Kategoriler
Amsterdam Gezilecek Yerler Tavsiyeleri

Amsterdam’da Zamanda Yolculuk için Van Loon Müzesi

[sg_popup id=13284]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]
Kendinizi 17. yüzyıl Amsterdam’ında hissetmek isterseniz Van Loon Müzesi’ni ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Van Loon Müzesi’nde sadece 17. yüzyılda olduğunu hissetmek ile kalmayacak, dünyanın otantik köşelerinden Avrupa’ya baharattan taşıyan, gerektiğinde ülkeler arasında savaşlar başlatabilen, koloniler kuran, para basan, dünyanın ilk uluslararası şirketi sayılan Dutch East India Company’nin kurucusu gibi de hissedecekseniz. Doğru tahmin ettiniz tüm bunları Van Loon ailesi bir zamanlar yapabiliyormuş.



Ev, 1973 yılında Van Loon ailesinin son erkek torunu tarafından halka açılmış ve müze haline getirilmiş. Aslında bu Van Loon pek de güzel bir şey yapmış, bu sayede orijinal hali ile korunan aristokratların kanal evini görme şansı yakalayabildik. Siz de Van Loon Müzesi’ni ziyaret ederseniz 17. yüzyıla kadar uzanan mobilyalardan porselenlere, gümüş takılardan bahçe dizaynına kadar o günlerin yaşam tarzına tanıklık edebilirsiniz.

Kısaca Van Loon Müzesi’nin tarihinden de bahsedelim. Şimdiki adı Museum Van Loon olan bu ev, 1672 yılında inşa edilmiş. Burada ilk oturan kişi de Rembrandt’ın öğrencisi Ferdinand Bol imiş. Bu arada Rembrandt’ın ne kadar öğrencisi varmış demeden edemedik, Amsterdam ile ilgili ne okursak mutlaka karşımıza bir öğrencisi çıkıveriyor :).

1884 yılında ise ev Jonkheer Willem Hendrik van Loon tarafından eşi Thora’ya evlilik hediyesi olarak alınmış. Evet doğru okudunuz, o zamanlar da evin kimin üstüne yapıldığı karı koca arasında önemli bir konuymuş.

Museum van Loon’daki portrelerde göreceğiniz kişiler de birer van Loon’muş.

Evin kanala bakan odaları misafirler içinmiş. Her sabah böyle bir manzara karşısında güne başlamak isteyen misafirler yüzünden herkes yatılı gelmiştir herhalde.

Her ne kadar şimdi insanlar kendi evlerinde, sadece balkon köşelerinde veya pencere pervazlarında tüttürebiliyor olsa da o zamanlar puro için özel odalar bile yapmışlar. Kırmızı salon yemekten sonra puro içmek için kullanılıyormuş.

Museum Van Loon’un odalarındaki duvar kağıtları, daha doğrusu duvarlarındaki boydan boya tablolar sayesinde her odaya girişinizde kendinizi farklı bir dünyada bulabiliyorsunuz. Öyle ki kapılar bile resmin içine açılıyormuş gibi.

Bu arada halimizden anlaşılacağı üzere biraz yorulmuştuk Van Loon Müzesi’ni yaya olarak bulmaya çalışırken, ilk bulduğumuz koltukta yorgunluğumuz çıkmaya başladı, resimlere biraz baktıktan sonra.

Van Loon Müzesi’nin yatak odalarına gelince, herbiri ayrı güzel. Biz yorgan kılıfı ile yastık kılıfını takım yapmakta zorlanırken, Van Loon ailesi duvar kağıdından yorgana, yastıklardan başucuna bütün yatak odasını bir takım yapmayı başarmış.

Ama Van Loon’un en ilgi çekici odası başkaydı. Sanki gece yan yana iki yatağa uzanmış, uykuya dalmaya çalışırken konuşan, konuştukça uykuya dalamayan iki çocuğun konuşmalarının yorgana nakış gibi işlendiği odaydı en farklısı. Bilmiyoruz orada yazanları ama bize en azından böyle gelmişti.

Hazır söz çocuklardan açılmışken, onların dünyası ile devam edelim. Museum Van Loon’da çocuklar için bir de kuş yuvası vardı. Kuş yuvası yerine malikanesi desek daha doğru kaçar.

İçinde duvar kağıtlarını, tablolarını hatta minicik şöminesini bile eksik etmemişler.

Boyutunu anlayabilmeniz için pencerelerinden şöyle bir bakalım.

Van Loon Müzesi’inin sadece içi değil, bahçesi de kendine hastı. Bahçe tarafından zamanında at arabaları girermiş ve buralarda bakıcılar kalırmış.

Bakıcıların Van Loon ailesinin onlarca misafirine yemek hazırladıkları mutfak da evin alt katlarında yine eskiden olduğu gibi korunmaya çalışılmış





Van Loon Müzesi’ni ne zaman ziyaret

Kategoriler
Amsterdam Gezilecek Yerler Tavsiyeleri

Madame Tussauds Müzesi Bilet Fiyatları ve Gitmeden Bilmeniz Gerekenler

[sg_popup id=13395]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]
Amsterdam’a kadar gelmişken Madame Tussauds Müzesi’ne uğramamak olmaz diyerek Dam Meydanı’na doğru yola koyuluyoruz. Aslına bakarsanız Amsterdam Madame Tussauds Müzesi tek değil, dünyanın çeşitli yerlerinde neredeyse 20 tane Madame Tussauds Müzesi var. Ama biz daha önce hiçbirine gitmediğimizden Amsterdam Madame Tussauds Müzesi bizim için bulunmaz hint kumaşı kıvamında. Eğer siz de daha önce hiçbirine gitmediyseniz, Amsterdam’daki Madame Tussauds Müzesi iyi bir fırsat olabilir. Hem tam Dam Meydanı’na bakan bir köşede olduğundan merkeze geldiğinizde yüzlerce ünlü ile buluşuverirsiniz. Kısa bir girizgahtan sonra akla gelebilecek birkaç soru ile anlatmaya çalışalım Amsterdam Madame Tussauds Müzesi’ni sizlere…





Madame Tussauds Müzesi’nde neler var?

