Kategoriler
Ana Sayfa Paris Gezilecek Yerler Tavsiyeleri

Paris’te Gezilecek Yerler: En Güzel 30 Yer ve Ekonomik Gezme Yolları

Paris’te gezilecek yerler listesi hazırlıyorsanız en güzel 30 yerden oluşan Paris rehberimizi okumalısınız. Louvre gibi dünyaca ünlü müzeleri, Ressamlar Tepesi gibi en meşhur semtleri, yeraltı mezarları gibi en ürpertici tünelleri, yeşile doyacağınız en doğal parkları ve daha onlarca Paris’te gezilecek yer bu yazımızda. Üstelik Paris’te gezilecek yerlerde nasıl tasarruf edebileceğinizi de anlatıyoruz.

Paris’te Gezilecek Yerler:

Paris’te gezilecek yerler nereler merak ediyorsanız doğru yerdesiniz. Bu yazımızda Paris’te gezilecek yerler arasında olan en güzel 30 yer ile ilgili bilgiyi bulabilirsiniz. 1860 yılında akşam olup da karanlık çökünce 50 binden fazla sokak lambası ile aydınlanan ve Işıklar Şehri adını alan Paris’te gezilecek yerler o kadar çok ki. Paris’te gezilecek yerler sayfamızda herkesin bildiği Eyfel Kulesi de var çok az kişinin bildiği yeraltı mezarları da var. Paris’te gezilecek yerler listesinde şehrin en güzel müzeleri, parkları, sarayları ve kiliseleri hakkında bol bol bilgi bulabilecekseniz. Hatta bu yerlerden arasından seçip kendi Paris’te gezilecek yerler listenizi de yapabilirsiniz. Ayrıca Paris’te gezilecek yerler yazımızda buralara nasıl uygun fiyatlar ile gireceğinizi de anlatmaya çalıştık ki Paris gezinizde tasarruf edebilin. İşte karşınızda Paris’te gezilecek yerler ve buraları gezerken tasarruf etme yolları…


1. Paris’te gezilecek yerler listesinin en meşhuru Eyfel Kulesi:

Kime sorarsanız hangi rehbere bakarsanız bakın Paris gezilecek yerler dendiği zaman akla en çok gelen Eyfel Kulesi ile ilk 10’a başlıyoruz. 1889 yılında yapılan yıllarca dünyanın en yüksek yapısı olarak kalan Eyfel Kulesi zamanında Dünya Fuarı için inşa edilmiş. Her yıl milyonlarca turistin geldiği dünyanın en çok ziyaret edilen turistik yerlerinden olan Eyfel Kulesi her yıl 7 milyon kişiyi kendisine çekiyormuş.

Her ne kadar Paris seyahatimiz mükemmel başlamamış olsa da moralleri bozmayıp ikinci günümüzde Eyfel Kulesi’ne doğru yola koyulmuştuk. Sen Nehri’nin karşı tarafından ilk Eyfel Kulesi ile karşılaştığımızda oldukça ilgi çekici gelmişti. Ama sonrasında yavaş yavaş Eyfel Kulesi’ne doğru ilerledikçe caddeye park etmiş turist otobüslerinden inen kafileler, herbiri aynı portföye sahip ucuz metal Eyfel Kulesi hediyeliklerini satmaya çalışan sokak satıcıları, onu itiyormuş gibi yaparken fotoğraf çektirenleri gördükçe Eyfel Kulesi’nden biraz soğumuştuk doğrusu. Gerçi tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış durumu olabilir. Aslında bundan yüz yıldan daha önce yapıldığını ve çığır açıcı fantastik tarzını düşündüğümüzde haksızlık yapıyor da olabiliriz. Doğrusu sevmediğimiz Eyfel Kulesi’nin kendisi değil, onun fotoğraflarda görmediğimiz yüzü olmuştu. Eyfel Kulesi’nin durağan, zamanı durduran, fonda kimse geçmeden çekilen fotoğraflarına bakıldığında hiç de böyle görünmüyordu oysa. Sanki Paris’te gezilecek yerlerden birisi değilmiş de sadece sizin keşfettiğiniz bir yermiş gibi duran kalabalıklardan uzak fotoğraflar ile çelişen havasıydı galiba tüm bunlara neden olan.

Gerçi sonunda biz de diğer turistler gibi sağından, solundan, uzağından, sanki kimse o açıdan çekmemiş gibi Eyfel Kulesi’nin altından fotoğraflar çekiyor bulmuştuk kendimizi 🙂

Eğer siz de giderseniz ki bu kadar arkasından atıp tuttuğumuza bakmayın mutlaka Paris’te gezilecek yerler listenizde olmalı, kulenin üst katlarına da çıkabilirsiniz. Toplam üç seyir terası olan Eyfel Kulesi’nin ikinci kattaki seyir terasına çıkmak isterseniz 11 euroyu gözden çıkarmanız gerekiyor. Bu bilet birinci ve ikinci seyir terasına çıkma hakkı veriyor. Ama asıl güzellik ise zirvedeki seyir terası ki onun fiyatı da 17 euro. Eğer Işıklar Şehri’ni görmek istiyorsanız gece gitmenizi tavsiye ederiz.

Ama önceden söyleyelim mutlaka gitmeden günler önce biletlerinizi online alın. Yoksa oraya gittiğinizde saatlerce sıraya girip Paris’te gezilecek yerlerden birini listenizden çıkarmanız gerekebilir. Online biletlerde bile istediğiniz güne yer bulamayabilirsiniz. Bu yazıyı yazarken ancak bir ay sonrasına o da sadece öğlen 12:30 için yer vardı. Eğer yoğun bir dönemse son ana bırakmaya gelmez anlayacağınız.

Eyfel Kulesi’ni ziyaret edecekseniz de resmi uygulamasını da gitmeden önce indirebilirsiniz. Böylece kulenin tepesinden manzaraya bakarken hem kule hakkında daha fazla bilgi alabilir hem de önünüzdeki manzarada neyin neresi olduğunu anlayabilirsiniz. Tabii böylece Paris’te gezilecek yerlerden bir sonrakini olan rotanızı da belirleyebilirsiniz.

Doğrusu biz biraz da tasarruf etmek için Eyfel Kulesi’ne çıkmamıştık ama hem çıkıp hem de tasarruf etmek mümkün. İkinci kata kadar merdiven ile çıkılan biletleri 7 euroya alabilirsiniz. Hem zaten merdivenler asansörden daha sağlıklı 🙂


2. Paris’te gezilecek yerler sıralamasının gerçek bir numarası Notre Dame Katedrali (maalesef başına gelenlerden dolayı şu anda ziyaret için uygun zaman değil):

Paris’te gezilecek yerler listesinde aslında Eyfel Kulesi’nden de olmasın gereken bir yer olduğunu söylersek şaşırabilirsiniz. Evet doğru, en çok ziyaret edilen yerler sıralamasına göre bakıldığında Paris gezilecek yerlerin birincisi Eyfel Kulesi değil. Travel & Leisure dergisinin yaptığı araştırmaya göre Notre Dame Katedrali, Paris’te gezilecek yerlerin bir numarası. Yılda yaklaşık 14 milyon kişinin ziyaret ettiği Notre Dame Katedrali bize de Eyfel Kulesi’nden daha etkileyici gelmişti doğrusu. Bundan yüzyıllar önce 1345 yılında yapılan, onca saldırılara, kuşatmalara, devrimlerden ve hatta restorasyon çalışmalarından sağ salim çıkan Notre Dame Katedrali aslında Paris’te gezilecek yerler sıralamasının gerçek bir numarası. Düşenin dostu olmaz demişler, biz de zaten Eyfel Kulesi’ne önce Notre Dame Katedrali’ne gitmiştik 🙂

Notre Dame de Paris müzikalinden tanıdığımız, hani şu kambur Garou’nun başlayıp, rahip Daniel Lavoie’nin devam ettirdiği, yüzbaşı Patrick Fiori’nin sonrasında mikrofonu aldığı Belle şarkısı ile meşhur müzikal, katedral işte karşımızdaydı. Tam karşısından yaklaşırken kapılarını, üstündeki heykelleri, çatısındaki çörtenleri ve upuzun kule külahını görünce katedralin mimarisine hayran kalmış ve bu kadar insanın niçin buraya gittiğini daha iyi anlamıştık. Katedralin dışı o kadar güzeldi ki hayranlıktan ne kadar az fotoğraf çektiğimizi fark edip ertesi gün bir kez daha bu sefer fotoğraf çekmek için gitmiştik.

Katedralin dışındaki gizli mesajları, duvarlardaki semboller anlamlarını, kule külahının gizemlerini ve çatılardaki canavarların niçin orada olduklarını öğrenmek istiyorsanız okumanızı tavsiye ederiz.

Buraya kadar gelip içeri girmemek olmaz diyerek kapılardan geçen kalabalığın arasına biz de karıştık. Şansımıza içeride bizi bir ayin bekliyor ve duvarlarda yankılanan ilahiler, tavana doğru yükselip aşağıdaki insaları izleyen tütsü dumanlarının altından geçip katedrali dolaştık.

İçeride en çok ilgimizi çeken yerlerden birisi de rahiplerle konuşulan odaların önünde hangi dilleri bildiklerini gösteren tabelalar olmuştu. Dünyanın çeşitli yerlerinden insanlar demek ki buraya gelip günah çıkartıyorlarmış demiştik kendi kendimize.

