Kategoriler
saventravel.com

En Güzel Paris Otelleri, tabii ki uygun fiyatlı

Paris’te güzel otel bulmak samanlıkta iğne aramak gibi. Paris kadar turistik bir yerde güzel otel olmadığından değil tam tersine çok otel olduğundan. Dünyanın en çok turist çeken şehirleri sıralamasında Paris, 2013 yılında yaklaşık 14 milyon kişiyi ağırlayarak üçüncü olmuş. E tabii bunun doğal sonucu olarak da şehirdeki otel sayısı binleri geçmiş. Bir şehirde bu kadar çok otel olunca da hangi otel otel, hangi otel güzel, hangi otelde kalınır karar vermesi zor oluyor. Hem ekonomik hem de en güzel Paris otel tavsiyelerini toplamaya çalıştığımız yazımızda reklam yapmadıklarına inandığımız yabancı seyahat dergilerini okuduk, yabancı gazetelerin Paris rehberlerini karıştırdık. Ve işte sonunda elimizden geldiğince Paris’in en güzel otelleri listesine ulaştık, en çok tavsiye edilen Paris otellerine aynı zamanda 🙂 En güzel dediysek sakın aklınıza en pahalı ve en havalı Paris otelleri gelmesin. Ekonomik olanlara odaklandık. Herkesin ekonomik bulacağı tutar değişeceğinden, farklı bütçelere göre farklı Paris otel tavsiyeleri çıkardık. Bunları da gecelik iki kişilik oda fiyatlarına göre grupladık. Evet artık, Paris otellerini fiyatlara göre başlıklara bölebiliriz. Böylece siz de kendi bütçenize göre en güzel Paris otelini belki buradan bulabilirsiniz. Bir gece ve iki kişi için 100 $’ın altındaki Paris’in en güzel otelleri ile başlayalım…

[widgets_on_pages id=4]

Bir de söyleyelim niye bu kadar otel var… Sadece birkaç otelle kısıtlı kalırsa herkese göre bir seçenek çıkmaz diye düşündük. Ama sonrasında yazdı aldı başını gitti. Yüzlerce otel okuduk, gerçekten… Sonra da ancak bu kadar düşürebildik 🙂


Bu arada yanlış Paris otelini seçince neler olabileceğini merak ediyorsanız, bu tarafa alalım sizi, kaldığınız yerden devam edersiniz daha sonra. Küçük de bir ipucu verelim Paris’te başımıza gelenler ile ilgili; otel odasının kapının arkasına aksiyon filmlerinde gördüğümüz gibi sandalye dayamıştık, gece odaya gizli gizli tanımadığımız kimse giremesin diye 🙂

Paris’te kalacağınız oteli ararken, sizin için bir şarkı da seçtik. Bir yandan Frank Sinatra’dan I Love Paris şarkısını dinleyin bir yandan da En İyi & En Uygun Paris Otelleri yazımızı okuyun böylece 🙂

[tube]2d8wztHhCrQ[/tube]


En iyi Paris otelleri (100 $’dan daha ucuz)

HOTEL ARVOR SAINT GEORGES: Doğrusunu söylemek gerekirse 100 $ ve daha ucuz güzel bir Paris oteli bulmak biraz zor. Malum şehre olan talep biraz yüksek :). Olsun, eğer şansınız yerindeyse bu bütçe de yetebilir. Normalde daha üst sınıfta olan yani bizim sınıflandırmamıza göre 200 $’dan uygun oteller kısmında kendine yer bulan Hotel Arvor Saint Georges’ta 100 $’a yakın bir tutara oda bulabilirsiniz. Öncelikle söyleyelim Hotel Arvor Saint Georges bir çok yerde övülmüş, bizim de bu şekilde haberimiz oldu. Ressamlar Tepesi, Moulin Rouge ve Sacre Coeur Bazilikası’na çok yakın. Metro durağına daha da yakın. Odaları da zevkli döşenmiş. Daha ne olsun dedirtiyor 🙂 Güncel fiyatlara buradan bakabilirsiniz.

PLUG INN BOUTIQUE HOSTEL: Öncelikle söyleyelim adında butik geçtiğine bakmayın, burası hotel bile değil hostel. Sonra aman biz yanlış anladık, tuvaletler niçin ortak, odamda niçin hiç tanımadığım birileri kalıyor demeyin. Odalar da banyolar da çok küçük, yataklar da pek yumuşak sayılmazmış. En önemli detayı unutmayalım, iki katlı ranzalar ile aranızın iyi olması lazım burada kalmak için. Konumuna gelince ise, Montmarte bölgesinde olması sayesinde Sacré-Cœur Bazilikası’na çok yakın ama Paris’in diğer yerleri için …

Kategoriler
saventravel.com

Uygun Otel Arama Yöntemleri

[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Paris otel önerileri sayfamızı hazırlarken yeni bir şey fark ettik. Bugüne kadar bu kadar otelde kaldık, bu kadar uygun fiyatlı otel aradık, arama motorlarındaki kampanyaları takip ettik ama uygun fiyatlı otel bulmanın bu kadar gözümüzün önünde olduğunu fark etmemişiz, itiraf ediyoruz J. Önce nasıl anladığımızı paylaşalım sonra da yöntemi. Uygun otel önerilerimizi araştırırken, emin olmak adına aynı otel için farklı otel arama sitelerine ve bir de farklı farklı günlere bakıyorduk ki yanıltmayalım kimseyi diye :)… Bir sürü arama motorunda birkaç 100 kez bakınca da otel fiyatlarına, ortak bir kalıpta hareket ettiklerini anlıyormuş insan :). Farkettik ki aynı otelde, hiçbir şey yapmadan daha ucuz fiyata kalmak mümkün gibi duruyor. Her ne kadar bu hipotezi şimdi kurmuş olsak da bundan sonra biraz da bu gözle bakacağız ama yanlışlayana kadar en iyi strateji bu olabilir :).