“Kimler yok ki” diye kısa bir cevap vererek bu soruyu geçiştirebilirdik aslında. Çünkü içeride biz diyelim onlarca, siz diyin yüzlerce ünlü var. Üstelik eğer bazıları demode oluyorsa hemen yerlerine yenileri geliyor. Aslına bakarsanız bu bize biraz da Yul Brynner’in kontrolden çıkmış kovboy rolündeki bir robot olduğu Westworld filmini hatırlattı. Filmde zenginlerin içinde yaşayabileceği bir tür tematik park olan Westworld’de, iki adam kontrolden çıkan Yul Brynner ile karşı karşıya gelmek zorunda kalıyordu. Bu arada cümle içinde “kovboy rolündeki bir robot” yazınca senaristin düş gücüne de hayran olmadık değil hani.

Madame Tussauds Müzesi’ne girer girmez belki de müzenin en güzel yeri olan korku tüneli karşılayor bizi. Küçüklüğünden beri lunaparklardaki korku tünellerine alışkın bir neslin temsilcisi olarak korku tüneli en fazla tebessüm etmemize neden olabilir diye düşünürken girişteki, kalp hastalığı olanlar ve hamileler girmemeli levhalarını gözden kaçırmışız. Madame Tussaud’yu küçümseyerek ne kadar büyük bir hata yaptığımızı karanlıkta yalnız yürümeye başladığımızda anladık. Malum grup olarak içeriye girmenize izin vermiyorlar ki iyice korkun diye.




Ortaçağ’ın karanlık işkence odalarında içi dışına çıkmış, asılı cesetlerin arasından yürürken, önümüzde kaskatı duran bir heykelin gözleri açılıp kapandı. Hala işin şakasındaydık biz ama bir anda cesetlerden birisi kolumuzdan yakalamak için karanlıktan hamle yaptığında bildik korku tünellerinden birinde olmadığımızı anladık. Kapkaranlık tünelin içinde el yordamı ile yolumuzu bulmaya çalışırken hiç beklemediğimiz anlarda, bütün gününü korku tünelinde mesai yaparak geçirdiğinden artık gözleri iyice karanlığa alışan cesetler bir anda karşımıza çıkıyordu. Çığlık çığlığa koştururken içeride sonunda bitti çilemiz.

Korku tünelinden çıktıktan sonra ise bir anda bambaşka bir dünyaya girdik ve ortaçağ sokaklarında en azından bu sefer bizi korkutacak kimse olmadan etrafta dolaşmaya başladık. Biraz da eğlenmedik değil hani.

Bu eğlenceli dünyadan sonra kendimizi bir anda dünya politik arenasında buluyoruz. Üstelik dünyaca ünlü bu politikacıların yanında gizli servisten de kimsecikler yok, öylece ortadalar.

Madame Tussauds Müzesi’nde sadece politikacılar değil dünyaca ünlü sanatçılar ile de yan yana poz verme şansınız var. Öyle İstanbul konserlerinde en önlerde olmak için 600-700 lira vermeye gerek de yok, yakından göreceğim diye :). Üstelik isterseniz Madame Tussauds Amsterdam’da kendi konserinizi bile verebilirsiniz.

Konser kaydımızı yaptığımıza göre artık Golden Globe ödül törenindeki kırmızı halıda, ellerimiz arkamızda birbirine kavuşmuş, hafiften Madame Tussauds Müzesi’nin muhtarı edası ile etrafta gezinmeye başlayabiliriz.

Madame Tussauds Müzesi’ndeki bal mumu heykellerden bazıları o kadar gerçekçiydi ki her an gözlerini kırpacak ve bir şeyler fısıldayacaklarmış gibi duruyorlardı.

Geçmişten de birkaç tanıdık sima ile karşılaşacaksınız Madame …

Kategoriler
Öne çıkanlar saventravel.com

Uçak bilet fiyatları nasıl düşürülür?

[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Eğer uçak biletlerinizi havayollarının internet sitelerinden alıyorsanız, gizli indirimlerden yararlanabilirsiniz. Gizli indirimden ziyade aslında gizli fiyat artışlarından korunabilirsiniz desek daha doğru olur :). Çünkü siz hiç fark etmeden kaşla göz arasında havayolu şirketleri, uçak biletleri fiyatlarında değişiklik yapıyorlar. Üstelik siz daha sitelerinde hangi saatteki uçak ile gitsem daha kolay olur, hangi günü seçsem daha çok gezerim diye düşündüğünüz sırada :). Elimizden geldiğince soru – cevap anlatmaya çalışalım bu fiyat artışlarından nasıl korunacağınızı.

Peki, nasıl oluyor bu fiyat artışı?

Siz ilgili havayolu şirketinin sitesinde A şehrinden B şehrine gidiş fiyatlarını araştırıyorsunuz diyelim. Araştırdığınız sırada, önce istediğiniz tarihteki fiyatlar karşınıza özetle çıkıyorlar. Eğer hiç araştırma yapmadan ilk çıkan fiyatları almak isterseniz sorun yok. Ama eğer biraz daha araştırayım, bir sonraki günkü uçuşlara bakayım derseniz veya bir başka havayolu şirketinin sitesine de bir göz atayım, ikisini karşılaştırayım derseniz yandı gülüm keten helva :). Çünkü sonra geri dönmeye kalkıp ilk bulduğunuz gün ve saatteki fiyatlara ulaşmaya çalışırsanız yükselmiş fiyatlar ile karşılaşabiliyorsunuz.

Anlamadım, nasıl yani fiyatlar durduk yere mi artıyor? Belki başkası almıştır o fiyattan, olamaz mı?

Elbette olabilir, aynı anda sizinle birlikte birisi daha, aynı uçak biletine bakıyordur ve gerçekten de tek bir koltuk kalmıştır o fiyattan. O kişi de sizden önce davranıp almış olabilir. Ama pek de öyle olduğunu zannetmiyoruz, en azından her seferinde. Çünkü fiyatı tekrar eski seviyesine düşürebiliyorsunuz ve bu fiyattan şu kadar koltuk demeleri de pek doğru olmayabiliyor. Biz iyi niyetimizi kaybetmeyelim, belki altyapılarındaki teknik bir nedenden kaynaklı olabilir diyelim. Ama bizim başımıza birçok kez geldiğini de not edelim.