Paris’te gezilecek yerlerden Notre Dame Katedrali’nde yapılacaklar bunlarla sınırlı değil. Yapılacaklardan ilki eğer saatleriniz uyuyorsa ücretsiz katedral turlarına katılmak olabilir. Öğleden sonra ikide başlayan bu turlarda tarihi, mimarisi, heykelleri gibi birçok şey anlatılıyor. Katedralin ayrıca kulelerine de çıkabilirsiniz. Dünya Kültür Mirası olarak kabul edilen katedralin kulelerine 12 euro ödeyerek çıkıp manzaranın ve katedralin mimarisinin tadını daha yakından çıkartabilirsiniz. Önceden uyaralım ama epey bir merdiven çıkmanız gerekiyor. Kuleleri de gezdikten sonra katedralin hazine dairesinde kutsal ve değerli eşyaları da görebilirsiniz. Biz gittiğimizde yerini gösteren tabelalar yoktu, o yüzden hiç fark etmemiştik bile hazine dairesi olduğunu. O yüzden bulabilmeniz için kısaca nerede olduğundan da bahsedelim; katedralden girip sağdan yürürseniz ayin yapılan yerin biraz arka çaprazında kalıyor. Katedralin altını üstüne getirdiğimize göre artık Paris’te gezilecek yerlerden sıradakine geçebiliriz.

Bu arada söyleyelim katedrale giriş ücretsiz.


3. Eyfel Kulesi’nden daha çok ziyaretçi çeken Paris’te gezilecek yer Sacre-Couer Bazilikası:

Şaşırdınız değil mi ama doğru Eyfel Kulesi aslında Paris’te en çok gezilen yerler sıralamasında ikinci bile değil. Sacre-Coeur Bazilikası yılda 10 milyonda fazla ziyaretçi ile Paris’in en çok gezilen ikinci yeri. Tabii bunda bazilikanın önünde bir deniz gibi serilmiş Paris manzarasının da payı vardır.

İşte biz de bu eşsiz Paris manzaranın cazibesi ile Sacre-Coeur Bazilikası’na gitmeyi aklımıza koymuştuk. Zar zor ayarladığımız otelden (okumadıysanız Paris otel deneyimi yazımızı okumanızı tavsiye ederiz) çıkıp sabah ilk iş buraya doğru yola koyulduk. Otelin hemen yanındaki kafede hızlıca kahvaltımızı yapıp süpermarketten sularımızı aldıktan sonra artık bizi hiçbir şey tutamazdı. Moulin Rouge yakınındaki otelimizden birkaç dakika içinde varacağımızı söylüyordu haritamız. Yaklaşık 10 dakikalık yokuş yukarı yürüyüşün sonunda tepelik yerdeki bazilikanın önündeki merdivenlere ulaşmayı başardık. Tam da ne güzel hemen geldik, güzel bir gün olacak demiştik ki bir şangırtı koptu. Ne oluyor demeye kalmadan bir cam içecek şişesi daha minik bir havai fişek gibi yanımızda patladı. Kafamızı şöyle bir yukarı doğru kaldırıp “aloo birader!” tarzı uluslararası el kol hareketlerimizden sonra gençlerden oluşan grup yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu anlamış olacaklar ki durdular (tabii anlamamış ve mühimmatlarını bizden sonrakilere saklamaya karar vermiş de olabilirler). İşte Paris gezimizdeki diğer bir güne de böyle başlamıştık.

Son paragrafta yazdıklarımızı saymazsak Paris’te gezilecek yerler listesinin başında olmayı hak eden bir gezi noktası Sacre-Coeur Bazilikası.


4. Picasso ve Dali’nin de Paris’te gezilecek yerleri arasında olan Ressamlar Tepesi:

Sacre-Couer Bazilikası’na kadar gelmişken Paris gezi rehberlerinin olmazsa olmazı Ressamlar Tepesi’ne de uğramayı unutmayın. Place du Tertre’deki Ressamlar Tepesi, bundan yıllar önce Salvador Dali’nin, Monet’in, Picasso’nun, Van Gogh’un da geldiği yermiş. Aradan geçen bunca zamana rağmen hala Ressamlar Tepesi’ndeki meydanda sanatçılar bir araya geliyor. Gerçi artık çok turistik bir yer olsa da onlardan birinin gelecekte çok meşhur bir sanatçı olmayacağını bilemeyiz.

Ressamlar Tepesi’ne kadar gelmişken gözünüz etrafta sanat eserleri ararsa eğer Musee de Montmarte’ye uğrayabilirsiniz. Müze denince aklınıza güzel bir sanat koleksiyonu geliyorsa burayı pas geçebilirsiniz ama Montmarte’ta bir zamanlar Parisli ressamların yaşadığı ortamı hissetmek ve o dönemin solumak istiyorsanız Paris gezilecek yerler listenize kısa bir durak olarak ekleyebilirsiniz.


5. Dünyanın en meşhur müzesinde Mona Lisa’yı görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Louvre Müzesi:

Sadece Paris’in değil dünyanın en çok gezilen müzesi Louvre’a gitmemek olmaz Paris’e geldiğinizde. Ama Louvre Müzesi’ne gidiyorsanız profesyonel bir turist olmanız gerektiğini söylemeliyiz. Ortalama bir günde 20 bin kişinin geldiği, yazları ve hafta sonlarını siz düşünün, bir kişilik giriş ücretinin 15 euro olduğu, içeride on binlerce eserin olduğu Louvre Müzesi’ne gitmeden önce üç şeyi bilmek gerekir.

Birinci bilinmesi gereken Louvre Müzesi’ne nasıl ücretsiz girme veya olmadı en azından uygun fiyatlı girme yöntemleridir. Ücretsiz girmenin iki yolu var. Ekim-Mart arasında ayın ilk Pazar günü veya 14 Temmuz’da müzeye gitmek çünkü bu günlerde Louvre Müzesi’ne giriş ücretsiz. Diğer yol ise 26 yaşından daha genç olmak ki bu özellik bile yeterli güzellikte 🙂 Eğer 26 yaşından daha gençseniz müzeye Cuma günleri 18:00’den sonra ücretsiz girebiliyorsunuz. Uygun fiyatlı girmenin yolu ise Paris Müze Kart’ına sahip olmak. Bu kart ile diğer birçok müzeye olduğu gibi Louvre Müzesi’ne de ücretsiz girebiliyorsunuz.

İkinci bilinmesi gereken ise bu kadar kalabalık Louvre Müzesi’ne sıraya girmeden girmenin yolları. Özellikle yazın gidiyorsanız bu birinci bilgiden bile daha kıymetli olabilir. Bunun için yapmanız gereken öncelikle Louvre Müzesi’nin tam ortasındaki cam piramit kapıdan uzak durmak olmalıdır. Gerçi şöyle bir bakın, hiç sıra yoksa direkt oradan da girebilirsiniz ama baktınız ki cam piramit etrafı içeri girmeye çalışan turistler ile dolu Seine Nehri kıyısındaki Quai Francois Mitterand caddesindeki daha az bilinen Aslanlı Kapı’ya doğru gidebilirsiniz. Baktınız orada da sizin gibi önceden çalışanlar var, dooooğru Galerie du Carrousel alışveriş merkezi gidin…  Galerie du Carrousel alışveriş merkezi yeraltında olduğu için onu bulmak o kadar da kolay değil. Buraya gidebilmek için cam piramidin tam karşısındaki minik zafer takına öncelikle gitmeniz gerekiyor. Zafer takının hemen yanındaki merdivenlerden alışveriş merkezine giriş yapabilirsiniz. İşte neredeyse hiç sıraya girmeden Louvre Müzesi’ne girebildiniz. Tüm bunları yapmak istemiyorsanız online bilet alabilir veya Paris Museum Passiniz ile hiç sıraya girmenize gerek kalmadan müzeye direkt girebilirsiniz.

Louvre Müzesi ile ilgili üçüncü bilinmesi gereken şey ise içeride neleri görmeniz gerektiği. Eğer zaten bu konuda bilgiliyseniz direkt bir sonraki paragrafa geçebilirsiniz. Ama yok bizim gibi içeri girdikten sonra ee bu kadar ünlü Louvre Müzesi’ne geldik şimdi nereden başlıyoruz diyebileceklerdenseniz öncelikle içerideki baş yapıtları bilmeniz faydalı olacaktır. Yoksa kümese girmiş tilki gibi oradan oraya anlamsızca dolaşabilir ve burayı da niye bu kadar büyütüyorlar anlamadık ki diyerek çıkabilirsiniz 🙂

Tabii ki ilk görmeniz gereken yer Mona Lisa. Her ne kadar camın arkasına saklanmış olsa ve önünde belki de yüz kişi olsa da Louvre Müzesi’nin en meşhur eseri Mona Lisa’yı görmemek olmaz. Mona Lisa tablosunu görmek için Denon kanadı birinci kata gitmeniz gerekiyor. Mona Lisa’dan sonra ise Louvre Müzesi’nde görmeniz gereken eserleri ve yerlerini kısaca tarif etmeye çalışalım.

İlk olarak -1. kattan başlayın ki yukarıya doğru tüm müzeyi geze geze çıkabilin. Bu katta özellikle görmeniz gereken yerler biri Louvre Müzesi’nin Ortaçağ’daki hali. O günlerden kalan kale surlarını görüp doğru Antik Mısır bölümüne Tanis sfenksini görmeye gidebilirsiniz.

