Kategoriler
İlginç Tatil Fikirleri Öne çıkanlar

Keşke Gitseydim Diyeceğiniz Dünyanın En Güzel 10 Doğa Oteli

[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Dünyanın En Güzel Otelleri: 10 Doğa Oteli

Siz de bizim gibi gezmeyi sevenlerdenseniz gidilecek yerler listenize yepyeni yerler eklemekten hoşlanıyorsunuz demektir. Öyleyse de dünyanın en güzel otellerini bizim gibi merak ediyor olabilirsiniz. Ama burada otellerin dünyanın en güzel otelleri olmalarının yanı sıra bir özellikleri daha var. O da dünyanın en güzel ve doğa içindeki otelleri listemizdeki bu oteller. Tabii ki dünyanın en güzel otellerinden bahsedince ister istemez bir özellikleri daha geliyor akla, o da fiyatları. Tabii ki biliyoruz dünyanın en güzel otellerinden birçoğu hayallerde kalabilir gerçekçi olmak gerekirse ama amacımız size gezmek için ilham vermek sonuçta. Bazılarımızın ilhama bazılarımızın maddi imkanlara ihtiyacı olduğunu düşünürsek umarız ki bu yazımız herkesin işine yarar. Bir sonraki tatillerinde kalmak için dünyanın en güzel otellerini arayanların da, dünyanın ne kadar güzel yerler ile dolu olduğunu merak edenlerin de keyifle okumasını dileriz. Diyerek dünyanın en güzel otelleri yazımıza başlayalım.


1. Deniz Manzarası Yetmeyenler için Deniz Altı Manzaralı Dünyanın En Güzel Oteli The Manta Resort, Tanzanya:

Dağ manzarası, şehir manzarası, deniz manzarasını her yerde buluruz önemli olan denizin altını görebilmek diyenler için mükemmel bir otel var sırada. Tanzanya’daki The Manta Resort’un onu diğer otellerden ayıran bir özelliği var. Bu otelin deniz altı odası bulunuyor. Kimilerini büyüleyecek kimi rasyonelleri ise oda servisi nasıl geliyor acaba diye düşüncelere daldıracak bu otel odasında kalmak için en az üç gecelik rezervasyon yapılması gerekiyormuş. 

Dunyanin en guzel otelleri 1

İster suyun üstünde güneşlenin ister suyun altında yatakta uzanıp balık sürüleri manzarasının tadını çıkartın. 

Dunyanin en guzel otelleri 2

Denizin ortasına demirlemiş otel odasına sadece bir bot ile ulaşım var.  

Dunyanin en guzel otelleri 3

Gece böyle bir odada kalsak balıkları seyretmekten hiç uyuyamazdık.


2. Kuzey ve Güney Yarı Kürenin Birleştiği Ekvator Çizgisindeki Dünyanın En Güzel Oteli Mashpi Lodge, Ekvador:

Dünyanın mega çeşitlilik ülkeler sıralamasının en başlarında yer alan, birkaç kıtada bulabileceğinizden daha fazla kuş, memeli ve bitki türünü görebileceğiniz Ekvador’da dünyanın en güzel otellerinden Mashpi Lodge bulunuyor. Bu oteli özel yapan ise asıl konumu. Tabii ki 6 binden fazla kelebek, 1600’den fazla kuşun yer aldığı, metrekareye en çok çeşit canlının düştüğü (gerçekten böyle bir istatistik varmış), aynı zamanda Darwin ile meşhur olan Galapagos Adaları’nın ait olduğu Ekvador’da bir otelden bahsediyorsak doğanın içinde olması şart.  

Dunyanın en guzel otelleri 1

Ekvador’daki Quito şehrine 100 km uzaklıktaki otel dağların, sık ormanların içinde kimsenin fark edemeyeceği bir vaha.

Dunyanin en guzel otelleri 2

Doğanın içinde kaybolmak isteyenlere göre bir otel burası.

Dunyanın en guzel otelleri 3

Manzara yetmezmiş gibi gözlem yeri bile yapmışlar.

Dunyanın en guzel otelleri 4

Sabah uyanıp böyle bir yerde kahvaltı yapmak pek keyifli olsa gerek.

Dunyanın en guzel otelleri 5

Ormanın içinde yürümek istemezseniz gökyüzü bisikleti ile de ormanı gezebilirsiniz. 