Normalde ne diye biliriz? Özellikle uçak bileti alırken alışkanlık olduğundan, ne kadar erken bilet alırsak o kadar ucuz olur diye düşünürüz. Ama otel fiyatlarında durum pek öyle değil gibi duruyor. Bu arada siz de bizim gibi her şeyi öteleyenlerden, dünün işini bugün yapanlardansanız bu yöntem tam da size göre. Hatta bilmeden bugüne kadar tasarruf bile etmiş olabilirsiniz J. Uygun fiyatlı otel aramada işinize yaramasa bile bu yöntem, bundan sonra da işleri geciktirmek için iyi bir bahane olabilir J. Tamam tamam lafı uzattık, yönteme geçiyoruz J. Örnek ile anlatalım en iyisi. Daha doğrusu uygun otel önerileri sayfamızı hazırlarken yaptığımızı, örnek diye verelim :).

Venedik’e yakın Mestre’de kaldığımız Hotel Albatros fotoğrafımız temsilidir, söyleyelim J.

Örneğin Mayıs ayındayız ve Kasım ayında gideceğiniz Paris seyahati öncesi otel fiyatlarına erkenden bakıyorsunuz. Otelin normalde oda fiyatı da 200 $ olsun. Kasım ayına baktığınız için ve o güne kadar önlerinde daha satabilecekleri altı ay olduğu için büyük bir özgüvenle sizden 200 $ fiyat istiyorlar. Hatta gelecek sene Mayıs’a bakın yine 200 $ talep ediyorlar. O yüzden bu kadar erken almak çok faydalı olmayabilir uygun fiyatlı bulacağım diye. Yakın günlere bakınca ise örneğin Temmuz’a, arada sadece 60 gün olduğu için ve satamayacaklarını tahmin ettiklerinden bu kadar zamanda %30 indirim var diyerek 140 $ fiyata düşüyorlar. Daha yakın günlere baktığımızda ise durum biraz daha farklı bir hal alıyor. Gerçekten odaları sattıklarından, yani ellerinde son birkaç oda kaldığından tekrar o güven geliyor ve 200 $’a geri çıkıyorlar. Bu durumda aslında çok çok erkenden otel rezervasyonunu yapmak faydadan çok zarar getiriyor gibi. Kaybedecek çok bir şey yok diyerek yakın zamanda rezervasyon yapmak uygun fiyatlı oda bulmakta en iyi yöntemmiş gibi duruyor. Tabii çok geç kalırsanız da 200 $ fiyatındaki odaların bitmesi halinde 300 $’a suitte kalmanız da gerekebilir :). Yine de biraz risk alıp tatil planı yapar yapmaz, rezerve etmek yerine soğuk kanlı olup indirim yapmalarını beklemek daha doğru gibi. Zaten indirim yaptıklarında normal fiyatın üstünü çizip indirimli fiyatı yazıyorlar sizden oradan anlayabilirsiniz gerçekten indirim var mı yok mu diye :).

Durun bir dakika, flaş flaş flaş!!! Daha yazıyı yayınlayamadan gerçek bir örnek ile ne kadar haklı olduğumuzu anladık. Bunu da yazıp öyle yayına girelim J.…

Kategoriler
saventravel.com

Disney Karakterleri ile Yemekler & Şovlar


Disneyland Paris’e gelmişken Disney karakterlerini daha yakından görelim, hatta onların şovları ile birlikte yemek yiyelim diyorsanız Disneyland Paris’te size göre birkaç yer var. Bunlardan en iyisi ise Buffalo Bill’s Wild West Show… with Mickey and Friends! Haydutlardan kaçan posta arabalarından buffalolara, kızılderililerden kovboylara, Oturan Boğa’dan Pluto’ya (pardon Pluto olmadı buraya) Buffalo Bill’e vahşi batı ile ilgili aradığınız tüm aksiyonlar bu şovda. Üstelik önceden alırsanız %10 da indirimli…

Peki Buffalo Bill şovun fiyatları ne diyorsanız, hemen açıklamaya çalışalım. Oturma seçeneklerine göre fiyatlar değişiyor. İkinci kategoriden alırsanız yaklaşık 70 $, birinci kategoriden alırsanız ise yaklaşık 90 $ ödüyorsunuz. Çocuklar için de fiyatlar yaklaşık 55 $ ve 75 $ olarak değişiyor fiyatlar. İkinci kategorideki masalar çok arkalarda olmadığından fiyat nedeni ile daha avatajlı duruyor.

[widgets_on_pages id=4]

Bu şovda tasarruf yapmanın bir başka yolu ise (Disney otellerinde kalacaklar için), premium yarım veya tam pansiyon paketlerinden almak. Çünkü premium paketlerden alırsanız yemeklerden birini Buffalo Bill şovunda alabiliyorsunuz. Çarşamba ve Perşembe hariç şovu her gün 18:30 ve 21:30’da seyredebilirsiniz.

[tube]qfOkpY1z4TM[/tube]

Disney karakterleri ile akşam yemeği değil de kahvaltı istiyorsanız Disney Village’deki Café Mickey’ye uğrayabilirsiniz. Biraz pahalı olsa da Disney otellerinde veya yakındaki diğer anlaşmalı otellerde kalıyorsanız kaldığınız otele göre yaklaşık 22 $’dan başlayan fiyatlarla fark ödemeniz yeterli oluyor. Sadece kahvaltıda değil öğle ve akşam yemeği saatlerinde de giderseniz Disney karakterleri sizleri bekliyor olacaktır. Ama dediğimiz gibi fiyatlar biraz yüksek, menüler yetişkinler için 47 $, çocuklar için ise 26 $ civarında. Plus ve premium yarım ve tam pansiyon paketlere dahil ama :).