Bundan sonra ise giriş katına çıkıp Michelangelo’nun İki Köle heykelini, Kanatlı Samothraki Nikesi heykelini, Leonardo’nun Milo Venüsü heykelini, Hammurabi Kanunları’nı, mumyaları, Ankhpakhered’in mezarını, II. Ramses heykelini görmelisiniz. Eğer Sully, Denon, Richelieu kanadı arasında mekik dokumaktan şikayet etmediyseniz veya e hani hiç resim görmeyecek miyiz diye soruyorsanız yeterince yorulmamışsınız demektir.

O zaman birinci katta da görmeniz gereken çok önemli başyapıtları listenize eklemelisiniz. Napolyon’un Taç Giyme Töreni, Medusa’nın Salı tablosu, 28 Temmuz: Halka Yol Gösteren Özgürlük, Dantelci Kız tablolarını da gördükten sonra artık gönül rahatlığı ile Louvre Müzesi’ni gezdik diyebilirsiniz.

Louvre Müzesi’nin en meşhur eserlerini öğrenmek için buna özel Louvre Müzesi’nin en onemli eserleri en kısa sürede nasıl gezilir yazımızı mutlaka okumalısınız. Bu arada bunları yazarken fark ettik ki müzenin sistematik bir düzeni varmış. Özetle tablolar için birinci kata, heykeller ve tarihi eserler için ise giriş katına gitmek gerekiyormuş… Keşke bunu Louvre Müzesi’ni gezerken fark etseymişiz. Louvre Müzesi hakkında son bir not daha ekleyip Paris’te gezilecek yerlerden bir sonrakine geçelim. Salı günleri, sıra görmezseniz boşuna sevinmeyin, müze Salı günleri kapalı 🙂


6. Dünyanın en çok ziyaret edilen 10 müzesinden birini görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Orsay Müzesi:

Louvre Müzesi ile aynı şehirde olmasına rağmen dünyanın en çok ziyaret edilen 10 müzesinden biri olmayı başaran Orsay Müzesi, Paris’te gezilecek yerler arasında en başta yer alıyor. Bu da demek oluyor ki Louvre Müzesi’ni gezseniz bile Orsay için zaman ayırmalısınız. Tabii eğer siz hepsini gezersek Paris’in sokaklarının, kafelerinin tadını çıkarmaya vakit kalmaz diyorsanız o zaman bir şey diyemeyiz. Kimseye söylemeyin ama biz de sizin gibi düşünmüştük Paris’teyken. Orsay Müzesi’nin birkaç fotoğrafını; dışarıdan, çekip Sen Nehri turumuza devam etmiştik 🙂

Bir zamanlar tren garı olarak kullanılan, yıkılmak üzereyken tarihi eser statüsü kazanan ve müze haline getirilen Orsay Müzesi dünyanın en önemli müzelerinden birisi. Burası ile ilgili akıllara takılacak aslında en önemli soru da bununla ilgili olabilir ki biz Paris’teyken bu sorunun cevabını biliyor olsaydık Orsay Müzesi’ni atlamaz buraya da gidiyor olurduk. Louvre Müzesi’nden sonra niçin Orsay Müzesi’ni de Paris’te gezilecek yerler listemize eklememiz gerekiyor?

Çünkü ikisi de her ne kadar dünyaca olsa da aralarında aslında çok önemli bir fark var. Louvre Müzesi’ndeki koleksiyon genel olarak antik çağdan 1848 yılına kadar olan eserleri, eşyaları kapsıyor. Orsay Müzesi’nde ise 1848-1914 arası döneme ait resimler, heykeller sergileniyor. Yani bir Monet, Van Gogh, Manet veya Gustav Klimt tablosu veya Degas heykeli görmek istiyorsanız Paris’te gezilecek yerler listenizde olmanız gereken yer Louvre değil Orsay Müzesi.

İkinci merak edilen de Orsay Müzesi’ne nasıl uygun fiyatlı gireriz olabilir diye onun da cevabını paylaşalım 🙂 Ayın ilk Pazar gününü kapsayacak şekilde Paris’te olacaksanız Orsay Müzesi’ni bugüne saklayın. Çünkü her ayın ilk Pazar günü müzeye giriş 16 euro vermeden ücretsiz olarak girebiliyorsunuz. Yok bizim seyahat günlerimiz Pazar’ı kapsamıyor diyorsanız da Paris müze kart almanızı tavsiye ederiz. Onunla da giriş ücretsiz. 18-25 yaş arasındaysanız veya akşam 16:30’dan sonra gidebilirseniz de (Perşembe günleri 18:00’den sonra) yaklaşık %50 indirimli girebiliyorsunuz. Diğer günler değil ama Perşembe günü bunu yapmanızı tavsiye ederiz çünkü müze o gün akşam dokuza kadar açık 🙂 Böylece hem tasarruf eder hem de müzeyi rahat rahat gezersiniz.

Sıra geldi olası merak edilen son sorunun cevabına. Orsay Müzesi’nde gezmemiz gereken eserler neler? Bir kere buraya gelip biraz önce saydığımız yukarıdaki eserleri görmemek olmaz. Onlardan başka da Monet The Rue Montorgueil in Paris, Renoir Dance at Le Moulin de la Galette, Manet Luncheon on the Grass, Degas Little Dancer Aged 14, Klimt Roses Under Trees, Seurat The Circus, Van Gogh The Siesta tablolarını mutlaka görmelisiniz.

Peki bu eserlerin yerlerini nasıl bulacağız derseniz de size balık tutmayı öğretebiliriz 🙂 Balık vermeyelim çünkü belki bunlar dışında başka eserleri de görmek isteyebilirsiniz. Bunun için öncelikle müzenin sitesine girip orada da interaktif müze haritasına tıklamanız gerekiyor. Hangi eserleri arıyorsanız (yukarıdaki isimleri yazmanız yeterli) onları burada aratmanız yeterli. Sonra da bu eseri planınıza (add to your trail diye bir ikon olmalı) eklemelisiniz. Sonra da tüm seçtiklerinize my selection bölümünden ulaşabilirsiniz. Geriye sadece bu haritanın çıktısını almak veya kaydetmek kalıyor. Artık hangi eser hangi odada kaçıncı katta görebilirsiniz. Ancak hatırlatalım müzedeki eserlerin her gün yeri değişebiliyor. Haftalar öncesinden planınızı yaptığınızda Van Gogh diye girdiğiniz odada sizi Monet karşılaşayabilir ki bunun da zararı yok gerçi 🙂


7. Şimdilik bu kadar müze yeter diyenler için Paris’te gezilecek yer Arc de Triumph:

Bundan yaklaşık 200 yıl önce 1836 yılında tamamlanan Zafer Takı Paris’te görülecek yerlerin başında geliyor. Napolyon’un en büyük zaferlerinden gösterilen Austerlitz Savaşı’nda (Avusturya ve Prusya’yı yendiği için üç imparator savaşı da deniyormuş) kazandığı zafer için Napolyon tarafından yaptırılmış. Tabii ne ironidir ki bitirilemeden iktidarı kaybetmiş.

Zafer Takı’nın üstüne yakında bakacak olursanız çeşitli savaşların, tarihteki önemli anların da tasvir edildiğini görebilirsiniz. Napolyon’un Osmanlı’ya karşı kazandığı Abukir Savaşı bile takta yerini almış.

Zafer Takı’na kadar gitmişken üstündeki seyir terasına da çıkmanızı tavsiye ederiz. Yukarıdan sanki tüm Paris’in merkezi orasıymış gibi buraya doğru uzanan bir düzine yolun ve Eyfel Kulesi manzarasının keyfini çıkartabilirsiniz. Her ne kadar 12 euro da olsa terasa çıkmanın ücreti burada da tasarruf edebilirsiniz. Eğer 18-25 arasındaysanız %30’a yakın indirimli çıkabiliyorsunuz yukarıya. 12 euroyu hiç ödemen terasa çıkmanın yolu ise Paris Müze Kart 🙂 Son bir not daha bizce buraya manzara için akşam gitmelisiniz, mevsime göre gece 23:00’a kadar açık.


8. Victor Hugo, Alexander Dumas’ı anmak isteyenler için Paris’te gezilecek yer Pantheon:

Paris gezilecek yerler listemizi hazırlarken Pantheon adını gördüğümüzde açıkçası bizim aklımıza hemen Roma’daki gibi bir yer gelmişti. Bundan 2 bin yıl önce yapılan mimari bir şaheser göreceğimizi düşünmüştük. Sonra Paris’tekini görünce biraz şaşırmıştık. Sadece 200 yaşında olan ve diğerine hiç benzemeyen bir yapıydı burası. Peki bu kadar farklı olmalarına rağmen niçin ikisine de panteon deniyordu, merak etmiştik bu sefer de. Meğerse panteonun sözlük anlamı hem Romalıların tapınaklarına verdikleri ad ve hem de büyük fayda göstermiş insanların gömüldüğü ulusal anıtmış. O yüzden de bu kadar farklı binalar olmasına rağmen ikisinin de panteon deniyormuş. Bu kısa genel kültür bilgisinden sonra 🙂 Paris gezilecek yerler sıralamamıza geri dönebiliriz.

Paris’teki Pantheon, Voltaire’den Rousseau’ya, Victor Hugo’dan Emile Zola’ya onlarca ünlünün düşünür, yazar, devlet adamının sonsuza kadar bir araya geldiği bir ulusal bir anıtmış. Buraya gömülmek o kadar önemliymiş ki ancak ulusal kahraman ilan edilirseniz mümkün oluyormuş. Üç Silahşörler’in yazarı Alexander Dumas da neredeyse 132 yıl sonra buraya taşındığında Fransa başkanı “yapılan haksızlık geri ödendi ve Alexander Dumas, edebiyattaki kardeşleri Victor Hugo ve Emile Zola’nın yanında yerini aldı” demiş. Pantheon’a giderseniz kriptaya da inebileceğinizi hatırlatalım.