Dunyanin en guzel otelleri 6

Veya teleferik ile…

Oteli incelemek, olur da tatil öyle olmaz böyle olur derseniz rezervasyonunuzu buradan yapabilirsiniz


3. Zürafalar ile Eşsiz Deneyim için Dünyanın En Güzel Oteli Giraffe Manor, Kenya:

Zürafa Malikanesi olarak bilinen Giraffe Manor, Kenya’nın başkenti Nairobi’de eşi benzeri olmayan bir otel. Nairobi’nin yaklaşık 40 dakika uzaklığında koruma altına alınan zürafalara ayrılan zürafa merkezinin hemen yanında yer alıyor. 1930lu yıllarda safari için gelen Avrupalıların kaldığı daha sonraları otele dönüştürülen bu malikaneyi diğer otellerden ayıran en önemli özelliği ise misafirleri arasında zürafaların da olması.

Giraffe Manor’da zürafalar sizinle daha doğrusu siz onlarla kahvaltınızı paylaşabilirsiniz. Tam …

Kategoriler
Amsterdam Alışveriş Tavsiyeleri Ana Sayfa Öne çıkanlar Paris Alışveriş Tavsiyeleri Roma Alışveriş Tavsiyeleri

8 Adımda Tax Free Nasıl Alınır?

[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]
Euroları harcayıp alışveriş yaptınız ve sıra geldi biraz tasarruf etmeye. Alışveriş yapılırken de tasarruf edilir miymiş demeyin. Zaten artık markalar ürünlerini her ülkedeki mağazalarında aynı fiyat ile satıyor, ha oradan almışım ha buradan da demeyin. En azından biz demiyoruz, bugüne kadar da bu sayede fena tasarruf etmedik 🙂 Fena derken bu sayede yaklaşık %20 indirim elde edebiliyorsunuz. Bunun için de en kolay yol aslında tax free yani vergisiz alışveriş. Sadece aklınıza havaalanındaki “duty free”ler gelmesin bunun için. Roma sokaklarında dolaşıp bavullar dolusu yaptığınız alışverişin de vergi iadesini alabilirsiniz. Zaten bu konuda deneyimli olanlar tax free için hangi formu dolduracaklarını, tax free hesaplamasını, tax free oranlarını, ne kadarlık alışveriş yaparlarsa tasarruf edeceklerini, tax free tutarının nasıl geri alınacağını çok iyi öğrenmiş, işin uzmanı olmuştur. Eğer siz “İtalya’dan aldım canım bunu…”, “Fransa’da bir butikten, buralarda bulamazsın…” demiyorsanız belki sizin işinize yarayabilir yazdıklarımız 🙂 Tax free nasıl alınır, tax free alışveriş nasıl yapılır adım adım anlatmaya çalışalım.

Tax free nasil alinir

Bu arada üstüne basarak hemen söyleyelim; çok sevmiyoruz blogumuzda böyle “tax free, duty free” gibi yabancı kelimeleri kullanmayı ama en kolay anlaşılır yolu bu. Ne de olsa kimse havaalanına gittiğinde gümrüksüz mağazadan vergisiz bir parfüm alayım demiyordur 🙂

Ama once tax free hakkında biraz bilgi verelim, tax free nedir, tax free oranları nelerdir, tax free nereden geri alınır, hangi ürünlerde tax free vardır, tax free neleri kapsar diye merak edenler için. Ohoo biz bunları zaten biliyoruz diyorsanız siz bir sonraki bölüme geçebilirsiniz 🙂




Tax free nedir?

Yabancı bir ülkeye tatile gittiniz ve alışveriş yaptınız. Bu yaptığınız alışverişteki vergi o ülkede yaşamadığınız için size yol, su, elektrik olarak dönmese de olur, o parayla kendime bir şeyler alırım diyorsanız işte buna tax free diyorlar. Anlayacağınız “fiş almazsak n’olur” durumunun resmi hali. Ama tabi ki böyle bir şey demiyoruz ne de olsa bir alışveriş bir fiş, fişini de al Mustafaliy (çocukken adamın adını böyle sanıyordum ya) kamu spotları ile büyümüş bir nesiliz biz 🙂

Ama yanlış anlaşılma olmasın tax free alışverişte önce vergiyi ödemeniz gerekiyor, ancak sonra geri alabiliyorsunuz.

Tax free oranları nelerdir?