Bir örnek alabilir miyiz?

İlk örneğimiz flypgs.com sitesinden olsun. İstanbul’dan Amsterdam’a 16 Ekim’de gitmeyi planladığımızı varsayalım. Saat 06:25’te kalkan uçağın bizim için uygun olduğunu kabul edelim. Fiyat olarak karşımıza vergiler hariç 474 TL gibi bir rakam çıkıyor. Bu arada saatler 21:08’i gösteriyor.

Birkaç dakika sonra da başka bir tarihe baktığımızı veya daha uygun fiyat var mı diye araştırdığımızı varsayalım. Ama sonra da neyse ben flypgs.com’dan ilk bulduğum bileti alayım demiş olalım. Bir dakika sonra, yani 21:09’da tekrar aratma yaptığımız zaman 16 Ekim İstanbul Amsterdam biletinin 474 TL’den vergiler hariç 559 TL’ye yükseldiğini görmüş oluyoruz. Neredeyse %20 fiyatlar artmış oluyor bir dakika içinde. Vergiler dahil fiyatları karşılaştırdığımızda ise 550 TL’den 635 TL’ye geliyor gidiş – dönüş. Keşke başka yerlere bakmasaydım da ilk çıkan bileti alsaydım diyebiliriz veya fiyat artışını hiç fark etmemiş olabiliriz. Sonuç olarak bir dakika içinde, sırf ikinci kez arattık diye neredeyse cebimizden 100 TL daha fazla çıkmış oluyor.

Fiyatları yükseltmeyi başardık :), asıl soru nasıl tekrar eski seviyesine düşürürüz?

Farklı sitelerde farklı yollar söz konusu. flypgs.com’da tek yapmanız gereken beklemek. Sadece bekleyerek uçak bileti fiyatını tekrar eski seviyesine düşürebilirsiniz. Biz yaklaşık bir saat bekledik. Yaklaşık bir saat sonra, 22:16’da tekrar İstanbul – Amsterdam arası biletleri arattık ve bir gördük ki fiyat tekrar 474 TL’ye geri düşmüş. Anlayacağınız gerçekten hiçbir şey yapmadan fiyatlarda indirim sağlayabiliyorsunuz. Daha doğrusu eşeği önce kaybettiriyorlar, sonra da bulduruyorlar :).

Beklemek istemezseniz de, belki IP değiştirerek de indirebilirsiniz ama onu denemedik doğrusu. Tabii eğer bu sırada gerçekten de başkası almadıysa …

Kategoriler
Öne çıkanlar Paris Otel Tavsiyeleri

Paris’te Kötü Bir Otelde Kalırsanız Başınıza Bunlar Gelebilir!

[sg_popup id=13213]
[widgets_on_pages id=“Adsense Auto Ads”]

Paris’e seyahat edecekler aman dikkat!! Bizim ağzımız yandı sizin yanmasın. Paris’te doğru otel seçimi, hem Paris tatilinizin selameti hem de daha sonra Paris’i kötü bir anı gibi hatırlamamak adına önemli. İlla Paris olması gerekmez tatilde diyelim en iyisi. Geceden geceye başımızı sokacağımız bir yer arıyoruz biz, yok oteldi yok yıldız sayısıydı çok da önemli değil hiç demeyin :), biz de öyle düşünüyorduk. Ta ki otel seçiminin ne kadar önemli olduğunu Paris’te anlayana kadar. Madem öyle en başından başlayalım, Paris’te yanlış otel seçince tatilin nasıl felakete dönüştüğüne.




Amsterdam’dan araba kiralamıştık, Paris’e gidebilmek için. Pek de mutluyduk o sırada, bir tatilde iki ülke, iki güzel şehir görecektik çünkü. Güle oynaya vardık Paris’e. Arabamızın navigasyonundaki önceden kaydedilmiş kadın sesi bizi Paris’teki otelimizin, yani Bruxelles et du Nord’un kapısına kadar da getirmişti. Otelin yakınında bulduğumuz otoparka aracımızı bırakıp elimizde bavullarla otelimize giderken nasıl bir tatile başladığımızı bilmiyorduk.

Paris seyahat

Otel ile ilgili arama motorlarından rezervasyon yaparken zaten çok düşük tuttuğumuz beklentilerimiz, iki kişilik iki eski koltuktan oluşan lobisinden girdiğimizde daha da düşmeye başladı. Ama yine de Kuzey Afrikalı olduğunu tahmin ettiğimiz resepsiyon görevlisinin yanına gelip, bavulumuzun ön gözünde elimizin kolay ulaşabileceği yerde hazır tuttuğumuz rezervasyon çıktısını kendisine uzattığımızda karşılaşacağımız tepkiyi beklemiyorduk. Rezervasyon kağıdımızı alıp pek umursamayan gözlerle inceleyen resepsiyonist, daha da umursamaz bir eda ile bizim kalacağımız odanın olduğu katı su bastığını ve bu nedenle hiç müsait odası olmadığını söyleyerek Paris tatilimize start verdi.

İngilizce, Fransızca ve aralara serpilen bolca Türkçe kelimeler yumağından oluşan karşılıklı tartışma, karşı tarafın sarf ettiği “benim sorunum değil” cümleleri, bizim savurduğumuz, ne işe yarayacaksa, “polis çağırırım” tehditleri ile daha da alevlendi. Sonunda artık halimize acıdığından mı yoksa tehditlerimiz ve anlamadığı yüksek sesle tekrar eden Türkçe kelimeler yüzünden mi bilinmez, bize bir iyilik yapabileceğini söyleyerek işi tatlıya bağlamaya çalıştı. Fransızca bir siteye girerek bizim adımıza yakınlardan benzer bir otelde iki gecelik rezervasyon yaptı.