İçimizde bir ürperti oluşmasın kriptaya inmeye gerek yok diyorsanız da Panteon’u mimari güzelliği ve etkileyici manzarası için bile Paris gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz. Eğer 206 basamak çıkmaya hazırsanız güzel bir Paris manzarası sizi bekliyor. Ona da halimiz yok diyorsanız dünyanın dönüşünün kanıtlayan kubbenin tepesinden aşağı doğru uzanan dev Foucault Sarkacı’nı görün bari 🙂

Son olarak giriş fiyatını da söyleyelim yaklaşık 8.5 euro.

Eğer Paris’te nerede kalsak diyorsanız da Pantheon’un olduğu bölgeyi favorileriniz arasına ekleyebilirsiniz. Latin Quarter olarak geçen bu bölge Paris’in öğrenci ağırlıklı semtlerinden. Dünyaca ünlü Sorbonne Üniversitesi burada. Etrafta bir sürü kitapçı ve Parisli öğrenciler sayesinde bol bol da bistro var. Kafelerden bahsederken yakınlardaki Shakespeare and Company’i önerelim. Buranın görülmesi gereken yerlerinden birisi. Paris’in meşhur gezilecek yerleri Notre Dame Katedrali, Jardin des Plantes ve National Museum of Natural History de buraya çok yakın. Buraya niçin Latin Quarter dendiğini de söyleyelim. Çünkü Orta Çağ zamanında üniversitenin etkisi ile buralarda bol bol Latince konuşulurmuş. Özetleyecek olursak Latin Quarter Paris’te için en güzel yerlerden birisi, bu semtteki fırsat otellerinden birinde kalabilirsiniz.


9. Modern sanatları sevenler için Paris’te gezilecek yer Centre Georges Pompidou:

Musee National d’Art Moderne’in de yer aldığı (yani Modern Sanatlar Müzesi) Centre Georges Pompidou’yu modern sanat bize göre değil diyorsanız bile Paris’te görülecek yerler listenize eklemenizi tavsiye ederiz. Tamam içeri girmeyin ama en azından dışarıdan şöyle bir bakın çünkü burası bina olarak bile görmeye değer. Modern Sanatlar Müzesi’ne ev sahipliği yapmaya yakışır bir bina yapmışlar çünkü. 1977 yılında açıldığında Parislilerin nasıl bir şok yaşadığı tahmin etmek zor olmasa gerek 🙂

E buraya kadar gelmişken içeri girmemek olmaz, di mi? Louvre Müzesi ve Orsay Müzesi’ni gezmenize rağmen hala sanata yer kalmış olabilir bünyenizde.

Tabii burası için de birkaç tüyomuz var. Mesela nasıl müze giriş ücretini ödemeden girebilirsiniz gibi. Ayın ilk Pazar günü ziyaret ederseniz veya Paris Müze Kart aldıysanız ücretsiz girebiliyorsunuz. 18-25 yaş arasındaysanız da %30 indiriminiz var. Sadece yukarıya çıkıp güzel Paris fotoğrafları çekmek isterseniz size de indirim var. Sadece 3 euro karşılığında terasa çıkabilirsiniz. Meydana doğru uzanan sırada mağdur olmamak için ise online bilet almanız veya Paris Müze Kart sahibi olmanız gerekiyor.

Bu müzenin olduğu bölge yani Le Marais, Paris’in en canlı ve “cool” bölgelerinden biri sayılıyor. Burada Paris’in alıştığınız geniş bulvarları yerine Orta Çağ’a yakışır dar ve havalı sokakları bulabilirsiniz.


10. Yüzlerce rengin vitraylar ile dansını görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Sainte-Chapelle:

Alev kırmızısının, deniz mavisinin, zümrüt yeşilinin, altın sarısının bir araya geldiği büyüleyici boydan boya vitray pencereli Kutsal Şapel kilisesi Paris gezilecek yerler listenizde olması gereken yerlerden birisi. Zaten Paris’te görülmesi gereken en önemli yerlerden Notre Dame Katedrali’ne mutlaka gideceğiniz düşünülürse burayı da atlamayacaksınızdır. Çünkü ikisi de Ile de La Cite adasında ve birbirlerine sadece 200 metre uzaklıktalar 🙂

Neredeyse 800 yaşındaki bu kilisenin vitrayları tahmin edeceğiniz üzere Kutsal Şapel’in alamet-i farikası. Ahenkli renklerin karnaval yapmak için buluştuğu vitrayların etkisinden çıkıp cam duvarları incelemeye kalkarsanız aslında gizli hikayelerin anlatıldığını da fark edebilirsiniz. İncil’den o kadar da renkli olmayan sahnelerin kendisi ile tezat renk şölenleri ile anlatıldığı vitraylardan bazıları neredeyse 1200lü yıllardan bugüne kadar gelmeyi başarmış.

Burası Fransa Kralı IX. Louis’in toplamayı başardığı kutsal emanetler sayılan İsa’nın dikenli tacının, çarmıhın parçalarının, hatta çivilerin ve mızrağın saklanması için yaptırılmış. Île de la Cité’deki kraliyet sarayının bir parçası olduğu için de kraliyet kilisesi kabul ediliyormuş. Öyle ki XI. Louis özel bir alan daha yaptırmış ve böylece kral ve kraliçe kimseye görünmeden ayinleri seyredebiliyorlarmış.

Her ne kadar kraliyet kilisesi olsa da normalde görmeye alışık olduğunuz kiliselerden çok daha farklı bir yer burası. Duvarlardaki 12 havarinin heykelleri dışında şatafatlı heykeller, avizelerdeki birkaç mum dışında yüzlerce adak mumunun titrek ateşi burada yok. Aslına bakarsanız dört duvar ve duvardaki vitraylar dışında neredeyse hiçbir şey yok kilisede. Kilisenin içine girdiğinizde etrafı çevreleyen boş sandalyelerden birisine oturup vitraylardan geçen güneş ışığının renk oyunlarını seyredip Paris’te huzur bulabileceğiniz bir yer bu kilise.

Sainte-Chapelle’ye gitmeye karar verdiyseniz giriş ücretlerinden de bahsedelim. Yaklaşık 10 euro olan ücreti eğer Paris Müze Kart sahibi iseniz ödemeniz gerekmiyor. Giriş ücretinden bir başka tasarruf etme yolu ise Conciergerie ile birlikte kombine bilet almak. Böylece ikisi 18.50 euro yerine yaklaşık 13.50 euroya geliyor. Eğer sıraya girmek istemiyorsanız online bilet alarak zamandan da tasarruf edebilirsiniz.


11. Marie Antoinette’ın son durağını merak edenler için Paris’te gezilecek yer Conciergie Hapishanesi:

Yeterince zamanınız varsa hazır Paris’in orta yerindeki minik ada Ile de la Cite’deyken; Conciergerie’yi da ziyaret edebilirsiniz. Kısıtlı vaktiniz varsa burayı atlayabilirsiniz ama gitmeyi düşünürseniz diye size az da olsa anlatalım nasıl bir yermiş burası.

Krallarından birisi Louvre’a taşınmaya karar verene kadar Fransa krallarının sarayı imiş Conciergerie. Kralın yokluğunda ise kralın atadığı Concierge düzenden sorumlu oluyormuş. Burası da adını zaten işte Concierge kelimesinden alıyormuş. O da Fransa’da kral tarafından atanan düzeni sağlamakla görevli, polis ve mahkumlardan sorumlu yüksek rütbeli kişiye deniyormuş. Böylece burası bir hapishane halini almış. Tabii Fransız Devrimi sırasında kantarın topunu kaçırmışlar (evet topuz değil top imiş biz de şaşırdık). Fransız Devrimi sırasında burası saraydan çok daha farklı bir amaç için kullanılmış ve giyotine gönderilen Marie Antoinette gibi binlerce kişi öncesinde burada kalmış. Şimdilerde ise daha adil bir amaç için kullanılıyormuş; Paris’teki duruşmaların görüldüğü yermiş. Mahkeme olarak kullanılmayan küçük bir kısmı ise Paris’in gezilecek yerleri arasına girmeyi başarmış. Yaklaşık bir saatte burayı gezebilirsiniz.

Giriş fiyatı yaklaşık 8 euro olan Concergerie’ye ekonomik girmenin yolu ise Sainte-Chapelle ile kombine bilet almak. Tabii Paris Museum Pass kartınız varsa en güzeli, o zaman ücretsiz 🙂


12. Dünyanın en meşhur askeri müzelerinden birini görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Hotel des Invalides:

Eyfel Kulesi’ne gittiğinizde karşınıza gözünüzden kaçmayacak kadar haşmetli bir bina çıktığında önceden araştırmadıysanız acaba ne varmış ki orada diye aklınızdan geçecektir. En azından bize işte tam da böyle olmuştu. Önce bu kadar büyük bir yeri nasıl Paris gezilecek yerler listemize koymadığımızı anlamamış, sonra da ya gitmeyerek önemli bir yeri kaçırıyorsak diye endişe etmeye başlamıştık. Sonunda tabelalardan görmüştük ki orası Hotel des Invalides imiş. Tabii keşke içinde neler olduğunu da bilseydik de içimiz içimizi yemeseydi 🙂 İşte sizin de başınıza bunlar gelmesin diye bu devasa malikane olan Hotel des Invalides’i biraz anlatalım.