Tax free aslında aldığınız ürüne göre değişiyor. Vergisi az olan ürünlerde doğal olarak daha düşük oranda vergi iadesi alıyorsunuz. Ülkeler arasında da vergi oranları değişiyor.

Böyle olunca tax free ile şu kadar tasarruf ediyorsunuz demek o kadar kolay değil. Örneğin İtalya’da gıdada %10, sebze – meyvede %4, diğer ürünlerde ise %22 vergi var. Almanya’da ise standart vergi oranı %19, gıda ve kitaplardaki vergi oranı %7.

Tax free nereden geri alınır?

Tax free’nin genellikle havaalanlarından geri alındığı düşünülse de şehir merkezlerinden ve bazı alışveriş merkezlerinden de alınabiliyor. Aslında doğruyu söylemek gerekirse biz de böyle olduğunu bilmiyorduk. Ta ki Berlin’de KADEWE alışveriş merkezinde bir mağazadan ellerimiz poşetler ile çıkıp da karşımızda tax free masasını görene kadar.

Siz de gittiğiniz şehirde, havaalanı dışında nerelerden tax free başvurusu yapılabiliyor öğrenmek isterseniz buradan kontrol edebilirsiniz.

Tax free neleri kapsar?

Seyahat eden kişinin bavulunda taşıyabileceği neredeyse her şeyi kapsıyor. Elektronikten gıdaya, aksesuardan kıyafete birçok üründe indirim kazanabiliyorsunuz. Mesela iWatch alacaksanız tax free …

Kategoriler
Öne çıkanlar saventravel.com

Kimiz kimlerdeniz?

[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]
Bu kadar yazı yazdık, gezilecek yerleri anlattık ama aklımıza gelmemiş kendi hakkımızda bir şeyler söylemek. Pek çok kişi kendi hakkınızda da yazın deyince bir iki kelam edelim dedik. Biz kimiz? Biz iki kişiyiz. Daha doğrusu yazılarımıza başladığımızda iki kişiydik. Artık dört kişiyiz. Gerçi uçaklardaki biletleme dili ile konuşursak iki yetişkin artı bir çocuk artı bir bebek desek daha doğru olur 🙂

Çoğu beyaz yakalı gibiyiz diyebiliriz. İstanbul’da yaşıyoruz. Ama ikimiz de İstanbullu değiliz. Birimiz üniversite için, birimiz iş için gelmişiz. Birimiz Ankara’yı, birimiz hala çok özlediği Ege’yi bırakmış. Birimiz Boğaziçi’nden, birimiz vakıf üniversitesinden mezun olmuş, araya bir de master ve doktora sıkıştırmış. Birimiz her gün bakkaldan aldığınız çikolataları üretip satan bir şirkette, diğerimiz ise ülkenin belki de en güzel oteline sahip başka bir şirketinde çalışmış. Sonra birimiz ürünleri hayatınızın bir parçası olan büyük bir teknoloji firmasına geçmiş, diğerimiz de abur cubur satan başka bir firmaya. Ama özetle günümüzün çoğu ofiste geçer olmuş. Böyle çalışınca da izinler pek bir önemli hale gelmiş. Her tatil gününde, izinde bir yerlere mi gitsek demeye başlamışız. Sonunda ikimiz de seyahat etmek için çalışır olmuşuz.

Bol bol seyahat ettikten sonra iki de ufaklık aileye katılmış. Ama tabii bizdeki seyahat etme ateşi hiç sönmemiş. Çocuklar olana kadar gezdiniz gezdiniz, sonra zor diyenlere inat doğar doğmaz onlara da pasaport çıkartmışız. Artık eskisinden farkımız uçaklarda bir üçlü sırayı kapatabiliyoruz ve havalimanında uçaklara koşturarak yetişebiliyoruz 🙂

Fotomuz

Bundan sonrasını en çok duyduğumuz soruları yanıtlayarak anlatalım. Umarız bizi biraz daha yakından tanıma fırsatı bulursunuz.


Nasıl başladı bu seyahatler?

Bir gün abimizi görmek için Hollanda’ya seyahat edelim dedik. E Amsterdam’a kadar kadar gitmişken bir de Disneyland Paris’i görelim diye düşündük, sanki çok yakınlarmış gibi… Sonrasında pek sevdik gezmeyi… Pek sevdik bilmediğimiz yerlere gitmeyi… Pek sevdik gitmeden önce kitapları karıştırmayı… Yaklaşık yedi sene önceydi bu ve o günden sonra neredeyse her tatilimizde yurt dışına seyahat eder olduk.