Arabayı park ettiğimiz yerde bırakmaya karar verip, bavullarımızı alıp yeni rezervasyon yapılmış otelimize doğru yola çıktık. Başımızı sokabileceğimiz yeni otelimize girip sadece resepsiyondan oluşan küçük bir oda büyüklüğündeki lobisini gördüğümüzde minimumda tutttuğumuz beklentilerimiz artık eksiye düşmüştü. Ama daha karşılaşacaklarımızdan habersizdik. Adımıza yapılmış bir rezervasyon olduğunu söylediğimiz resepsiyonist tavana yakın köşede asılı televizyondan gözünü zor alarak pasaportlarımızı istedi. Eline aldığı pasaportları alması ile “rezervasyonunuz yok” diye geri vermesi bir oldu. Nasıl? Anlamayamamıştık, çünkü daha yeni yapılmıştı rezervasyonumuz. Ama beyhude, açıklamalarımız bir şey ifade etmedi ve televizyonun sihirli dünyasına sanki biz orada değilmişiz gibi geri döndü.




Elde bavullar, söylene söylene tekrar ilk rezervasyon yaptırdığımız otelin yoluna koyulduk. Tekrar İngilizce, Fransızca, Türkçe cümle yumakları birbirine girdi lobinin eskimiş mobilyalarının üstünde. Bizim Fransızca bildiğimizden veya resepsiyonistin Türkçe bildiğinden değil, bazen kendini dışa vurmanın en iyi yolunun ana dilin olmasındandı :), İngilizce dışında anlaşmada hiçbir fayda sağlamayan ekstra kelimelerin kullanılıyor olması. Sonunda resepsiyon alanının içindeki külüstür bilgisayarına geri döndü ve bizim için bir rezervasyon daha yaptı bir siteden. Tekrar yola çıktık, yakınlarda bulduğu daha Paris’i gezmeye başlamadan Paris’te göreceğimiz üçüncü otelimize.

Sahne değişti ama oyun değişmedi ve bilindik …

Kategoriler
saventravel.com

En Güzel Paris Otelleri, tabii ki uygun fiyatlı

Paris’te güzel otel bulmak samanlıkta iğne aramak gibi. Paris kadar turistik bir yerde güzel otel olmadığından değil tam tersine çok otel olduğundan. Dünyanın en çok turist çeken şehirleri sıralamasında Paris, 2013 yılında yaklaşık 14 milyon kişiyi ağırlayarak üçüncü olmuş. E tabii bunun doğal sonucu olarak da şehirdeki otel sayısı binleri geçmiş. Bir şehirde bu kadar çok otel olunca da hangi otel otel, hangi otel güzel, hangi otelde kalınır karar vermesi zor oluyor. Hem ekonomik hem de en güzel Paris otel tavsiyelerini toplamaya çalıştığımız yazımızda reklam yapmadıklarına inandığımız yabancı seyahat dergilerini okuduk, yabancı gazetelerin Paris rehberlerini karıştırdık. Ve işte sonunda elimizden geldiğince Paris’in en güzel otelleri listesine ulaştık, en çok tavsiye edilen Paris otellerine aynı zamanda 🙂 En güzel dediysek sakın aklınıza en pahalı ve en havalı Paris otelleri gelmesin. Ekonomik olanlara odaklandık. Herkesin ekonomik bulacağı tutar değişeceğinden, farklı bütçelere göre farklı Paris otel tavsiyeleri çıkardık. Bunları da gecelik iki kişilik oda fiyatlarına göre grupladık. Evet artık, Paris otellerini fiyatlara göre başlıklara bölebiliriz. Böylece siz de kendi bütçenize göre en güzel Paris otelini belki buradan bulabilirsiniz. Bir gece ve iki kişi için 100 $’ın altındaki Paris’in en güzel otelleri ile başlayalım…

[widgets_on_pages id=4]

Bir de söyleyelim niye bu kadar otel var… Sadece birkaç otelle kısıtlı kalırsa herkese göre bir seçenek çıkmaz diye düşündük. Ama sonrasında yazdı aldı başını gitti. Yüzlerce otel okuduk, gerçekten… Sonra da ancak bu kadar düşürebildik 🙂


Bu arada yanlış Paris otelini seçince neler olabileceğini merak ediyorsanız, bu tarafa alalım sizi, kaldığınız yerden devam edersiniz daha sonra. Küçük de bir ipucu verelim Paris’te başımıza gelenler ile ilgili; otel odasının kapının arkasına aksiyon filmlerinde gördüğümüz gibi sandalye dayamıştık, gece odaya gizli gizli tanımadığımız kimse giremesin diye 🙂

Paris’te kalacağınız oteli ararken, sizin için bir şarkı da seçtik. Bir yandan Frank Sinatra’dan I Love Paris şarkısını dinleyin bir yandan da En İyi & En Uygun Paris Otelleri yazımızı okuyun böylece 🙂

[tube]2d8wztHhCrQ[/tube]


En iyi Paris otelleri (100 $’dan daha ucuz)

HOTEL ARVOR SAINT GEORGES: Doğrusunu söylemek gerekirse 100 $ ve daha ucuz güzel bir Paris oteli bulmak biraz zor. Malum şehre olan talep biraz yüksek :). Olsun, eğer şansınız yerindeyse bu bütçe de yetebilir. Normalde daha üst sınıfta olan yani bizim sınıflandırmamıza göre 200 $’dan uygun oteller kısmında kendine yer bulan Hotel Arvor Saint Georges’ta 100 $’a yakın bir tutara oda bulabilirsiniz. Öncelikle söyleyelim Hotel Arvor Saint Georges bir çok yerde övülmüş, bizim de bu şekilde haberimiz oldu. Ressamlar Tepesi, Moulin Rouge ve Sacre Coeur Bazilikası’na çok yakın. Metro durağına daha da yakın. Odaları da zevkli döşenmiş. Daha ne olsun dedirtiyor 🙂 Güncel fiyatlara buradan bakabilirsiniz.