Hotel des Invalides, gazilerin ulusal ikametgahı anlamına geliyormuş. 17. yüzyılda yapılan ve tek seferde 6 bine yakın gaziyi ağırlayan bu heybetli yapı aslında birden fazla yerden oluşuyormuş. Bu yüzden Hotel des Invalides’i Paris gezilecek yerler listenize eklemeyi düşünürseniz hangi kısımlarına gideceğinize önceden karar vermeniz zamandan tasarruf etmeniz için faydalı olabilir diyerek kısaca anlatmaya çalışalım burada sizi nelerin beklediğini 🙂

İçerideki kiliselerden en meşhur olanı Dome des Invalides. Napolyon’un mezarının olduğu bu barok kilisenin en bilinen yanı ise altın kubbesi. İçeride Saint Louis des Invalides diye bir kilise daha var, birbirlerine karıştırmayın. Hotel des Invalides de ayrıca müzeler de bulunuyor. Bunlardan biri Harita ve Rölyef Müzesi, diğeri ise Kurtuluş Müzesi. Ama burada asıl gitmeniz gereken müze bunlar değil.

Hotel des Invalides’in en meşhur yeri Musee de l’Armee; isminden de anlayacağınız üzere askeri müzesi. Dünyanın en büyük üçüncü eski silah ve zırh koleksiyonu, bin parçadan oluşan etkileyici ve eşsiz model koleksiyonu ile dünyanın en meşhur askeri müzelerinden biri burası. Napolyon’un savaş zamanında kullandığı çadırından süvarilere, askeri bando malzemelerinden Ortaçağdan kalma silahlara, sancaklardan toplara kadar çok değerli parçaları burada görebilirsiniz.

Top dediysek öyle aklınıza bir iki tane top mermisi falan gelmesin. 800’e yakın top; mermisi değil, sergileniyor burada. Müzenin barındırdığı parçalar o kadar geniş ki sadece Fransız ordusundan değil, Almanya’dan İran’a kadar farklı orduların silahlarını da sergiliyorlar. Tabii ki kendi tarihlerini daha bir gururla anlattıklarını da söyleyebiliriz.

Hotel des Invalides fiyatlarını ve nasıl tasarruf edeceğinizi de anlatalım. Komplekse giriş ücreti normalde 11 euro. Eğer saat beşten sonra (kışın dörtten sonra) giderseniz biraz daha indirimli. Bu şekilde indirimli fiyatlardan yararlanmayı düşünüyorsanız Salı günleri gidin. Çünkü Salıları müze ve kilise dokuzda kapanıyor. Paris gezilecek yerler listesindeki Hotel des Invalides’e ücretsiz girmenin yolu ise Paris Museum Pass kart sahibi olmak. Tabii bir de üniformalı bir askerseniz ücret almıyorlar. Bir şapka, bir apolete bakar kim nereden bilecek ama yine de denemeyin eğer gerçekten asker değilseniz.


13. Dekoratif sanatları sevenler için Paris’te gezilecek yer Musee des Arts Decoratifs:

Kuvvetle muhtemel Louvre Müzesi’ni Paris’te gezilmesi gereken yerlerden biri olarak not etmişsinizdir. O zaman bu kadar yakındayken dekoratif sanatları seviyorsanız Louvre’un batı kanadındaki Musee des Arts Decoratifs’i de ziyaret edebilirsiniz. Bu arada dekoratif sanatlar müzesinde neler bulacaksınız söyleyelim Ortaçağdan Rönesans’a, Art Deco’dan Modern’e farklı eşyaların bir araya geldiği bir yer burası.

Musee des Arts Decoratifs’i siz de eğer kendisi mücevher gibi mücevher kutularını, en iyi çeyizlerde bile görünmeyecek çay takımlarını, evimizdeki kumaşların toplamından daha uzun perde ile çevrelenen krallara ait yatakları, içinde sakladığı çiçeklerden daha etkileyici vazoları, hiçbir oyuncakçı da bulamayacağınız teneke oyuncakları, kuyumcuların bile gıpta ederek bakacağı mücevherleri seviyorsanız mutlaka Paris gezilecek yerler listenize Louvre’dan sonraya eklemelisiniz.

Eğer bu tarz müzeleri seviyorsanız yaklaşık yarım saat yürüme mesafesindeki Musee Nissim de Camondo’yu da Paris’te gezilecek yerler listenize bir sonraki madde olarak ekleyebilirsiniz. Musee Nissim de Camondo 20. yüzyıl başlarındaki şaşaalı bir Paris evinin nasıl bir yer olduğunu gösteriyor. Ünlü bir Parisli bankerin orijinal hali ile korunan evinde Parisli aristokratların nasıl bir hayata sahip olduklarını görebilirsiniz. Evin kapaklarının ahşap duvarlar ve bordo koltuklar ile uyumlu kitaplar ile çevrili kütüphanesini, bir odamız daha olsa yapmak isteyeceğimiz hayallerimizdeki çalışma odasını, bizde olsa divan diye beğenmeyeceğimiz yüksek koltuklu oturma odasını gezerken kendinizi bundan yüzyıl öncesinde gibi hissedebilirsiniz. Parisli banker dedik ama İstanbul’da doğan ve aslında Osmanlı bankalarından birinin sahibi imiş evin sahibi.

Müzeler güzelmiş ama bu müzeleri nasıl indirimli gezerim diyorsanız onun da ipucunu verelim. İki müze için birkaç euro fark ile kombine bilet alıp ikisini de gezebilirsiniz.


14. Herkesi bilmediği müzelere gitmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Musee Carnavalet:

Paris’in en meşhur müzelerini saymaya kalkarsanız muhtemelen kendine yer bulamayacak Musee Carnavalet, Louvre ve Orsay gibi kalabalık müzelere değil de daha gizli saklı yerler arayanlara göre bir yer. Paris’in sanat galerileri ile ünlü, bir zamanlar aristokratların yaşadığı tarihi bölgesi olan Le Marais’teki (1965 yılında korumaya alınmış bu bölge) Musee Carnavalet, Rönesans oteli olarak açılsa da 1880’lerde müze haline gelmiş.

Musee Carnavalet’te her müzede görmeye alıştığınız tablolar ve heykeller dışında (tabii ki onlar da var) farklı başka eserler de bulunuyor. Mesela kendinizi, elinizdeki meşalenin sadece birkaç metre önünüzü aydınlattığı dar, karanlık ve ıssız 16. yüzyıl Paris’inde yürürken hissetmenize neden olacak tabelalar var (taa 1594’e kadar sokaklarda ışık yokmuş). Kendinizi koca bir dev gibi hissedebileceğiniz yüze yakın çok gerçekçi model bina da var. Hatta model bina demek az kalabilir öyle ki birinde iç içe binalardan Ortaçağ sokaklarını göremeyeceğiniz koca Paris gecekondu mahallesi, bir diğerinde 1830 yılında binlerce insanın (yani binlerce modelin) katıldığı bir törene ev sahipliği yapan belediye sarayı tasvir edilmiş. Dekoratif sanatlar da unutulmamış müzede. Seramikler, mücevher kutuları gibi 10 bine yakın eşya da müzeye giderseniz sizi bekliyor olacak.

Eğer beğendiyseniz ve Musee Carnavalet’i Paris gezilecek yerler listenize eklemeyi planlarsanız size güzel de bir haberimiz var. Musee Carnavalet, Paris en ekonomik müzelerinden biri. Çünkü buraya giriş ücretsiz 🙂 İsterseniz 5 euro gibi bir bağış yapabiliyorsunuz ama.


15. İnsanların kaybolduğu yeraltı tünellerinden korkmam diyenler için Paris’te gezilecek yer The Catacombs:

Paris Eyfel Kulesi, Sen Nehri, Ressamlar Tepesi ile hayalleri süslese de şehrin her yeri mum ışığı, gün batımı gibi romantizm dolu değil. Hele Paris’in öyle bir yeri var ki bu saydıklarımızın yakınından bile geçemez. Paris’in kilometrelerce uzunlukta, milyonlarca (yaklaşık 6 milyon) Parislinin iskeletlerinin olduğu, onlarca gizli girişi olan korkunç The Catacombs’tan (yer altı mezarlarından) bahsediyoruz. 18. yüzyılın sonlarında Paris’teki mezarlıklar dolmaya başladığında şehrin antik taş ocakları yer altı mezarları olarak kullanılmaya başlanmış. II. Dünya Savaşı’nda direnişçilerin kaçış için kullandığı yer altı mezarları çok dolambaçlı bir o kadar da karmaşıkmış.

Dünyanın en büyük mezarlığı olan Paris yer altı mezarları sadece sessiz, karanlık tünellerden oluşmuyor. Burası cesetlerden kalan kemikler, kurukafalar, soğuk bir hava (içerisi 14 derece) ve tüneller arasında hafif bir rüzgar gibi ilerleyen ürperti hissi ile dolu. Cesaret bizim göbek adımız diyorsanız ziyarete açık yaklaşık 2 kilometrelik kısmını Paris gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz. Gözünüzü korkutmak gibi olmasına ama 1793 yılında tünellere giren ve kaybolan bir kişinin cesedi 11 yıl sonra ancak bulunabilmiş.

Tünellerin girişi 1 Avenue du Colonel Henri Rol-Tanguy’da (Sen Nehri’nin güneyinde kalıyor). Lüksemburg Bahçeleri’ne gittiğinizde (orayı da birazdan anlatacağız) buraya uğrayabilirsiniz. Önceden online bilet almanızı da tavsiye ederiz. Her saatte belirli sayıda kişiyi aldıkları için kapıdan bilet almaya kalkarsanız içeriye düşündüğünüzden daha geç girebilirsiniz.