Auberge de Cendrillon’daise Disney prenseslerin dansları eşliğinde yemeğinizi alabilirsiniz. Fiyatlar yüksek olsa da (üç yemekli menü fiyatı yaklaşık 85 $, çocuklar için 47 $) küçük bir kızınız varsa Pamuk Prenses ve Sinderella’nın dahil olduğu Disney kraliyet ailesinin bir ferdi gibi hissecektir kendisini :).

[widgets_on_pages id=4]

Disney karakterleri ile yemek yiyebileceğiniz ve üstelik Disneyland Paris’in en iyi restoranlarından biri olan Disneyland Hotel’deki Inventions’da sıra. Amaç sadece Disney karakterlerini görmekse açık büfe olmasına rağmen akşam yemeği fiyatı yaklaşık 70 $ olduğundan, Café Mickey’i tercih etmek daha iyi olabilir. Premium yarım veya tam pansiyon paketiniz varsa şanslısınız Inventions’daki yemekler pakete dahil.

Disney karakterleri ile yemeklerde sıra olabileceğinden rezervasyon yaptırmanız faydalı olacaktır. Rezervasyonlarınızı kaldığınız otelden, restoranlardan ve danışma merkezlerinden yapabilirsiniz.

………………..


DİĞER PARİS YAZILARIMIZ:

Paris Gezilecek Yerler Paris Ucretsiz Gezilecek Yerler Eyfel Kulesi Notre Dame Katedrali Sacre Coeur Paris Doga Tarihi Muzesi Seine Nehri Tekne Turu Ile Saint Louis Paris Otelleri 5 Yildizli Butik Paris Otelleri Paris Otelleri Ekonomik Paris Hostel Tavsiye Paris Kotu Otel Deneyimi Louvre Muzesi Sira Louvre Yorulmadan Gezme Yollari Mona Lisa Medusanin sali Napolyon Tac Giyme Toreni Disneyland Paris Gezilecek Yerler Walt Disney Studios Gezilecek Yerler Disneyland Paris Ulasim Disneyland Paris Siralardan Kurtulma Yollari Disneyland Paris Otel Rehberi Disneyland Paris Yeme Icme Rehberi Paris Alisveris Rehberi Tax Free Alisveris

Kategoriler
saventravel.com

Disneyland Gezilecek Yerler – Disneyland Park II


Fantasyland’de ilk merhaba diyen eğlencelerden anlıyoruz ki burası biraz daha ufak çocuklara göre. Aslında isabetli olmuş Disneyland Park’ın bu kısmını sonlara bıraktığımız. İyi ki önce Disneyland Paris’in görülmesi gereken yerlerine yani Walt Disney Studios’a gitmişiz ve Disneyland Park turumuza da Frontierland ve Adventureland ile başlamışız. Böylece Disneyland Paris’in gezilmesi gereken her yerini yeterince vaktimiz varken gezebilmişiz. Buradaki eğlenceleri de yine kısaca anlatalım ve son kararı yine de siz verin. İlk olarak Peter Pan’ın Uçuşu (Peter Pan’s Flight) ile başlayalım. Tavana asılı bir tür sala biniyorsunuz ve içinde bulunduğunuz sal Peter Pan hikayesindeki sahnelerin içinden geçiyor ve hikaye de tabii ki Peter Pan’ın odasından başlayıp ve Neverland’e doğru yolculuk ilerliyor…

Disneyland Park’ın Fantasyland temasının hemen sonraki eğlencesi ise Mickey Mouse ile Buluşma (Meet Mickey Mouse). Çocukların gerçekten Mickey Mouse ile buluşup bol bol hatıra fotoğrafı çektirebileceği bir eğlence ama kapıdaki sıraya göre karar vermek gerekir. Mickey Mouse ile fotoğraflar da çekildiğine göre Fantasyland turumuza Alice’in Şaşırtıcı Labirenti (Alice’s Curious Labyrinth) ile devam edelim. Muzip bir şekilde sırıtan kedisi, iskambil kağıtlarından askerleri, pamuk gibi beyaz tavşanı ile Alice Harikalar Diyarı’nı çocuklara ufak bir yürüyüş ile göstermek için güzel bir fırsat olabilir.

[widgets_on_pages id=4]

Son anlattıklarımızı beğenmediyseniz Peri Masalları Ülkesi’ni (Le Pays des Contes de Fées) de pek beğenmeyebilirsiniz. Yine küçük bir tekne ile tur yapmak üstüne kurulu ama bu sefer sanki açık hava Disney müzesinin içinden geçiyor gibisiniz. Minik boyutlarda da olsa farklı masallardaki köylerin içinden, üstünde ejderhalar olan şatoların arasından akan nehirde ilerlerken kendizini Şirinler’in köyünden geçiyor gibi hissediyorsunuz. Bundan sonraki “it’s a small world” eğlencesi de benzer, yani ufak bir kayık ile gezmece :)… Farkı ise bu sefer Rusya’dan Japonya’ya, Hindistan’dan Mısır’a bebek oyuncaklarının arasında dünya turu yapıyorsunuz. Fazla modern efektler aramasın gözleriniz, çünkü bu eğlence ilk taa 1964’deki New York Dünya Fuarı için tasarlanmış :).