Çok seyahat ediyor musunuz? Bu güne kadar nerelere seyahat ettiniz?

Birimiz iş için sürekli yurt dışına seyahat ediyor. Diğeri iş için sürekli yurt içi seyahat ediyor. İş dışında ise ikimiz hep, birlikte seyahat ediyoruz. İkimiz de seyahat etmeyi seviyoruz. İkimiz de görmediğimiz, bilmediğimiz yerlere gitmek istiyoruz. Buzdolabının magnetlerden görünmemesini istiyoruz. Çok bilindik İtalya, Fransa, İsveç, İsviçre, Macaristan, Çekya, Almanya, İspanya, Hollanda, Yunanistan, Amerika, İngiltere, Kıbrıs, Avusturya, Dubai gibi ülkelere de gittik. Çok da turistik olmayan Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Gürcistan, Ukrayna, Lübnan, Romanya, Malta ve Kazakistan’a da.

Bir ülkeyi sevdik mi de birçok kez gitmeye çalışıyoruz. İtalya’da Roma, Floransa, Venedik üçlemesine Milano, Cenova, Pisa, Cinque Terre, Portofino’yu da ekledik mesela. Amerika’da New York ve Orlando seyahatlerimizde doğu yakasını; Los Angeles, San Francisco, Las Vegas, Sacramento, San Diego, Seattle seyahatlerimizde ise batı yakasını görme şansımız oldu. İsviçre de bizim için özel ülkelerden biri; Zürih, Basel, Bern, Obwalden’e gittik ve çok sevdik. Bu kadar seyahatten sonra tabii artık pasaportumuzun süresi bitmeden sayfaları biter hale geldi.

Biraz muhur basmislar

Sayfaları biten pasaportun giriş çıkış damgaları…


Hep yurt dışına seyahat ediyorsunuz, neden?

Aslında hep yurt dışına seyahat etmiyoruz ancak yazılarımızda yurt dışı deneyimlerimize öncelik veriyoruz. Buna sebep, yurt içi seyahatleriniz için çok fazla …

Kategoriler
Öne çıkanlar saventravel.com

Kabusa Dönen Yolculuk

[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]
National Geographic Channel’da seyrederdim Kabusa Dönen Yolculuklar belgeselini. Hiç benim de başıma benzeri geleceğini düşünmemiştim. Ta ki Mısır’a daha önce kullanılmış tek seferlik vize ile gidene kadar. Vizesiz seyahat edince öyle birkaç evrak işi nasılsa hallolur, ilk uçakla da geri gönderirler diyemiyormuşsunuz. Hele gittiğiniz yer bir Ortadoğu ülkesi ise. Evet, şu anda Kahire havaalanı nezaretindeyim. Seyahatim pek de planladığım gibi gitmedi. Anladığım kadarı ile bol vaktim var içeride. En başından yazmaya başlayayım* Doğru bildiniz bu yazımızı Mısır’da, Kahire Havalimanı’nda nezaretten yazıyorum. Her zaman soruyorlardı, bu kadar seyahat ediyorsunuz başınıza ne ilginç olaylar geliyordur diye. Sanırım uzun bir süre en ilginç hikayemiz bu olacak.


SABAHA KARŞI 03:30

Kahire uçağının kalkış saati 06:45 olduğundan havaalanında erkenden olabilmek için güne biraz erken başlamıştım. Ama olsun, Atatürk Havaalanı lounge’unda kahvaltımı edecek, uçakta seyahat dergilerimi okuyacaktım. Akşama planım ise Maldivler’de, Phuket’te de olan Dusit Thani Lakeview Cairo’da palmiyelerle dolu havuz başında bir güzel dinlenmekti.