16. Orta Çağ’da bir asil nasıl yaşar merak edenler için Paris’te gezilecek yer Musee National du Moyen Age:

Eğer Orta Çağ malikanesi nasıl olur diyorsanız Paris gezilecek yerler listenizde olması gereken yer Musée national du Moyen Age. 1300’lerde bir başpapaz için yapılan bu yer 1800’lerde Fransız bir arkeolog ve sanat koleksiyoncusunun satın alması ile Paris’in nadir Orta Çağ binalarından biri olarak kalmayı başarmış. Koleksiyonu o kadar zengin ve bina o kadar değerli imiş ki ölümü ile Fransız devleti tarafından alınmış.

Bu Ortaç malikanesinden çevrilme müzede mücevherler, antik eşyalar, Roma hamamları ve vitraylar sergileniyor. Müzenin en görkemli eserleri ile resim dokumalı duvar örtüleri imiş. Küçükken bizim de bayram ziyaretlerinde gittiğimiz evlerin duvarlarını süsleyen, küçük bir su birikintisinden su içen kocaman boynuzları olan geyiklerin olduğu kilimlerin 🙂 atası sayılabilecek örtüler bunlar. Bu duvar örtüleri o kadar meşhurmuş ki yıllarca süren restorasyondan sonra sergilenmeden önce Japonya’ya bile geçici bir sergi için çağrılmışlar. Buraya giderseniz mutlaka Lady ve Tek Boynuzlu At örtüsünü görmenizi tavsiye ederiz.


17. Paris’in orta yerinde dinozorları görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Museum National d’Historie Naturelle:

Bu kadar resim, heykel gördüğümüz yeter daha farklı bir müze yok mu diyorsanız Paris gezilecek yerler listenize Museum National d’Histoire Naturelle’yi eklemenizi tavsiye ederiz. Burada emin olun hiç resim, heykel yok. Adından da anlayacağınız gibi burası hayvanlar, değerli taşlar ve hatta dinozorlar ile dolu bir yer.

Paris Doğa Tarihi Müzesi’nde o kadar çok farklı koleksiyon var ki giderseniz muhtemelen hangisinden başlayacağınızı şaşıracaksınız. Paleontoloji ve Karşılaştırmalı Anatomi (umarız doğru çevirmişizdir) galerisinde soyu tükenen hayvan fosilleri ve hala doğada olan hayvanların iskeletleri sergileniyor. Bu kadar devasa hayvanları bu kadar yakından görmek ve kendi büyüklüğünüz ile onları karşılaştırmak pek etkileyici 🙂 Müzenin mineral galerisinde ise Mars’tan gelen meteorlar, dev kristaller, Avrupa’nın en güzel koleksiyonlarından XIV. Louis koleksiyonundan kalan değerli taşlar (bir tanesi 135 karatlık safir) gibi mineraller bulunuyor.

Paris Doğa Tarihi Müzesi’nin Paris gezilecek yerler listenize eklemenizi sağlayacak bölümü ise müzenin en meşhur olduğu yer olan ve evrim sürecini anlatan Grande Galerie de l’Evolution. Burada Nuh’un gemisine biniyormuş gibi dizilen zürafaları, filleri, zebraları sanki gerçekmişçesine birkaç metre uzağınızda görebilirsiniz.

Bu kadar yeri anlattıktan sonra bir iyi bir de kötü haberimiz var. İyi olandan başlayalım. Tüm saydığımız yerler aslında ayrı birer müzecik. Yani galeri dediysek aklınıza öyle ufak odalar, bölmeler gelmesin. Ve hepsi sıra sıra dizilmiş binaların içindeler ve birbirlerine sadece birkaç dakikalık yürüme mesafesindeler. Kötü haber ise hepsi için ayrı ayrı almanız gerekiyor ve o kadar araştırmamıza rağmen ücretsiz giriş yolunu bulamadık 🙁


18. Doğa severler için Paris’te gezilecek yer Grandes Serres du Jardin des Plantes:

Paris Doğa Tarihi Müzesi’nde görmeniz gereken yerler bu kadarla sınırlı da değil. Bir de içinde bir anlığına da olsa kendinizi medeniyetten uzakta sanki balta girmemiş ormanlardaymışsınız gibi hissetmenize neden olacak Jardin Des Plantes Büyük Sera’sı var gitmeniz gereken.

Büyük Sera’ya gitmişken bundan 400 yıl önce krala şifalı bitkiler yetiştirmek için kurulan Jardin des Plantes’te de kısa bir yürüyüş yapabilirsiniz. Burada 300 binden fazla bitkinin olduğu Alp bitkileri bahçelerini, yüzlerce gülden oluşan gül bahçelerini, görmeye alışık olmadığınız bitkiler için de Meksika ve Avustralya seralarını ziyaret edebilirsiniz.


19. Farklı bir müze görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Musee du Quai Branly:

Gittiğimiz müzelerde bugüne kadar bol bol resim gördük, antik eşyalar gördük, hatta fosiller bile gördük ama biz daha farklı bir şeyler arıyoruz diyorsanız Musee du Quai Branly’i Paris gezilecek yerler listenize eklemelisiniz. Burada alışılagelmiş diğer müzelerde olduğu gibi Avrupa kıtasından hiçbir şey yok. Buraya gittiğinizde kendinizi Avrupa’da değil de sanki bir Afrika, Okyanusya, Güney Amerika ülkesinin müzesine gelmiş gibi hissedeceksiniz.

Bu müzede buradan binlerce kilometre uzaktaki kültürleri daha yakından görme imkanına sahip oluyorsunuz. Adını daha önce hiç duymadığımız ülkelerden gelen dans başlıkları, tören maskeleri, kötü ruh çıkarma maskelerini görünce dünyanın bambaşka yerlerinde bambaşka hayatlar olduğunu fark ediyorsunuz. Üstelik bunlar milattan önce zamanlardan değil sadece birkaç yüzyıl öncesinden gelen eşyalar. Bugüne kadar bizim gittiğimiz müzelerde; New York’taki Metropolitan müzesi hariç, böyle bir koleksiyon görmemiştik. Görmeye alışık olduklarınıza değil de yeni şeyler görmek istiyorsanız burayı Paris’te gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz.

Bu arada söyleyelim müzenin tam adında Jacques Chirac da geçiyor. Niçin isminin olduğunu da söyleyelim. Eşe dosta müzeyi gezerken işte batıda böyle oluyor diye de hava atabilirsiniz. Fransa’da başkanlar dönemlerinde kalıcı bir eser olarak müze bırakmaya çalışıyorlarmış. Buranın adında da bu yüzden Centre Georges Pompidou’da olduğu gibi (Georges Pompidou da zamanında Fransa başkanı imiş) Jacques Chirac adı varmış.

Müzenin giriş fiyatları yaklaşık 9 euro. Ancak ayın ilk Pazar günü giderseniz veya Paris Museum Pass kartınız varsa eğer bu para cebinize kalacak demektir 🙂


20. Picasso eserlerini görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Musee Picasso:

Bir Picasso müzesi görmek için illa da Barselona’ya, Madrid’e, Malaga’ya gitmeye gerek yok diyorsanız Paris’teki Picasso Müzesi tam size göre. Picasso Müzesi’nde Pablo Picasso’nun tablolarından ve heykellerinden oluşan yaklaşık 5 bin eserlik bir koleksiyon bulunuyor. Müzedeki eserlerin birçoğu Picasso’nun mirasçıları tarafından verilmiş. Bu yüzden de müzedeki eserlere Picasso’nun Picassoları deniyormuş.

Picasso’nun kendi koleksiyonu sadece kendi eserlerinden oluşmuyormuş. Yani müzeye giderseniz bir zamanlar Picasso’ya ait Renoir, Matisse ve Henri Rousseau’nun resimlerini ve Degas’ın çizimlerini de görebilirsiniz demektir.

Müzenin giriş fiyatları yaklaşık 13 euro civarında. Ama Paris Museum Pass kartınız varsa eğer durum değişir, o zaman 13 euroyu akşam bir kafede güzel bir şeyler içmek için kullanabilirsiniz. Elbette ki birçok Paris müzesinde olduğu gibi her ayın ilk Pazar günü de giriş ücretsiz. Ama ayın ilk Pazar günü Paris’te olursanız eğer kaç müzeye koşabileceğinizi gerçekten çok merak ediyoruz 🙂 Bu arada müze binasının da görmeye değer olduğunu söyleyelim. 17. yüzyıl Paris’inin en şatafatlı, en sıra dışı binası olduğu söyleniyormuş.


21. Meşhur Düşünen Adam heykelini görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Musee Rodin:

Rodin’in dünyaca ünlü heykellerini görmek istiyorsanız veya Paris’in her yeri duvarlarla kaplı müzelerinden sıkılıp açık havada müze dolaşmak istiyorsanız Rodin Müzesi’ni Paris gezilecek yerler listenize eklemenizi öneririz. Rodin Müzesi, heykeller ile dolu bir bahçeden ve 300’e yakın eserin olduğu Rodin’in de stüdyo ve ev olarak kullandığı Hotel Biron (Rodin’den daha önce buranın sahibi olan kişi imiş Biron) malikanesinden oluşuyor. Ulusal bir anıt olan bu bina, içindeki eserlerle birlikte zamanında Rodin tarafından devlete verilmiş ve müze de bu şekilde ortaya çıkmış.