Fantasyland’de sadece bunlar yok, aralara serpilmiş küçük eğlenceler de var. Zaten bunlar dolaşırken gözünüze takılacaklardır, yoksa da grupta çocuk olmadıkça büyük kayıp olmayacaktır. Küçük tren (Casey Jr. – le Petit Train du Cirque), atlı karınca, uçan filler (Dumbo the Flying Elephant) ve dönen fincanlar (Mad Hatter’s Tea Cups) dışarıdan rahatlıkla göreceğiniz üzere hep çocuklara göre :).

Disneyland Park, Fantasyland’in bir başka eğlencesi ise Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (Blanche-Neige et les Sept Nains). Peter Pan’daki gibi ama bu sefer vagonlar ile Pamuk Prenses masalının içinden gidiyorsunuz. İki üç dakikalık bu sürüşün asıl kahramanı ise kötü cadı :).

Sıra geldi Fantasyland’in son eğlencesine, artık alıştığımız vagonlar ile içinden geçtiğimiz bir masal yine. Masalın bu seferki adı ise Pinokyo’nun Yolculuğu (Les Voyages de Pinocchio). Bunu da fotoroman gibi anlatalım en iyisi :)…

Artık Fantasyland’den Discoveryland’e geçebiliriz. Bu arada böyle anlattığımıza bakmayın, bu alanların arasında bir sınır veya bir kapı yok, hepsi sanal :).

Ama bir dakika nasıl unuturuz bir eğlence daha kaldı; Disney’in alametifarikası Uyuyan Güzel’in meşhur şatosu. Ama söylemeden yapamayacağız çünkü hiç de beklentilerimizi karşılamadı, meğersem sadece içinden geçen bir yürüyüş patikasından ibaretmiş. Şatonun içinde yukarıya doğru çıkıp vakit kaybetmek yerine doğrudan şatonun zindanlarına …

Kategoriler
saventravel.com

Kanatlı Zafer Heykeli & Nike


Kanatlı Zafer Heykeli

Louvre Müzesi’nin Denon kanadında (piramit girişi karşınıza aldığınızda sağ kolda kalan blok), Kanatlı Zafer Heykeli ait olduğu Trakya kıyılarında Ege Denizi’nin dalgaları üzerinde yükselen Semadirek adasındaki tapınakta olduğu gibi birinci kata çıkan merdivenlerde gelenleri karşılamaktadır. Deniz savaşındaki zafere adanan Kanatlı Zafer Anıtı olarak da bilinen bu heykel Fransa imparatorluk müzelerine adını yaşatacak bir kalıntı bulma hayali kuran Edirne’de görevli konsolos yardımcısı ve amatör arkeolog Champoiseau’nun hayalini 1863’te gerçekleştirmiş. Champoiseau, önce heykeli ve parçalarını, daha sonra heykelin üzerinde ayakta durduğu geminin pruvası ve pruvadaki gemi mahmuzu gibi anıt tabanını bulmuş ve hepsini daha sonra Fransa Louvre Müzesi’ne götürmüş. Yapılan restorasyon çalışmaları ile Kanatlı Zafer Heykeli’nin bir zamanlar iç içe geçmiş olan blokları, tek tek bir araya getirilmiş, eksik kalan parçalar; mesela sağ kanat bulunamamış ve sol kanadın replikası yapılmış, doldurularak tamamlanmış.

Kanatlı Zafer Heykeli’ni en etkileyici açıdan; sağ bacağından göğsünün üstüne doğru, görebilmek için hafif sol tarafından bakmak gerekmektedir, tıpkı zamanında Semadirek adasına gelenleri yüzyıllarca karşıladığı gibi. Bu açıdan bakıldığında heykelin sol bacağının arkasından kanatlara doğru çıkan eğimli çizgi ve sağ bacağından göğsüne doğru çıkan dik çizginin oluşturduğu üçgen gözler önüne serilmektedir. Böylece heykelin cömert hatları, kıyafetinin en ince kıvrımları, ileriye doğru hareketinin enerjisi ve neredeyse yere paralel duran devasa sol kanadının dinamizmi hissedilebilmektedir.

[widgets_on_pages id=4]

Öte yandan heykelin sağ tarafında ise, aynı özenli kıvrımların olmaması, sanatçının zaman kazanmak için biraz daha özensiz davrandığı düşündürtmüştür. Aslında bunun nedeni Semadirek adasındaki tapınakta heykelin sağ tarafının daha az kişi tarafından görünüyor olması ve arka tarafının ise neredeyse kimse tarafından görülmüyor olması imiş…. Sağ omuzun hafif yüksek duruşu ve İzmir Aliağa yakınlarındaki antik kent Myrina’da bulunan minik zafer heykelleri, sağ kolun aslında havada olduğunun düşünülmesine yol açmış. 1950 yılında Semadirek’te bulunan yukarıya doğru açık bir avuç şeklinde sağ el de bu düşünceyi pekiştirmiş ve aslında heykelin adaya gelenleri eliyle selamladığı ortaya çıkmış.

[widgets_on_pages id=4]

Kanatlı Zafer Heykeli’nin en önemli yanlarından birisi de, kanatlar, kollar, baş ve göğüs ayrı ayrı bloklar halinde olmasına rağmen herhangi bir dayanak olmadan birbirlerine birleştirilmeleri imiş. Ayrıca kanatların bu denli büyük olmasına rağmen desteksiz birleştirilmesi de önemli bir başarı imiş.