PLUG INN BOUTIQUE HOSTEL: Öncelikle söyleyelim adında butik geçtiğine bakmayın, burası hotel bile değil hostel. Sonra aman biz yanlış anladık, tuvaletler niçin ortak, odamda niçin hiç tanımadığım birileri kalıyor demeyin. Odalar da banyolar da çok küçük, yataklar da pek yumuşak sayılmazmış. En önemli detayı unutmayalım, iki katlı ranzalar ile aranızın iyi olması lazım burada kalmak için. Konumuna gelince ise, Montmarte bölgesinde olması sayesinde Sacré-Cœur Bazilikası’na çok yakın ama Paris’in diğer yerleri için …

Kategoriler
saventravel.com

Uygun Otel Arama Yöntemleri

[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Paris otel önerileri sayfamızı hazırlarken yeni bir şey fark ettik. Bugüne kadar bu kadar otelde kaldık, bu kadar uygun fiyatlı otel aradık, arama motorlarındaki kampanyaları takip ettik ama uygun fiyatlı otel bulmanın bu kadar gözümüzün önünde olduğunu fark etmemişiz, itiraf ediyoruz J. Önce nasıl anladığımızı paylaşalım sonra da yöntemi. Uygun otel önerilerimizi araştırırken, emin olmak adına aynı otel için farklı otel arama sitelerine ve bir de farklı farklı günlere bakıyorduk ki yanıltmayalım kimseyi diye :)… Bir sürü arama motorunda birkaç 100 kez bakınca da otel fiyatlarına, ortak bir kalıpta hareket ettiklerini anlıyormuş insan :). Farkettik ki aynı otelde, hiçbir şey yapmadan daha ucuz fiyata kalmak mümkün gibi duruyor. Her ne kadar bu hipotezi şimdi kurmuş olsak da bundan sonra biraz da bu gözle bakacağız ama yanlışlayana kadar en iyi strateji bu olabilir :).

Normalde ne diye biliriz? Özellikle uçak bileti alırken alışkanlık olduğundan, ne kadar erken bilet alırsak o kadar ucuz olur diye düşünürüz. Ama otel fiyatlarında durum pek öyle değil gibi duruyor. Bu arada siz de bizim gibi her şeyi öteleyenlerden, dünün işini bugün yapanlardansanız bu yöntem tam da size göre. Hatta bilmeden bugüne kadar tasarruf bile etmiş olabilirsiniz J. Uygun fiyatlı otel aramada işinize yaramasa bile bu yöntem, bundan sonra da işleri geciktirmek için iyi bir bahane olabilir J. Tamam tamam lafı uzattık, yönteme geçiyoruz J. Örnek ile anlatalım en iyisi. Daha doğrusu uygun otel önerileri sayfamızı hazırlarken yaptığımızı, örnek diye verelim :).

Venedik’e yakın Mestre’de kaldığımız Hotel Albatros fotoğrafımız temsilidir, söyleyelim J.

Örneğin Mayıs ayındayız ve Kasım ayında gideceğiniz Paris seyahati öncesi otel fiyatlarına erkenden bakıyorsunuz. Otelin normalde oda fiyatı da 200 $ olsun. Kasım ayına baktığınız için ve o güne kadar önlerinde daha satabilecekleri altı ay olduğu için büyük bir özgüvenle sizden 200 $ fiyat istiyorlar. Hatta gelecek sene Mayıs’a bakın yine 200 $ talep ediyorlar. O yüzden bu kadar erken almak çok faydalı olmayabilir uygun fiyatlı bulacağım diye. Yakın günlere bakınca ise örneğin Temmuz’a, arada sadece 60 gün olduğu için ve satamayacaklarını tahmin ettiklerinden bu kadar zamanda %30 indirim var diyerek 140 $ fiyata düşüyorlar. Daha yakın günlere baktığımızda ise durum biraz daha farklı bir hal alıyor. Gerçekten odaları sattıklarından, yani ellerinde son birkaç oda kaldığından tekrar o güven geliyor ve 200 $’a geri çıkıyorlar. Bu durumda aslında çok çok erkenden otel rezervasyonunu yapmak faydadan çok zarar getiriyor gibi. Kaybedecek çok bir şey yok diyerek yakın zamanda rezervasyon yapmak uygun fiyatlı oda bulmakta en iyi yöntemmiş gibi duruyor. Tabii çok geç kalırsanız da 200 $ fiyatındaki odaların bitmesi halinde 300 $’a suitte kalmanız da gerekebilir :). Yine de biraz risk alıp tatil planı yapar yapmaz, rezerve etmek yerine soğuk kanlı olup indirim yapmalarını beklemek daha doğru gibi. Zaten indirim yaptıklarında normal fiyatın üstünü çizip indirimli fiyatı yazıyorlar sizden oradan anlayabilirsiniz gerçekten indirim var mı yok mu diye :).

Durun bir dakika, flaş flaş flaş!!! Daha yazıyı yayınlayamadan gerçek bir örnek ile ne kadar haklı olduğumuzu anladık. Bunu da yazıp öyle yayına girelim J.…

Kategoriler
Ana Sayfa Floransa Ulaşım Tavsiyeleri Roma Ulaşım Tavsiyeleri Venedik Ulaşım Tavsiyeleri

İtalya’da Ekonomik Tren Seyahati Nasıl Yapılır?

[sg_popup id=13376]
[widgets_on_pages id=“Adsense Auto Ads”]

Ciao, demek Roma’ya gidiyorsunuz ve buna rağmen dünyanın en güzel şehirlerinden de olsa Roma tek başına sizi kesmeyecek ha. Yok yok ne kadar Roma güzel olursa olsun, taaa İtalya’ya kadar gitmişken başka şehirleri de görmemek olmazdı. Tamam tamam kabul ediyoruz, Roma’dan başka FLoransa’ya, Venedik’e, Milano’ya, Napoli’ye de gidilmeli mutlaka. Hem zaten Roma’dan tren ile başka şehirlere gidecekseniz bundan da tasarruf etmenin yolları var. Öncelikle söyleyelim biz İtalya için Cinque Terre, Cenova gibi yerlere de tren ile gittiğimiz için hepsinin yaklaşık olarak benzer olduğunu gördük. O yüzden örnek ile anlatmaya çalışacağız ve örnek olarak da Roma Venedik trenlerini seçtik. Hepsi birbirine benziyor ama özünde. Sözü fazla uzatmayalım bulduğumuz yöntemleri tek tek anlatalım.