Müzenin en önemli eseri ise Düşünen Adam heykeli. Düşünen Adam ile tasvir edilen ise İlahi Komedya’daki cehennemin dairelerine doğru bakan Dante imiş. Bu figür derin düşünceler içinde kaybolan ama güçlü vücudu ile de her an hareket etmeye hazır kudretli bir insanı simgeliyormuş. Anlatmaya çalışırken dilimizin dolaşması ile bu eseri okumamış olduğumuzu bir kez daha fark etmek ve hemen yarın almaya karar vermek ise paha biçilemezmiş 🙂

Hotel des Invalides kompleksinin bir parçası olan Rodin Müzesi’ni Paris gezilecek yerler listenize almayı düşünüyorsanız burada da nasıl tasarruf edeceğinizi hemen anlatalım. Tüm müze için yaklaşık 10 euro ödemek yerine sadece 4 euro ödeyerek heykel bahçesine girebilirsiniz. Böylece güneşli bir Paris havasında üç hektarlık gösterişli gül bahçelerinde yürüyüş yapmanın keyfini sürerken müzenin en önemli eserleri olan Düşünen Adam heykelini ve Cehennem Kapıları’nı da görebilirsiniz. Havalar kötü ise de üzülmeyin içeride sizi Rodin’in kendi eserleri ve arkadaşları ile yaptığı değiş tokuşlar ile sahip olduğu Eugene Carriere, Van Gogh, Monet tabloları bekliyor olacak. İnsan Rodin olunca arkadaş çevresi de ilginç oluyormuş doğrusu 🙂


22. İçi dünyanın en meşhur nilüferleri ile bir müze görmek isteyenler için Paris’te gezilecek yer Musee de l’Orangerie:

Louis Napoléon Bonaparte, sarayının arka bahçesindeki limonlukta gezerken buranın alacağı hali muhtemelen hayal edememiştir. Jardin des Tuileries’in içindeki limonluk ondan yıllar sonra (Limonluk Müzesi) adında bir müze haline dönüştürülmüş.

Adının öyle limonluk olduğuna bakıp da burayı bir botanik bahçesi sanmayın. Musee de l’Orangeri eğer Picasso, Renoir ve Monet tabloları görmek istiyorsanız Paris gezilecek yerler listenizde olması gereken binası ile de ilginç bir müze. Musee de l’Orangeri’nin en önemli eserleri ise doğayı olduğu gibi değil de bıraktığı izlenim gibi tasvir eden empresyonist sanatçı Monet’in uçsuz bucaksız nilüferler eseridir. Çocuğunu kaybedip gelecekten umutlarını kaybetmeye başladığı zaman büyük proje olarak başladığı ve ölümüne kadar geçen artık görme duyusunun bozulduğu yılları da kapsayan yaklaşık 30 yılda biten bu eser Monet’in en önemli resimlerinden birisi imiş. Normandiya’daki evinin su bahçelerinden esinlenerek yapılan, Monet’in Fransa devletine bağışladığı ama bir türlü memnun olmayıp bir kısmını parçalayıp tekrar yaptığı eseri için en sonunda arkadaşı “fırça ve zihin gücünün ulaşabileceği sınıra ulaştığının artık sen de farkındasın” diye söyleme gereği hissetmiş. Buna rağmen ölene kadar tablolarını daha mükemmel yapmak için uğraşmış Monet. Bu tablo duvar dekorasyonu olarak planlanan sekiz resimden oluşan büyük bir sanat eseri aslında.

İlginizi çektiyse anlatıklarımız ve eğer Paris’e gittiğimizde sanata doyalım diyorsanız, Louvre veya Orsay Müzesi’nden çıktıktan sonra birkaç dakikada yürüyerek gideceğiniz Musee de l’Orangeri’yi, Paris’te gezilmesi gereken yerlerden biri olarak değerlendirebilirsiniz. Müzeye giriş ücreti yaklaşık 9 euro. Burayı da ayın ilk Pazar günü ücretsiz gezebilirsiniz 🙂 Orsay Müzesi ile birlikte kombine bilet alırsanız ise indirimli.


23. Dali’nin sürreal dünyasını görmek için Paris’te gezilecek yer Espace Montmarte Salvador Dali:

Bir Teatro Museo Dali sayılmaz tabii ama L’Espace Dali, Dali’nin sürreal dünyasına girmek için Paris’te güzel bir durak olabilir. Eşsiz bir koleksiyona sahip olan bu müzede Dali’nin sıradışı ve komik çizimlerinden upuzun bacaklı uzay fil ve akan saat heykellerine, şiirsel eşyalardan sürreal mobilyalara kadar yaklaşık 300 tane eserini görebilirsiniz. Müzenin sanat galerisinde ise satışta olan Dali’nin heykel koleksiyonuna ulaşabilirsiniz. Yani binlerce dolarınız varsa müzenin hediyelik eşya mağazasından magnet almak yerine orijinal belgeleri ile galeriden bir Dali eseri alıp Paris’ten dönebilirsiniz 🙂

Ressamlar Tepesi’ndeki bu müze Paris gezilecek yerler arasına girer diyorsanız müzenin giriş ücretini de söyleyelim. Müzenin giriş fiyatı yaklaşık 12 euro. 26 yaşından küçüklere ise %40 indirimli.


24. Dünyanın en büyük Monet koleksiyonu için Paris’te gezilecek yer Musee Marmottan Monet:

Empresyonizm ve post-empresyonizm ilginizi çekiyorsa bugün dünyanın en büyük Monet koleksiyonuna ev sahipliği yapan, bir zamanlar Paul Marmottan’ın avlanma köşkü olan Marmottan Monet Müzesi’ni Paris’te gezilecek yerler listenize eklemelisiniz.

Müzenin yolu seneler içinde Monet ile ilgili kişilerle o kadar kesişmiş ki koleksiyonun bu kadar zengin olmasına şaşmamalı. Önce Monet’in, Manet’in, Pissaro’nun ve Renoir’in doktoru olan Georges de Bellio (ünlülerin doktoru dedikleri bu olsa gerek) müzenin ilk bağışlarından birini yapmış. Sonra da Monet’in oğlu babasının mirasını bu müzeye vermiş. Onlarca kişinin daha müzeye verdikleri eserler ile Marmottan Monet Müzesi dünyanın en önemli Monet koleksiyonunu bir araya getiren yer haline gelmiş. Müze empresyonizm açısından o kadar meşhurdur ki bu akıma adını veren Claude Monet’in İzlenim: Gündoğumu eseri bile burada sergilenmektedir.

Bu arada müzeye giderseniz arkadaşlarınızla paylaşacağınız Monetler kadar ilginç bir de olayı anlatalım. Müze sanat tarihinin en büyük soygunlarından birine de sahne olmuş. 1985 yılında bir Pazar günü müzenin kapısının önüne hızlıca bagajları açık halde park ettikleri arabaları ile gelen eli silahlı beş soyguncu güvenlik görevlilerini bir odaya kapatıp, 50 tane ziyaretçi müzede dolaşırken müzenin İzlenim dahil onlarca milyon değerindeki eserlerini çalmışlar. Yıllar sonra Japon soyguncular yakalanmış ve eserler de Korsika’da küçük bir kasabada bulunmuş.

Müze binası eskiden bir av köşkü olduğu için çok ferah. Bir odanın içinde sıkışık öyle onlarca eser yok. Ama bir odaya girip etrafınızda bir anda bu kadar çok Monet görmek etkileyici. Yeri listenizdeki Paris’te gezilecek yerlerden biraz farklı bir rotada olduğu için özellikle Monet’in nilüferlerini seviyorsanız gitmenizi tavsiye ederiz.


25. Muhteşem bir saray görmek için Paris’te gezilecek yer Chateau de Versailles:

Fransa kralının zorla çıkartıldığı Fransa Devrimi’ne kadar geçen sürede kraliyet ailesinin yaşadığı Versay Sarayı Paris’in biraz dışında Versay bölgesinde yer alıyor. Biliyoruz biraz şehir dışında ve yaklaşık 20 km gitmeniz gerekiyor ama burayı Paris gezilecek yerler listenize ekleyip bir gün ayırmanıza değer.

1623 yılında av köşkü gibi mütevazi bir amaç ile başlayan inşaat Fransız Devrimi’ne kadar genişlemiş, genişlemiş, genişlemiş ve bugünkü halini almış. Saray bu kadar büyük olunca gezilmesi gereken yerlerin sayısı da epey bir fazla. Bunlardan en muhteşemi 73 metre uzunluğundaki Aynalar Salonu’dur. Versay Sarayı’nın maliyeti o kadar yüksekmiş ki sadece içindeki gümüşlerin eritilmesi ile Fransa’nın içinde olduğu savaşlardan biri finanse edilmiş. Burası aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nı bitiren Versay Anlaşması’nın da imzalandığı yerdir.

Sarayın güneydoğusunda minik bir saray daha var. The Grand Trianon olan bu mini saraya XIV. Louis kraliyet işlerinden kaçmak ve kaçamaklar yapmak için geliyormuş. Versay Sarayı’nda bir de ayrı bir bina olarak Marie-Antoinette’in evi bulunmaktadır.