Kategoriler
saventravel.com

Venedik Gezi Rehberi


Venedik gezi rehberimize hoş geldiniz… Save&Travel’e uğradığınıza göre Venedik seyahati için ya bavullar hazırlanmış, uçak biletleri alınmış, Venedik seyahatine başlanmış bile olabilir ya da hala gidip gitmemekte kararsız kalmış olabilirsiniz. İki durum için de umarım ki Venedik seyahat rehberimiz işinize yarayacaktır. Venedik’e gidildiğinde nasıl daha uygun gezilebileceği hakkında fikir sahibi olmak veya Venedik’e seyahat etmek gerektiği konusunda kendinizi ikna etmek için geziye blogumuzdan başlayabilirsiniz. Venedik’te gezilecek yerlerden, Venedik’te ulaşıma kadar Venedik ile ilgili çeşitli başlıkları bir araya getirdiğimiz sayfamız ise turun başlangıç noktası… 🙂

 

Venedik’te Gezilecek Yerler

Venedik nam-ı diğer maskeler şehri, kimileri için görülmesi gereken yerler listesindeki turistik şehirlerden biri, kimileri içinse dünyanın en güzel ve romatik şehri… Yaşadığımız yüzyıla ait değilmiş gibi duran, sokaklarında yürürken zamanın öteden beri durduğunu hissettiren Venedik[…]

 

Venedik Gondol Turu

Önce gondollar ile ilgili kısa bilgiler… Gondolların simsiyah olmasının nedeni, Venedik zenginlerinin bir zamanlar gondollarında servetlerini kendi yaratıcılıklarına kalmış bir şekilde göstermeye çalışmasının artık estetik bir görüntüden uzak renk kombinasyonları oluşturması, bu yüzden de 1562 yılında siyah dışındaki tüm renklerin yasaklanması imiş. Ayrıca gondol kelimesi bir rivayete göre Türkçe’den geliyormuş ve pruva demirindeki altı çizgi[…]

Venedik Müze Kartı

Venedik’te ekonomik gezmenin yolu Venedik Müze Kartı namıdiğer Venice Card detaylarında sıra… Venedik’in resmi şehir kartı olan Venice Card müzelerden müzelere koşan, kiliselerdeki mozaiklerden vitraylara ince detaylara dalanlar için[…]

Murano – Burano ve Diğer Venedik Adaları

Venedik ile karşılaştırıldıklarında Venedik’in ada değil de sanki ana karada kocaman bir şehir gibi durmasını sağlayan (teşekkürler görelilik) ondan da küçük Murano, Burano, San Giorgio Maggiore, San Michele, Torcello ve Lido adaları için turunuzun sonunda mutlaka zaman ayırmalısınız. Hatta biraz daha ileri gidip bizim favorilerimiz Burano & Murano adalarına uğramazsanız Venedik ziyaretiniz yarım kalmış bile sayılabilir diyerek sizi biraz daha teşvik edebiliriz[…]

Venedik’te Ulaşım

Günde iki-üç saatini arabada, toplu taşımada geçiren ortalama bir turist için Venedik fantastik romanlardan fırlamış bir orta dünya şehri gibi; arabaların, otobüslerin yani şoför kavramının hiç olmadığı bir şehir… E böyle olunca Venedik’te ulaşım denince vaporettolardan bahsetmek daha doğru olacak, Venedik ulaşım araçları da bunlardan oluşuyor aslında. Tren ve otobüs ise sadece Venedik’e ulaşım için kullanılıyor, Venedik’te ulaşım için değil… Bir kere Venedik’e vardığınızda ise Ford’un Model T’sini bile gereksiz bir icat gibi görmeye başlıyor ve onlar olmadan da hayatın ne kadar güzel olduğunu anlıyorsunuz[…]

Marco Polo Havaalanı Venedik Ulaşım

Venedik’e eğer uçak ile geliyorsanız kuvvetle muhtemel ana kara üzerindeki Marco Polo Havaalanı’na geleceksiniz demektir. Tabii bizim gibi ilk başta havaalanına gelir gelmez ufak bir şok yaşayabilirsiniz. Bu kadar çok turistin geldiği şehrin havaalanı bu kadar küçük olur mu diye… Bu kısa şoku atlattıktan ve bavul bantlarında diğer bavulların arasından kendinizkine ulaştıktan sonra artık Venedik’e doğru yola çıkabilirsiniz. Marco Polo Havaalanı Venedik ulaşımı için iki ana yöntem var[…]

İtalya’nın Diğer Şehirlerine Ulaşım

İtalya’da şehirler arasında ulaşımın en kolay ve uygun fiyatlı yolu tren yolculuğu. Bu sayede tek seferde birçok şehri gezmeniz mümkün. İtalya’ya kendiniz de gitseniz, tur ile de gitseniz tren yolculukları ekonomik gezmenin ve ulaşımın sırrı… Örneğin Floransa’ya giden turlar aynı zamanda Pisa’ya ekstra tur da düzenliyorlar ve …

Kategoriler
saventravel.com

Volendam Görülecek Yerler


Amsterdam’a kadar gelmişken, Amsterdam’a yakın görülecek yerlere uğramadan da dönmek olmazdı. Amsterdam’a yakın yerleri gezmek için ayırdığımız günümüzün ilk durağı, sahil kasabası Volendam’dı.

Tabi bu sayede, Volendam’a gitmek için Amsterdam’ın dışına çıkar çıkarmaz coğrafya kitaplarından aşina olduğumuz Hollanda’yı daha yakından görme şansımız oldu. Yol boyu gördüğümüz çiftlikler, Hollanda’daki köy hayatının pek de bizim alışkın olduğumuz gibi olmadığını anlamamıza yol açtı. Adeta güvenlik ile korunan, birbirinden zengin insanların yaşadığı, havuzlu ve bahçeli villaların olduğu bir sitenin içinden gidiyormuş gibiydik. Bu çiftlik evlerinin bildiğimiz zengin villalarından farkı ise çimlerinde otlayan besili ineklerdi 🙂

[oqeygallery id=26]


Amsterdam’dan çıkıp, köylerin çiftlik evlerinin arasından geçip yaklaşık yarım saatte Volendam’a vardık. Bu küçük balıkçı kasabası, Hollanda’nın gerçek güzelliklerini görmek isteyenlerin uğraması gereken bir yermiş doğrusu. 600 yıldır karakterini koruyan, kendine has küçük evleri ile bu romantik kasaba, ziyaretçilerinde bir gülümseme yaratmayı başarıyor. Siz de dilerseniz sahil kenarındaki kasabanın marinasında yürüyüş yapabilir, hediyelik eşyalar satan dükkanlarını gezebilir veya küçük ve sıcak cafelerinde bir kahve içebilirsiniz.