Roma’dan Venedik’e gitmenin en ucuz yöntemi tabii ki tren. Ama tren dediysek bu tek başına yeterli bir cevap değil. Çünkü hem trenden trene, hem de tren biletinizi nasıl aldığınıza göre fiyatlar değişiyor. Bu yazıyı yazarken Roma Venedik tren seferlerinin normal fiyatları 80 Euro’ya kadar çıkıyordu. Pek de ucuz değilmiş der gibisiniz. Doğru söylüyorsunuz. Ama en güzel kısmına daha değinmedik, o da Roma Venedik tren biletlerini 9 Euro’ya kadar düşürebileceğiniz gerçeği. Önce normal yöntemi anlatalım ki onu yapmadığınızdan emin olun, sonra da bilet fiyatından nasıl tasarruf edeceğinizi anlatacağız.

Daha önce dediğimiz gibi Roma’dan Venedik’e nasıl gidilir sorusunun cevabı, tren olmalı çünkü en kolay ve uygun fiyatlı ulaşım yöntemi bu. Roma’dan Venedik’e tren ile gidiş yaklaşık 3 saat 45 dakika sürüyor ve ücretler çok yakın günlere almanız durumunda 80 Euro’ya kadar çıkıyor. Bilet alacağınız firmanın adı TrenItalia, bir tür İtalya’nın TCDD’si olur kendisi. Trenin ismi ise FRECCIARGENTO, yani hızlı tren. TrenItalia sitesinden bilet alırken, istasyon seçimininde başlangıç noktası olarak Roma Termini istasyonunu, varış noktası olarak da Venezia S. Lucia istasyonunu seçmeniz gerekiyor. Venedik veya Venice diye ararsanız bulamazsanız, önceden söyleyelim.

Dedik ya bu normal yöntem, ama Roma Venedik ulaşımı için bu yöntemi seçmemelisiniz. Bu yüzden sakın okumayı burada bitirmeyin, bileti almadan önce aşağıdakileri de okumanızı tavsiye ederiz. Çünkü en uygun fiyata ulaşmanın bazı yöntemleri var :).

1. Find Best Price kutusunu işaretlemek:

Çok kolaymış gibi görünüyor ama bazen gözden kaçabiliyor. TrenItalia bilet fiyatlarına bakarken mutlaka aşağıdaki “find best price” kutucuğunu işaretlemelisiniz. Böylece hem gitmek istediğiniz günkü hem de ona yakın günlerdeki en uygun fiyatları aynı anda ekranın üstünde görebiliyorsunuz. Böylece gideceğinizi günü bir gün ileri veya geri alıp bilet fiyatlarında %50’ye yakın kar edebilirsiniz.

2. Klasik yöntem bileti önceden almak:

Basına yaptıkları duyurularda İtalya çapındaki tren seferlerinde MINI isimli bir promosyonları olduğunu ve fiyatların 9 €’ya kadar düştüğünü söylüyorlardı. Doğru da söylüyorlarmış :), bu yazıyı yazarken Roma Venedik tren bileti fiyatlarının 9 €’ya kadar düştüğünü gözlerimizle gördük. Hızlı trenlerde de 80 €’dan 29 €’ya düşmüştü fiyatlar önceden alımlarda.





3. Aynı güne gidiş dönüş tren bileti almak:

Eğer geri dönüş uçağınız Roma’dan kalkıyorsa, sadece birkaç gününüz varsa ve buralara kadar gelmişken Venedik’i görmemek olmaz diyorsanız bu ulaşım yöntemi tam size göre. Aynı gün gidip – akşama geri dönerseniz tren fiyatları yine çok ucuz oluyor. Seçilecek güne …

Kategoriler
Louvre Müzesi Tavsiyeleri

Louvre Müzesi’nin En Önemli Eserleri En Kısa Sürede Nasıl Gezilir?

[sg_popup id=12864]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Paris’e geldik, artık gönül rahatlığı ile Louvre Müzesi’ni gezebiliriz. Ama Louvre Müzesi’nde on binlerce eser olduğu göz önüne alındığında bu maalesef düşünüldüğü kadar kolay değil. Louvre Müzesi’ni gezmeye çalışanların iki önceliği var çünkü; birincisi olabildiğince çok yeri görmek, ikincisi ise Paris’ten geri döndüğünde eş dost sorduğunda “Aaa o da mı vardı? Tüh, biz onu göremedik” dememek için dünyaca ünlü sanat şaheserlerine ulaşmadan Louvre Müzesi’nden çıkmamak. Bunun olmaması için öncelikle neye bakacağınızı ve nereye bakacağınızı bilmek gerekiyor. Yoksa uzun uğraşlar sonrasında veya acemi şansı ile önünüze kadar gelen dünyaca ünlü Louis XIV’e göz ucu ile bakıp kafanızı daha renkli ve büyük olduğundan daha ihtişamlı zannettiğiniz başka bir resme çevirebilirsiniz, bizim gibi J. Veya kalabalıklar içinde yürürken önünüzde ilerleyen, şekerci dükkanına girmiş bir ana okulu dolusu çocuk gibi nereye bakacağını bilemeyen yüzlerce turistin içinde, Louvre Müzesi’nin önemli eserlerini ararken kaybolabilirsiniz. O da olmadı girişte aldıkları “audio guide”larının hoparlörünü elleri ile kulaklarına bastıran sanat uzmanlarının peşinde Louvre Müzesi’nin görülmesi gereken eserlerini bulmak umudu ile her resmin önünde onlarca kıymetli dakikanızı harcayabilirsiniz. Bunlardan kaçınabilmek için Louvre Müzesi’ne gitmeden önce Louvre Müzesi nasıl gezilir sorusunun cevabını önceden bulmak faydalı olacaktır. Birkaç gün gezseniz bile vaktin yetmeyeceği Louvre Müzesi’nde öncelik başyapıtların tamamına görmek olduğuna göre, bu önemli eserler için özel bir tur hazırlayalım dedik size. Louvre Müzesi’ni gezmeye çok fazla vakti olmayanlar ama Louvre Müzesi’nin tüm önemli eserlerini görmek isteyenler için gelsin bu yazımız; en kısa sürede Louvre Müzesi nasıl gezilir? TRT FM’den askerdeki nişanlıya şarkı istiyormuş gibi oldu böyle de :)…