Aksam icin planim

PASAPORT KONTROL. SABAH 08:00

Kahire havaalanına saat sekiz sıralarında uçağım indiğinde tek hedefim vardı, bir an önce havaalanı dışında bekleyen beni otele götürecek şoföre ulaşabilmek. Uçağa yetişmek için fazlası ile erken kalkmıştım zaten. Kahire havaalanından dışarı çıktığınız anda, sizi 40 yıldır tanıyormuş da gurbetten gelmişsiniz gibi karşılayan taksicilere dert anlatabilecek durumda değildim. Öyle ki bir seferinde iki yana doğru açılan otomatik kapıdan dışarı çıktığımda bana doğru koşan ve gerçekten beni tanıdığını sandığım taksiciye az daha sarılıyordum da son anda bizi almaya gelen şoför kurtarmıştı beni. Bunları düşünürken, bir yandan da cep telefonumu açmış gelen mesajları okuyordum. İlk gelen mesaj tabii ki de başımıza bir olay gelirse diye konsolosluğun telefon bilgisiydi. Bugüne kadar bu mesajdan defalarca gelmişti ama hiç ihtiyacım olmamıştı. Şimdi de olmazdı herhalde. Şöyle bir göz gezdirip bir sonraki mesaja geçecektim ki konsolosluk telefonu olarak verilen numaradaki 312 yani Ankara alan kodunu fark ettim. Doğru mu okuyordum? Kahire Büyükelçiliği diye Ankara telefonu mu vermişlerdi?

Konsolosluk bilgilendirme mesaji

Doğru ya, Mısır ile olan ilişkilerimiz biraz limoniydi bu aralar ve büyükelçimiz de Kahire’de değildi uzunca bir zamandır. Aman neyse canım bu durum beni de pek ilgilenmiyordu.Bir an önce pasaport kontrolünden geçip havalimanı çıkışında beni karşılayacak Samy’e gitmem gerekiyordu şu anda, diyerek telefonu cebime koyup havalimanı koridorlarında hızlı adımlarla yürümeye devam ettim.

Kahire Havalimanı

Pasaport kontrolüne geldim sonunda. Sıra o kadar da uzun değildi. Birkaç dakika içinde havalimanında dışarı çıkacaktım. Önümdeki sıra yavaş yavaş azalırken ve pasaport polisine doğru yavaş yavaş yaklaşırken birazdan olacaklardan habersizdim.

Pasaport kontrol sirasi

Sıra sonunda bana geldi. Pasaportumu Mısırlı polise uzattım ve artık alıştığım rutin kontrollerin yapılmasını bekledim. Bir yandan da bankonun yan tarafındaki ufacık metal parçasından yansıyan görüntüye; polisin pasaport sayfalarını tek tek çevirişine bakıyordum. Pasaportun en başından sonuna doğru hızlı bir tur attı, olmadı. İkinci kez ama bu sefer daha yavaş tüm vizeleri tek tek gözden geçirdi ama hala Mısır vizesini bulamamıştı. Alışmıştım ne de olsa bu duruma, o kadar vizenin içinden sıklıkla bulamadıkları oluyordu görevlilerin. Veya aynı vizenin üzerinde o kadar çok kaşe oluyordu ki okuyamıyor geçiyorlardı vizeyi. Bu yüzden kendimi hazırlamıştım da; “İsterseniz vizeyi gösterebilirim”.
Ama bunun karşılığında İngilizce “Bu mu? Bu tek girişlik vize!” demesini ise …

Kategoriler
Öne çıkanlar saventravel.com

Uçak bilet fiyatları nasıl düşürülür?

[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Eğer uçak biletlerinizi havayollarının internet sitelerinden alıyorsanız, gizli indirimlerden yararlanabilirsiniz. Gizli indirimden ziyade aslında gizli fiyat artışlarından korunabilirsiniz desek daha doğru olur :). Çünkü siz hiç fark etmeden kaşla göz arasında havayolu şirketleri, uçak biletleri fiyatlarında değişiklik yapıyorlar. Üstelik siz daha sitelerinde hangi saatteki uçak ile gitsem daha kolay olur, hangi günü seçsem daha çok gezerim diye düşündüğünüz sırada :). Elimizden geldiğince soru – cevap anlatmaya çalışalım bu fiyat artışlarından nasıl korunacağınızı.

Peki, nasıl oluyor bu fiyat artışı?

Siz ilgili havayolu şirketinin sitesinde A şehrinden B şehrine gidiş fiyatlarını araştırıyorsunuz diyelim. Araştırdığınız sırada, önce istediğiniz tarihteki fiyatlar karşınıza özetle çıkıyorlar. Eğer hiç araştırma yapmadan ilk çıkan fiyatları almak isterseniz sorun yok. Ama eğer biraz daha araştırayım, bir sonraki günkü uçuşlara bakayım derseniz veya bir başka havayolu şirketinin sitesine de bir göz atayım, ikisini karşılaştırayım derseniz yandı gülüm keten helva :). Çünkü sonra geri dönmeye kalkıp ilk bulduğunuz gün ve saatteki fiyatlara ulaşmaya çalışırsanız yükselmiş fiyatlar ile karşılaşabiliyorsunuz.