[oqeygallery id=28]

Ama Volendam’ın en güzel yanı bunların hiçbiri değil, kasabanın güzelliği sahil şeridindeki bir sokak boyunca ilerleyen sağlı sollu evlerinde gizli. Sanki Volendam’da güzellik yarışması düzenlenmiş de kadınların makyajı gibi evler de bir diğerinden daha güzel görünmek için orkideler ile süslenmiş. Karşılıklı duran Volendam evlerinin sokağa bakan camları, önünden geçenleri mağazaya çekmeye çalışan vitrinler gibi birbirleri ile yarışıyorlar. Kasabanın yazılı olmayan ama herkesin bildiği kanun maddesi varmış gibi; evler sadece oturanlar için değil, sokaktan geçenler için de güzel.

[oqeygallery id=27]

Volendam’da bu kadar yürüyüş yaptıktan sonra sıra geldi açlığımızı yatıştırmaya. Eğer daha önce ringa balığı yemediyseniz yazarken bile yutkunmaya neden olan tatlı turşusu ve soğanı ile birlikte önünde sıra olan sahildeki seyyar satıcılarda mutlaka denemelisiniz.

Volendam

[google-map-v3 width=”350″ height=”350″ zoom=”12″ maptype=”roadmap” mapalign=”center” directionhint=”false” language=”default” poweredby=”false” maptypecontrol=”true” pancontrol=”true” zoomcontrol=”true” scalecontrol=”true” streetviewcontrol=”true” scrollwheelcontrol=”false” draggable=”true” tiltfourtyfive=”false” addmarkermashupbubble=”false” addmarkermashupbubble=”false” addmarkerlist=”Volendam, The Netherlands{}flood.png|Amsterdam, Hollanda{}apartment-3.png” bubbleautopan=”true” showbike=”false” showtraffic=”false” showpanoramio=”false”]


Amsterdam’a gidiyorsanız bunlar da ilginizi çekebilir;

[slideshow gallery_id=”22″]

Kategoriler
saventravel.com

Roma’nın Gizli Köşeleri


Roma’da görülmesi gereken her yer ironik bir şekilde o kadar da görünür ve bilinir değil. Roma’nın görülecek yerlerinden çok bilinmeyenleri saklambaç oynayan bir ebe edası ile bulmanız gerekiyor. Önlerinden her sene, boyunlarında fotoğraf makinesi ile geçen, Roma’yı ziyaret eden altı milyon turiste karşı, kaya balığı gibi geliştirdikleri kamuflaj yeteneği ile hala bu köşeler mutlak olmasa da sakinliklerini koruyabiliyorlar. Roma’da geçirecek günleriniz sadece bir gün ile sınırlı değilse cenazelerin tabutlara konulup toprağın altına gizlenmediği tam tersine iskelet ve kuru kafaların toprağın üzerinde bekletildiği mezarlığı, devasa tavanın bir parçası olmasa en özel müzelerde saklanacak tablolara ev sahipliği yapan sarayı mutlaka Roma gezi listenize eklemelisiniz.


Kapuçin Mahzen Mezarları (Capuchin Crypt)

Nasıl korku tünelleri lunaparklarda atlı karınca ile pamuk şekercinin arasında sessizce müşterilerini bekliyorsa, Kapuçin Mezarları da Roma’daki tatlı hayatın içinde saklı bir şekilde varlığını sürdürmekte. Roma’nın gizli kalmış yerlerinden Kapuçin Mezarları’nı bulabilmek için Via Veneto’da, Piazza Barberini’den isimlerinden de anlaşılacağı üzere dolce vita hayatın temsilcisi  Cafe de Paris ve Gran Caffe Roma’ya doğru binaların numaralarını takip ederek yürümeniz gerekiyor. Mahzen mezarlarına yakışır bir şekilde kapısındaki latince mezarlık anlamındaki Coemeterium tabelası farkında olmadan önünden geçen herkesi sessizce selamlıyor.

Turuncu tuğla duvarın yanından içeri girdiğinizde, Kapuçin Mahzen Mezarları’nda kapıda oturan, çalıştığı yerin ürkütücülüğünü suratında en ufak bir mimikle bile yansıtmayan ve hatta sizinle çat pat Türkçe konuşan İtalyan kadın görevliye, cüzi bağışınızı yaptıktan sonra artık geriye dönüş yok. İçeri ilk girdiğinizde, yan yana dizili, üç yanı duvar ile çevrili mezar odalarına bakan upuzun ve dar bir koridorda, mağaza vitrinlerine bakar gibi gezen insanları görüyorsunuz. İlk toplu mezar odasını gördüğünüzde ise arkadaşlarınız ile birlikte bunun ne kadar gerçek olduğunu sorguluyorsunuz. Çünkü mezarlıkları, garip ama huzurlu bir sessizlik ile ilişkilendiriyorsanız burası çok farklı ama bir o kadar daha gerçekçi mezarlık. Kapuçin Mahzen Mezarları’nda tüm cenazeler toprak ve beton ile gizlenmeden, mermer ve özel dikilmiş çiçekler ile süslenmeden şeffaf bir şekilde karşınızda duruyor. Koridor ile mezar odalarını ayıran gözle görünmeyen gizli bir sınır çizgisi ise sizin ve onların boyutlar arasında sıçramasını engellemeye çalışan kara delik gibi önünüzde uzuyor.