Louvre Müzesi turumuzun ilk eseri, Afrodit nam-ı diğer Venus de Milo. Ona ulaşabilmek için piramit girişinden önce Sully kanadına doğru gitmeniz gerekiyor. Ardından D veya E asansörlerinden asma kata (mezzanine) çıkmalı, Medieval Louvre’a yönelmelisiniz. Girişinden sola dönüp G asansörü ile birinci kata çıkmalısınız. Asansörden çıkınca bronz odaya girmeli ve doğruca 74 numaralı odaya gitmelisiniz. Odadan çıktığınızda sağa dönüp sağınızda kalacak C asansörü ile giriş katına basmanız ve Yunan Eserleri’ne ulaşmanız gerekiyor. Biraz karışık doğru ama bir de bu tarif olmadan bulmayı deneyin 🙂 Louvre Müzesi o kadar büyük ki biz birçok yerini bırakın gezmeyi, varlığını bile fark etmedik :). Vardıysanız şimdi de kısaca tarif edelim bu Louvre Müzesi’nin görülmesi gereken eserinin ne olduğunu :). Eğer doğru çevirebiliyorsak Milos Adası’nın Venüs’ü anlamına geliyor ki bulunduğu 1820 yılında Milos adası Osmanlı İmparatorluğu’nun parçası imiş. Aşk ve güzellik tanrıçası Venüs heykeli nadir bulunabilen Yunan sanat tarihinin bir örneği olması nedeni ile bile önemli bir sanat eseri imiş. Milattan önce 100 yılında yapıldığı tahmin edilen heykel Yunan tanrıçası Afrodit’i temsil ediyormuş ve kadın güzelliğinin nadir bir emsali olarak görülüyormuş.

Sıradaki eser sanat tarihinin dünyaca ünlü gizemli karakteri; Mona Lisa. Bunun için tekrar geri C asansörüne gitmeniz ve birinci kata dönmeniz gerekiyor. Sonra sola ve tekrar sola dönüp, kubbeden Galerie d’Apollon’a girmelisiniz. Galerideki hazinelerin keyfine çıkara çıkara odanın sonuna ulaşmalı, Salon Carré’ye açılan kapıya varmalısınız. Müze görevlisinden kapıyı açmasını rica edip, Salon Carré’ye girmelisiniz ve doğruca Grande Galerie’ye yönelmelisiniz. Diana the Huntress heykeline varıp sağa …

Kategoriler
Disneyland Paris Tavsiyeleri

Disneyland Paris’teki sıralardan kurtulmanın yolu: Disneyland Paris FASTPASS

[sg_popup id=13229]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Keşke hep Disneyland Paris’te kalabilseydik, keşke hiç sevimli farelerin kedilerden kaçması gerekmeseydi, keşke hep arabalar bizimle konuşsaydı ve hep çekiciler dişlek olsaydı, keşke hep korsanlar hem komik hem sakar olsaydı, keşke hep iyiler kazansaydı 🙂 ama olmayınca olmuyor, Disneyland Paris’ten gitme vakti hep geliyor. E madem, süremiz kısıtlı o zaman Disneyland Paris’te kredi kartlarımızın limitlerinden tasarruf ettiğimiz gibi zamandan da tasarruf etmemiz gerekiyor. Bunun da en iyi yolu Disneyland Paris FASTPASS… Bilmeyenler için önce kısaca anlatalım Disneyland Paris FASTPASS nedir… Yılda 15 milyona yakın ziyaretçinin geldiği Disneyland Paris’in meşhur olduğu yanlarından birisi de eğlencelerin önündeki uzun sıralarıdır. Öyle uzun dediğimizde aklınıza havalimanındaki pasaport sıraları gelmesin, bu sıralar gerçekten uzuuuuuuun olabiliyor. Öyle ki bazı eğlencelerin önünde “buradan itibaren bekleme süresi: 45 dakika” tabelasını gördüğünüzde “iyi 75 dakika değilmiş” diye mutlu bile olabiliyorsunuz J. İşin kötüsü bu süre boyunca illa da o sırada beklemeniz gerekiyor.




İşte Disneyland Paris FASTPASS’in farkı da burada ortaya çıkıyor, siz 45 dakika sırada beklemek yerine başka eğlencelerde gönül eğlendiriyorsunuz. Park biletiniz sizin için sıraya bir tür rezervasyon yapıyor J. Hepimizin yapmak istediği ama bize yapılmasını hayatta istediğimiz bir tür sıraya kaynak yapmaca anlayacağınız :). Peki, FASTPASS alabilmek için ne yapmak gerekiyor?

1. Önce gitmek istediğiniz eğlencenin sırasına bakıyorsunuz ve yeterince uzun geldiyse sıra, hemen FASTPASS makinesine doğru yöneliyorsunuz. Bu makinenin çevresinde hangi saat aralığına FASTPASS rezervasyonu yapabileceğiniz gösteriliyor.

2. Bu zaman dilimi sizin için uygunsa park biletinizi makineye sokup, ücretsiz Disneyland Paris FASTPASS biletlerinizi alıyorsunuz. Aman park biletinizi de geri almayı unutmayın :).




3. Biletlerin üzerinde yazan süreye kadar parkın geri kalan yerlerinin tadını çıkarıp tekrar zamanında FASTPASS aldığınız şova geri dönüyorsunuz. Disneyland Paris FASTPASS biletleriniz ile birlikte size özel olan girişe gidiyorsunuz ve neredeyse hiç sıra beklemeden eğlenceye katılıyorsunuz.

Gerçek olamayacak kadar güzel görünüyor değil mi? 🙂 Maalesef tek bir sıkıntı var, o da aynı anda birden fazla eğlence için FASTPASS alamıyor olmanız :).