Anlamadım, nasıl yani fiyatlar durduk yere mi artıyor? Belki başkası almıştır o fiyattan, olamaz mı?

Elbette olabilir, aynı anda sizinle birlikte birisi daha, aynı uçak biletine bakıyordur ve gerçekten de tek bir koltuk kalmıştır o fiyattan. O kişi de sizden önce davranıp almış olabilir. Ama pek de öyle olduğunu zannetmiyoruz, en azından her seferinde. Çünkü fiyatı tekrar eski seviyesine düşürebiliyorsunuz ve bu fiyattan şu kadar koltuk demeleri de pek doğru olmayabiliyor. Biz iyi niyetimizi kaybetmeyelim, belki altyapılarındaki teknik bir nedenden kaynaklı olabilir diyelim. Ama bizim başımıza birçok kez geldiğini de not edelim.

Bir örnek alabilir miyiz?

İlk örneğimiz flypgs.com sitesinden olsun. İstanbul’dan Amsterdam’a 16 Ekim’de gitmeyi planladığımızı varsayalım. Saat 06:25’te kalkan uçağın bizim için uygun olduğunu kabul edelim. Fiyat olarak karşımıza vergiler hariç 474 TL gibi bir rakam çıkıyor. Bu arada saatler 21:08’i gösteriyor.

Birkaç dakika sonra da başka bir tarihe baktığımızı veya daha uygun fiyat var mı diye araştırdığımızı varsayalım. Ama sonra da neyse ben flypgs.com’dan ilk bulduğum bileti alayım demiş olalım. Bir dakika sonra, yani 21:09’da tekrar aratma yaptığımız zaman 16 Ekim İstanbul Amsterdam biletinin 474 TL’den vergiler hariç 559 TL’ye yükseldiğini görmüş oluyoruz. Neredeyse %20 fiyatlar artmış oluyor bir dakika içinde. Vergiler dahil fiyatları karşılaştırdığımızda ise 550 TL’den 635 TL’ye geliyor gidiş – dönüş. Keşke başka yerlere bakmasaydım da ilk çıkan bileti alsaydım diyebiliriz veya fiyat artışını hiç fark etmemiş olabiliriz. Sonuç olarak bir dakika içinde, sırf ikinci kez arattık diye neredeyse cebimizden 100 TL daha fazla çıkmış oluyor.

Fiyatları yükseltmeyi başardık :), asıl soru nasıl tekrar eski seviyesine düşürürüz?

Farklı sitelerde farklı yollar söz konusu. flypgs.com’da tek yapmanız gereken beklemek. Sadece bekleyerek uçak bileti fiyatını tekrar eski seviyesine düşürebilirsiniz. Biz yaklaşık bir saat bekledik. Yaklaşık bir saat sonra, 22:16’da tekrar İstanbul – Amsterdam arası biletleri arattık ve bir gördük ki fiyat tekrar 474 TL’ye geri düşmüş. Anlayacağınız gerçekten hiçbir şey yapmadan fiyatlarda indirim sağlayabiliyorsunuz. Daha doğrusu eşeği önce kaybettiriyorlar, sonra da bulduruyorlar :).

Beklemek istemezseniz de, belki IP değiştirerek de indirebilirsiniz ama onu denemedik doğrusu. Tabii eğer bu sırada gerçekten de başkası almadıysa …

Kategoriler
Öne çıkanlar Paris Otel Tavsiyeleri

Paris’te Kötü Bir Otelde Kalırsanız Başınıza Bunlar Gelebilir!

[sg_popup id=13213]
[widgets_on_pages id=“Adsense Auto Ads”]

Paris’e seyahat edecekler aman dikkat!! Bizim ağzımız yandı sizin yanmasın. Paris’te doğru otel seçimi, hem Paris tatilinizin selameti hem de daha sonra Paris’i kötü bir anı gibi hatırlamamak adına önemli. İlla Paris olması gerekmez tatilde diyelim en iyisi. Geceden geceye başımızı sokacağımız bir yer arıyoruz biz, yok oteldi yok yıldız sayısıydı çok da önemli değil hiç demeyin :), biz de öyle düşünüyorduk. Ta ki otel seçiminin ne kadar önemli olduğunu Paris’te anlayana kadar. Madem öyle en başından başlayalım, Paris’te yanlış otel seçince tatilin nasıl felakete dönüştüğüne.