Tüm bunları düşünürken, son odanın tavanında uzanan iskelet halindeki mezarın önünde, biz nükleer tesisin fotoğraflarını gizlice çekmeye çalışan ajanın ruh halinde iken, tam arkamızda gürültü ile kapanan pencere, karanlıkta seyredilen gerilim filminde buzdolabının arkasından çıkan katilden daha fazla korku yarattı hepimizde. Sonrasında da fotoğraf makinemizi usulca kaldırma gereği hissettik.

[oqeygallery id=16]


Açık: Cuma – Çarşamba 09:00-12:00, 15:00-18:00

Giriş: Bağış

Adres: Via Veneto 27, Roma
[google-map-v3 width=”400″ height=”350″ zoom=”12″ maptype=”roadmap” mapalign=”center” directionhint=”false” language=”default” poweredby=”false” maptypecontrol=”true” pancontrol=”true” zoomcontrol=”true” scalecontrol=”true” streetviewcontrol=”true” scrollwheelcontrol=”true” draggable=”true” tiltfourtyfive=”false” addmarkermashupbubble=”false” addmarkermashupbubble=”false” addmarkerlist=”41.904904,12.488236{}skull.png{}Capuchin Crypt” bubbleautopan=”true” showbike=”false” showtraffic=”false” showpanoramio=”false”]

Palazzo Barberini

Roma’da Vatikan, Colosseum ve Roma Forumu’nu gezdikten, Aşk Çeşmesi ve İspanyol Merdivenleri’nin önünde fotoğraf çektirdikten sonra Roma’da görülmesi gereken yerler hala tamamlanmış sayılmaz. Roma’nın sokakları, kiliseleri ve çeşmeleri kadar saraylarının içleri de görülmeye değer eserler sunuyor. Via Veneto üzerindeki Palazzo Barberini de Roma’dan dönmeden görülmesi gereken, çok kişinin uğramadığı gizli kalmış bu yerlerden birisi.

Palazzo Barberini, ziyaretçilerine kendisi hakkında bazı mesajları daha onlar gelmeden sessizce iletiyor. Roma’yı gezen turistler, …

Kategoriler
saventravel.com

Palazzo Barberini


Barberini Müzesi

Roma’da Vatikan, Colosseum ve Roma Forumu’nu gezdikten, Aşk Çeşmesi ve İspanyol Merdivenleri’nin önünde fotoğraf çektirdikten sonra Roma’da görülmesi gereken yerler hala tamamlanmış sayılmaz. Roma’nın sokakları, kiliseleri ve çeşmeleri kadar saraylarının içleri de görülmeye değer eserler sunuyor. Via Veneto üzerindeki Palazzo Barberini de Roma’dan dönmeden görülmesi gereken, çok kişinin uğramadığı gizli kalmış bu yerlerden birisi.

Palazzo Barberini, ziyaretçilerine kendisi hakkında bazı mesajları daha onlar gelmeden sessizce iletiyor. Roma’yı gezen turistler, Roma haritasını karıştırırken Barberini Meydanı’nı gördüklerinde, metroda giderken Barberini durağı tabelasını okuduklarında, Piazza Barberini‘de yürürken Bernini tarafından tasarlanan çeşmeler dikkatlerini çektiğinde Barberini Ailesi’nin ne kadar varlıklı olduğunu daha Palazzo Barberini’ye ulaşmadan anlıyorlar. Piazza Barberini’deki 17. yüzyılda Bernini tarafından yapılan Triton Çeşmesi ise, deniz kabuğundan sürekli yükselen suyu ile, ebedi hareketsiz yarı insan yarı balık heykelin her an canlanıp ziyaretçileri selamlayacağı beklentisi yaratıyor.

Barberini Sarayı’ndan içeriye girdiğinizde ise etkileyici Ulusal Antik Sanat Galerisi (National Gallery of Ancient Art of Barberini Palace) ile karşılaşıyorsunuz. Altmış yıl süren yenileme çalışmalarından sonra eklenen yeni odalar ile Roma’nın en büyük müzelerinden biri haline gelen Barberini Müzesi, farklı çağlardan, yerlerden ve tarzlardan eserlere, birbirleri ile buluşabilecekleri ortak bir nokta sunuyor. Bu kadar farklılığı barındırıyor olmasına rağmen eserleri Toskana, Romalılar, Veneto, Lombardiya, Napoliten, on dördüncü yüzyıl okulları, geç gotik, erken Rönesans, on sekizinci yüzyı başlarında Roma gibi isimlendirdiği odalarda sergilediği için bir o kadar da düzenli ve gezmesi kolay.  Ulusal Antik Sanat Galerisi’nin 34 odasında gezerken kendinizi zaman makinesinde İtalya’yı gezer gibi hissediyorsunuz.

