haritalarda var oldukları sürece devam edecek amansız mücadelesini konu alan. Buradan bir göz atabilirsiniz 🙂 Seyahat blogunda konu nerelere vardı ya 🙂 Ne güzel Zaanse Schans’ı anlatacağız, fotoğrafları ekleyeceğiz diye oturmuştuk bilgisayar başına 🙂 Hepsi gecenin bir yarısı enerji içeceği içmekten oluyor 🙂

Battı balık diyerek, araya küçük bir hipotez de atalım doktora tez günlerinden yadigar 🙂 Hollanda’nın toprakları düz olduğundan bisiklet kullanımı yaygındır. Yokuş çıkmadıkları için bisiklete rahat binebilmektedirler. Sanki İstanbul yedi tepe üstüne kurulu olmasaydı her yere bisiklet ile gidecektik ya neyse 🙂

Biz konumuza yani Zaanse Schans’a geri dönelim. Hava durumundan bahsedelim biraz da. Normalde pek hava durumuna değinmeyiz ama burası için bir istisna yapalım. Çünkü bilmiyoruz bizim şansımıza mıydı yoksa yel değirmenlerinin doğası gereği rüzgarlı yere kurulması gerektiğinden mi, Temmuz ayında gitmiş olmamıza rağmen dışarısı 15 derece idi ve rüzgarlıydı. Bu arada söyleyelim, Zaanse Schans’tayken rüzgar ve yel değirmeni eşleşmesini bir türlü yapamamış, niçin bu kadar rüzgarlı burası diyip durmuştuk 🙂

Zaanse Schans’taki her yel değirmeni sadece suların başka yerlere pompalanmasında kullanılmıyor. Bazıları bıçkı tezgahı olarak, bazıları da yağhane olarak kullanılıyor. Zaanse Schans’ın en güzel yanlarından birisi de ufak bir ücret karşılığı bu yel değirmenlerinin içlerine girebiliyor olmanız. Aşağıdaki bıçkı tezgahı görevi üstlenen bir değirmen mesela.

Zaanse Schans’ta başka yapılacak neler var?

Hollanda mimarisinin keyfini çıkartabilirsiniz.

Güzel bir yürüyüş yapabilirsiniz kazlar eşliğinde veya onlar birilerinin peşine takılabilir, siz de gülümseme ile onları seyredersiniz 🙂

Minik peynir fabrikalarını gezebilir, enfes peynirler alabilirsiniz kendinize. Tamam tamam, bir Ezine değil 🙂

Bir de bot turu yapabilirsiniz. Fotoğraf temsilidir 🙂

Emin olamadık, Amsterdam’dan kalkıp o kadar yol gideceğiz şimdi. Biraz daha görseydik keşke??

Bunu dilediniz mi gerçekten!?! Öyleyse keşke başka bir şey isteseymişsiniz çünkü bu isteğiniz kabul oldu 🙂 Buradaki webcamlerden canlı olarak Zaanse Schans’ı seyredebilirsiniz 🙂

Zaanse Schans Card gibi