Amsterdam’dan araba kiralamıştık, Paris’e gidebilmek için. Pek de mutluyduk o sırada, bir tatilde iki ülke, iki güzel şehir görecektik çünkü. Güle oynaya vardık Paris’e. Arabamızın navigasyonundaki önceden kaydedilmiş kadın sesi bizi Paris’teki otelimizin, yani Bruxelles et du Nord’un kapısına kadar da getirmişti. Otelin yakınında bulduğumuz otoparka aracımızı bırakıp elimizde bavullarla otelimize giderken nasıl bir tatile başladığımızı bilmiyorduk.

Paris seyahat

Otel ile ilgili arama motorlarından rezervasyon yaparken zaten çok düşük tuttuğumuz beklentilerimiz, iki kişilik iki eski koltuktan oluşan lobisinden girdiğimizde daha da düşmeye başladı. Ama yine de Kuzey Afrikalı olduğunu tahmin ettiğimiz resepsiyon görevlisinin yanına gelip, bavulumuzun ön gözünde elimizin kolay ulaşabileceği yerde hazır tuttuğumuz rezervasyon çıktısını kendisine uzattığımızda karşılaşacağımız tepkiyi beklemiyorduk. Rezervasyon kağıdımızı alıp pek umursamayan gözlerle inceleyen resepsiyonist, daha da umursamaz bir eda ile bizim kalacağımız odanın olduğu katı su bastığını ve bu nedenle hiç müsait odası olmadığını söyleyerek Paris tatilimize start verdi.

İngilizce, Fransızca ve aralara serpilen bolca Türkçe kelimeler yumağından oluşan karşılıklı tartışma, karşı tarafın sarf ettiği “benim sorunum değil” cümleleri, bizim savurduğumuz, ne işe yarayacaksa, “polis çağırırım” tehditleri ile daha da alevlendi. Sonunda artık halimize acıdığından mı yoksa tehditlerimiz ve anlamadığı yüksek sesle tekrar eden Türkçe kelimeler yüzünden mi bilinmez, bize bir iyilik yapabileceğini söyleyerek işi tatlıya bağlamaya çalıştı. Fransızca bir siteye girerek bizim adımıza yakınlardan benzer bir otelde iki gecelik rezervasyon yaptı.

Arabayı park ettiğimiz yerde bırakmaya karar verip, bavullarımızı alıp yeni rezervasyon yapılmış otelimize doğru yola çıktık. Başımızı sokabileceğimiz yeni otelimize girip sadece resepsiyondan oluşan küçük bir oda büyüklüğündeki lobisini gördüğümüzde minimumda tutttuğumuz beklentilerimiz artık eksiye düşmüştü. Ama daha karşılaşacaklarımızdan habersizdik. Adımıza yapılmış bir rezervasyon olduğunu söylediğimiz resepsiyonist tavana yakın köşede asılı televizyondan gözünü zor alarak pasaportlarımızı istedi. Eline aldığı pasaportları alması ile “rezervasyonunuz yok” diye geri vermesi bir oldu. Nasıl? Anlamayamamıştık, çünkü daha yeni yapılmıştı rezervasyonumuz. Ama beyhude, açıklamalarımız bir şey ifade etmedi ve televizyonun sihirli dünyasına sanki biz orada değilmişiz gibi geri döndü.




Elde bavullar, söylene söylene tekrar ilk rezervasyon yaptırdığımız otelin yoluna koyulduk. Tekrar İngilizce, Fransızca, Türkçe cümle yumakları birbirine girdi lobinin eskimiş mobilyalarının üstünde. Bizim Fransızca bildiğimizden veya resepsiyonistin Türkçe bildiğinden değil, bazen kendini dışa vurmanın en iyi yolunun ana dilin olmasındandı :), İngilizce dışında anlaşmada hiçbir fayda sağlamayan ekstra kelimelerin kullanılıyor olması. Sonunda resepsiyon alanının içindeki külüstür bilgisayarına geri döndü ve bizim için bir rezervasyon daha yaptı bir siteden. Tekrar yola çıktık, yakınlarda bulduğu daha Paris’i gezmeye başlamadan Paris’te göreceğimiz üçüncü otelimize.

Sahne değişti ama oyun değişmedi ve bilindik …