O zaman Disneyland Paris’te sıra beklememek için FASTPASS dışında neler yapabiliriz? Eğer Internet’iniz ve akıllı telefonunuz varsa Disneyland Paris’in resmi uygulamasını indirebilirsiniz. Uygulamada her eğlencenin önünde ne kadar sıra var görebiliyorsunuz, buna göre planlamanızı yapabilirsiniz ve en çok sıra olanlar için FASTPASS hakkınızı kullanabilirsiniz :). iTunes için uygulamaya buradan ulaşabilirsiniz… Android linkini de unutmadık :)… Şimdiden sırada az beklemeli bol eğlenceler :)…

[widgets_on_pages id=“Adsense In-Article Ad”]

Disneyland Paris ve Paris ilgili diğer yazılarımıza aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Disneyland Paris otellerinin güncel fiyatlarını öğrenmek için de aşağıdaki kutulara giriş çıkış tarihlerinizi yazıp ara demeniz yeterli :).

Umarız bu yazımız işinize yarar ve Disneyland Paris’teki pek de kıymetli kısıtlı zamandan tasarruf edebilirsiniz. Gezilecek yerler ile ilgili daha fazla bilgi için facebook/saventravel sayfamızı da beğenebilirsiniz :).

[widgets_on_pages id=“Adsense Matched Content”]


Paris otel tavsiyelerimiz:

Diğer Paris yazılarımız:


Daha fazla gezilecek yer için takip edin:

Kategoriler
Disneyland Paris Tavsiyeleri Paris Otel Tavsiyeleri

Disneyland Paris Otellerinde Uygun Fiyatlı Konaklama Yöntemleri

[sg_popup id=13229]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]

Disneyland Paris’e gidiyoruz ama hangi otelde kalmalıyız, bu otellerde nasıl uygun fiyat ile kalırız diye düşünüyorsanız doğru yerdesiniz :). Disneyland Paris otelleri ve uygun fiyatla rezervasyon yapma yöntemleri ile ilgili elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışalım. Önce otellerden başlayalım, yazının sonunda da nasıl uygun fiyatlı rezervasyon yapabileceğinizi anlatalım :). Eğer araştırdıysanız Disneyland Paris otelleri ile ilgili çok sayıda seçenek olduğunu görmüşsünüzdür. Bu kadar farklı otel olduğunda hangisini seçeceğinizi bulmak da zor oluyor. Yok eğer araştırmadıysanız sorun yok, vereceğimiz bilgiler size de otel seçiminiz ile ilgili fikir verecektir :). Aslında Disneyland Paris otellerini üç farklı başlıkta değerlendirebiliriz. Bunlardan birincisi parkın hemen yakınındaki Disney’in kendi otelleri. Otellerin fiyatları ve konforları parka olan uzaklıkları ile ters orantılı. Yani ne kadar yakın o kadar yüksek fiyat demek. İkincisi ise Disneyland Paris’e görece daha uzak ama park ile anlaşması olan oteller. Bir üçüncü seçenek ise Disneyland Paris’in çevresindeki anlaşmasız oteller ama onlardan da parka çok yakın olanları var. Tabii burada parka günübirlik gelmek isteyenlerin kalabileceği Paris’teki otellere pek değinmeyeceğiz, çünkü malum dünyanın en çok ziyaretçi çeken üçüncü şehri Paris göz önüne alındığında, neredeyse sınırsız otel demek bu… Eğer merak ettiyseniz birincisi Bangkok 🙂 ikincisi Londra bu arada. Disneyland Paris otel seçenekleri genel olarak belli olduğuna göre artık bunların artıları ve eksilerine geçebiliriz. Ama ilk olarak Disney otellerini ve anlaşmalı otelleri gösteren kroki ile başlayalım 🙂 otellerin yerleri hakkında biraz fikir verebilir.

Kaynak: www.disneylandparis.com





Disneyland Paris Otelleri (Disney’in kendi otelleri)

Disney otellerinin en büyük avantajı, bu otellerde kaldığınızda, paketinize bağlı olarak park biletlerine para ödemenizin gerekmemesi. Öyle ki bir gün bile kalsanız giriş günü ve çıkış günü olmak üzere iki park bileti veriyorlar kişi başı. Odalara giriş saati 15:00 olmasına rağmen, sabah erkenden otele gelip, evrak işlerinizi tamamlayıp park biletlerinizi alabilirsiniz. Çıkış saati de 11:00 olmasına rağmen, bavullarınızı otele bırakıp park kapanana kadar son gününüzün tadını çıkarabilirsiniz. Bir gece fiyatına iki gün Disney eğlencesi demek isterdik ama zaten otel fiyatına fazlası ile park biletlerini kattıkları için fiyatları çok yüksek. Ama bu otellerde de tasarruf etmenin bir yolu, onu da yazının sonunda anlatacağız. Hadi o zaman, önce otelleri elimizden geldiğince anlatalım ve size en uygun seçeneği bulmaya çalışalım.

Disney otellerinin en özeli, tabelasındaki beş yıldızdan da anlaşılacağı üzere Disneyland Hotel maalesef aynı oranda da en pahalısı. Disneyland Hotel’in en avantajlı yanı iki parka, Disneyland Park manzaralı olacak kadar yakın olması. Öyle ki otelin arkasından parka giriş bile var. Otelin bir başka avantajı ise; hele bir de yoğun bir sezonda gittiyseniz, mutlaka olmasını isteyeceğiniz Fastpass’lerden veriyor olması. Çünkü parkta bazı eğlencelerin önünde o kadar uzun sıralar var ki tam bir vakit kaybı. Parkta bu sıralardan sizi kurtaracak ve tüm gün geçerli Fastpass’lerden her gün için bir tane veriyorlar. Oda olarak suitleri veya The Castle Club’ı tercih ederseniz ise sınırsız sayıda V.I.P. Fastpass’e sahip oluyorsunuz ama zaten suitte kalabiliyorsanız pek buralarda olmazdınız gibi geliyor :). Disneyland Hotel’in sunduğu bir başka özel hizmet ise, Disneyland Park’a iki saate kadar önceden girebilme imkanı vermesi. Ortalık fazla kalabalık olmadan eğlenmek için …