Barberini Sarayı’nın, bu kadar görülmesi gereken yerlerden biri yapan özelliği ise The Triumph of Divine Providence olarak bilinen tavan işlemesi. Dünyanın sonunu görebileceğiniz izlenimini uyandıran, gökyüzünün masmavi olduğu bir günde, nasıl ufuk çizgisinin nerede bittiği, denizin nerede başladığı belli olmuyorsa Barberini Sarayı’nın barok tavanında da freskin nerede bittiği, tavandaki süslemelerin nerede başladığı anlaşılamıyor. Prestijli bir otelin lobisinden daha büyük ama o lobiye hiç yakışmayacak kadar az sayıda, sadece bir koltuğun olduğu Palazzo Barberini’nin kabul salonunda tavana bakmaktan boynunuz ağrıyor. Ve o zaman, o tek ama büyük koltuğun ne işe yaradığını anlıyorsunuz; uzanıp tavanı seyretmeye… Odanın tavanının üzerinde süzülüyor gibi duran figürler, sanki ziyaretçiler birer sanat eseriymiş gibi odada gezenleri izliyor. 21. yüzyılın üç boyutlu televizyonlarından daha üç boyutlu duran bu tavan, 17. yüzyıl illüzyonu ile boyut algınızla oynuyor. Bu gerçekten bomboş odanın, görevini çok iyi yapan güvenlik görevlisi ise, her çektirmediği fotoğraftan yüklü miktarda prim alırcasına, soğukkanlı bir şekilde gözlerini sizden ayırmadan, altı yılda tamamlanan barok tavanı bir salisede fotoğraf makinenizin deklanşörüne basarak kopyalamadığınızdan emin oluyor. Başka bir deyişle maalesef fotoğrafını çekemedik…

Roma’nın çok bilinmeyen yerlerinden birisi olan Barberini Sarayı’nın odalarının sade ama bir o kadar sanat dolu dekoru, gezenleri yüzyıllar öncesine götürüyor. Köy evlerindeki odaların duvarlarında asılı olan kilimler gibi rengarenk, ama yere paralel uzanan bu eserleri boynunuz sırtına değerken anlamaya çalıştığınızda sanki sanatçılarının tavana uzanırken çektikleri çileye ortak oluyorsunuz.

Sarayın sadece tavanı değil, dekorasyonu da olağandışı. Odalardan birisinde tek başına bekleyen heykelin sanki yalnızlığını gidermek için size seslenmesi gibi, koridorların duvarlarında yankılanan su sesini takip ettiğinizde bomboş odada …

Kategoriler
saventravel.com

Kapuçin Mahzen Mezarları


Kapuçin Mahzen Mezarları (Capuchin Crypt)

Nasıl korku tünelleri lunaparklarda atlı karınca ile pamuk şekercinin arasında sessizce müşterilerini bekliyorsa, Kapuçin Mezarları da Roma’daki tatlı hayatın içinde saklı bir şekilde varlığını sürdürmekte. Roma’nın gizli kalmış yerlerinden Kapuçin Mezarları’nı bulabilmek için Via Veneto’da, Piazza Barberini’den isimlerinden de anlaşılacağı üzere dolce vita hayatın temsilcisi  Cafe de Paris ve Gran Caffe Roma’ya doğru binaların numaralarını takip ederek yürümeniz gerekiyor. Mahzen mezarlarına yakışır bir şekilde kapısındaki latince mezarlık anlamındaki Coemeterium tabelası farkında olmadan önünden geçen herkesi sessizce selamlıyor.

Turuncu tuğla duvarın yanından içeri girdiğinizde, Kapuçin Mahzen Mezarları’nda kapıda oturan, çalıştığı yerin ürkütücülüğünü suratında en ufak bir mimikle bile yansıtmayan ve hatta sizinle çat pat Türkçe konuşan İtalyan kadın görevliye, cüzi bağışınızı yaptıktan sonra artık geriye dönüş yok. İçeri ilk girdiğinizde, yan yana dizili, üç yanı duvar ile çevrili mezar odalarına bakan upuzun ve dar bir koridorda, mağaza vitrinlerine bakar gibi gezen insanları görüyorsunuz. İlk toplu mezar odasını gördüğünüzde ise arkadaşlarınız ile birlikte bunun ne kadar gerçek olduğunu sorguluyorsunuz. Çünkü mezarlıkları, garip ama huzurlu bir sessizlik ile ilişkilendiriyorsanız burası çok farklı ama bir o kadar daha gerçekçi mezarlık. Kapuçin Mahzen Mezarları’nda tüm cenazeler toprak ve beton ile gizlenmeden, mermer ve özel dikilmiş çiçekler ile süslenmeden şeffaf bir şekilde karşınızda duruyor. Koridor ile mezar odalarını ayıran gözle görünmeyen gizli bir sınır çizgisi ise sizin ve onların boyutlar arasında sıçramasını engellemeye çalışan kara delik gibi önünüzde uzuyor.

Tüm bunları düşünürken, son odanın tavanında uzanan iskelet halindeki mezarın önünde, biz nükleer tesisin fotoğraflarını gizlice çekmeye çalışan ajanın ruh halinde iken, tam arkamızda gürültü ile kapanan pencere, karanlıkta seyredilen gerilim filminde buzdolabının arkasından çıkan katilden daha fazla korku yarattı hepimizde. Sonrasında da fotoğraf makinemizi usulca kaldırma gereği hissettik.

[oqeygallery id=16]

Açık: Cuma – Çarşamba 09:00-12:00, 15:00-18:00

Giriş:Bağış

Adres: Via Veneto 27, Roma
[google-map-v3 width=”400″ height=”350″ zoom=”12″ maptype=”roadmap” mapalign=”center” directionhint=”false” language=”default” poweredby=”false” maptypecontrol=”true” pancontrol=”true” zoomcontrol=”true” scalecontrol=”true” streetviewcontrol=”true” scrollwheelcontrol=”true” draggable=”true” tiltfourtyfive=”false” addmarkermashupbubble=”false” addmarkermashupbubble=”false” addmarkerlist=”41.904904,12.488236{}skull.png{}Capuchin Crypt” bubbleautopan=”true” showbike=”false” showtraffic=”false” showpanoramio=”false”]

Roma’da ilginizi çekebilecek diğer yerler:

[slideshow gallery_id=”12″]…