Sarayın sadece kendisi değil bahçeleri bile Paris gezilecek yerler arasında yer almayı hak ediyor. IV. Louis nam-ı diğer Güneş Kral bahçelere o kadar önem veriyormuş ki sarayın kendisi kadar önemli olduğunu söylüyormuş. Böyle olunca da bahçeler için pek ince elenip sık dokunmuş. Mesela iki büyük havuz, güneş ışığının Aynalar Salonu’nun ön cephesine yansıması düşünülerek ayarlanmış. Bahçelerdeki heykellerin de birer anlamı varmış. Mesela bronz heykeller Fransa’nın denize dökülen nehirlerini temsil ediyormuş. Bahçe o kadar büyükmüş ki içinde birkaç tane koru varmış. En güzellerinden biri de Apollo’nun Banyoları korusu.

Versay Sarayı’nı Paris gezilecek yerler listenize eklediyseniz yoğun zamanlarda çok kalabalığa kalmamak için sabah dokuzda kapıda olsanız iyi olur. Gerçi Versay’ı gezmek çok vakit alacağından illa ki bir yerlerde kalabalıklara takılacaksınız. Versay Sarayı, Paris gezilecek yerler sıralamasına girdiyse sizin için giriş ücretlerinden ve nasıl tasarruf edeceğinizden de bahsedelim. Versay Sarayı’na bir günlük giriş ücreti yaklaşık 18 euro. Eğer Paris Museum Pass kartınız varsa Versay Sarayı’na ücretsiz girebiliyorsunuz. Kartınız yoksa ise düşük sezon olan Kasım – Mart arası ayların ilk Pazar günü de gidebilirsiniz. Kalabalık olabilir ama ücret ödemeden girmeye değer 🙂

Bir de not. Eğer “passport” bileti alırsanız Versay Sarayı’nın tamamının keyfini çıkartabilir ve havuzlardaki müzikli şovları seyredebilirsiniz. Ayrıca geceleri havai fişek gösterilerini, operaları baleleri, Aynalar Salonu’ndaki kraliyet serenatlarını, binicilik akademisi gösterilerini (yaklaşık 25 euro) seyretmek isterseniz ayrı bilet almayı unutmayın. Sarayın çok bilinmeyen yerlerini görmek için yaklaşık 7 euro farkla rehberli turlara katılıp kralın dairelerini ziyaret edip ve kraliyet ahırlarındaki eğitimleri seyredebilirsiniz.

Paris’e yaklaşık 20 km uzaklıktaki Versay Sarayı’na gidebilmenin en kolay yolunu da söyleyip bir sonraki Paris gezilecek yerine geçelim. Eyfel Kulesi’nden kalkan Versailles Express otobüsleri en kolay gidiş yolu (ve en pahalı çünkü kişi başı 30 euro). Merak etmeyin müzeye giriş ücreti ödetmediysek en uygun ulaşım yöntemini de söyleyeceğiz. Eyfel Kulesi yakınlarındaki istasyondan (Gare du Champ de Mars Tour Eiffel) RER C trenine binip yaklaşık 40 dakikada Versay Sarayı’na ulaşabilirsiniz. Versay Sarayı istasyonunda indikten 10 dakika sonra başlasın Fransız Kraliyet yaşamınız 🙂


26. Dünyanın en güzel bulvarını arayanlar için Paris’te gezilecek yer Şanzelize:

Paris gezilecek yerler listenizde Zafer Takı yer alıyorsa hemen yanından başlayıp taa Louvre Müzesi’ne kadar uzanan Şanzelize de (Champs-Elysees diye yazılıyor bu arada) aynı listede kendine yer bulmalı. Neredeyse herkeste satın alma isteği uyandıran Cartier, Louis Vuitton, Tiffany gibi Fransız ve dünyaca en ünlü markaların vitrinlerinin doğal bir süs görevi gördüğü, cadde üzerindeki kafelerin arka planı oluşturduğu yaklaşık 2 km uzunluğundaki Şanzelize’de bir açıkhava yürüyüşü müze dolu bir günden sonra ferahlatıcı gelecektir. Burada sadece çoook pahalı markalar yok. Disney’den Zara’ya, H&M’den Abercrombie & Fitch’e daha uygun fiyatlı mağazaları da bulabilirsiniz. Eğer Şanzelize’nin sonuna kadar yürümeyi başarırsanız sizi 3000 yıllık Luxor Dikilitaşı bekliyor olacak.

Bol bol alışveriş yapacağız alışveriş çantalarımızı otele bırakıp gezmeye devam edelim diyorsanız Şanzelize yakınlarında bir otelde kalmanızı öneririz. Hem bu bölge Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi gibi Paris’in mutlaka görülmesi gereken yerlerine de yürüme mesafesinde.


27. Fransız bahçelerini görmek için Paris’te gezilecek yer Tuileries Bahçeleri:

Taa 1564 yılında Tuileries Sarayı’nın bir parçası olarak yapılan bu bahçeler 1664 yılında XIV. Louis’in meşhur bahçıvanı Andre Le Notre (vaov, bahçıvanı bile meşhurmuş) tarafından Fransız stiline çevrilmiş. Fransız Devrimi’ne kadar Fransa Kralı’nın dolaştığı Tuileries Bahçeleri’nin kocaman havuzları, geometrik şekillerdeki yeşil alanları önce Fransızlara sonra da biz turistlere açılmış. Versay Sarayı’ndaki kadar devasa havuzlar ile süslü ve heykeller ile dolu olmasa da burada da Rodin’in, Maillol ve Giacometti’nin heykellerinin arasında yürüyüş yapabilirsiniz.

Eğer Louvre Müzesi’ne gidiyorsanız hemen yakınındaki Tuileries Bahçeleri’ni de Paris’te gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz. Ayrıca bir de not, yazın geliyorsanız Fête des Tuileries’i kaçırmayın. Korku tünellerinin, çarpışan arabaların, kocaman dönme dolabın kurulduğu Tuileries lunaparkında 60’a yakın aktivite ile Paris gezinizi hele bir de çocuklar ile gidiyorsanız daha da eğlenceli hale getirebilirsiniz. Ayrıca yakınlardaki bir fırından aldığınız tatlılarınızı yerken ayaklarınızı havuza doğru uzatıp günün yorgunluğunu atabilirsiniz.


28. Biraz sessizlik arayanlar için Paris’te gezilecek yer Ile Saint Louis:

Öncelikle ile kelimesinin anlamını söyleyelim ki kalabalıklardan uzaklaşmak isteyenler için daha bir anlam ifade etsin sıradaki Paris gezilecek yeri. Ile ada demek. Yani Paris’in orta yerinde Sen Nehri’nin etrafını kapladığı küçücük, sessiz, sakin Saint Louis adasında sıra. Bizim Paris’te en çok sevdiğimiz yerlerden birisiydi burası.

Paris’in her yere ulaşan raylı sisteminin olmadığı, arabaların bile sanki sayı ile girdiği Paris’in geri kalanına minik köprüler ile bağlı bu ada Paris’in kalabalığından uzaklaşıp daha sakin bir yer arayanlara göre bir yer. Notre Dame Katedrali gibi turistik yerlerin birkaç metre uzağında olmasına rağmen kimsenin fark etmediği bu adaya gidip dar sokaklarında yürüyüş yapıp, alışık olunmayan mağazalarının vitrinlerine bakıp, Paris’in kapısında sıra olacak kadar meşhur dondurmacısında dondurma yiyip kendinize huzurlu bir mola verebilirsiniz.

Paris gezilecek yerler

Berthillon’da dondurma yemenizi tavsiye ederiz.

[widgets_on_pages id=“Adsense In-Article Ad”]


29. Çimlerin üzerine uzanacak, havuzlara ayaklarını uzatacaklar için Paris’te gezilecek yer Jardin du Luxembourg:

Paris’in en meşhur bahçelerinden olan Jardin du Luxemburg, Floransa’daki bizim de bayıldığımız Boboli Bahçeleri’nden esinlenerek 1612 yılında yapılmış ve Fransız – İngiliz tarzındaki bahçelerden oluşuyormuş. Jardin du Luxemburg giderseniz geometrik ormanın içinde huzurlu bir yürüyüş yapabilir, kocaman havuzun kenarında oturup teknelerini yüzdüren çocukları seyredebilir, çeşmelerini seslerini dinleyip gözlerinizi kapatıp dış dünyadan uzaklaşabilir, yüzyıllardır hareketsiz bekleyen onlarca heykelin karşısında biraz daha dingin olmayı kendinize öğretebilirsiniz.

Arabaların gürültüsünden, koca beton binalardan uzaklaşmak için Paris’te gezilecek yerler listenizde olması gereken bir yer Jardin du Luxemburg (@lmaheart4).

Lüksemburg Bahçeleri’nin çevresi Paris’te konaklamak için de güzel bir seçenek. Burası öğrencilerin ağırlıklı olduğu Latin Quarter olarak denilen bölgede yer alıyor. Akşam otelinize dönerken bir şeyler içmek veya Paris kafelerinden birinde kahveniz ile güne başlamak istiyorsanız burası doğru seçenecek olacaktır. Latin Quarter’daki fırsat otellerine linklerden ulaşabilirsiniz.

[booking_product_helper shortname=”paris luxembourg deal”]


30. Çocuklar gibi eğlenmek için Paris’te gezilecek yer Disneyland Paris:

Paris’in en güzel yanlarından birisi ve mutlaka Paris’te gezilecek yerler arasında olması gereken yeri bizce Disneyland Paris. Disneyland Paris iki kocaman parktan oluşan büyük bir kompleks aslında. Bir tanesi Walt Disney Studios (biraz daha büyüklere göre bir yer) ve Disneyland Park (hani çocukluktan beri gitmek için hayalinizi kurduğumuz yer). Bizce vakit ayırıp ikisine de gitmelisiniz. Koşturarak, iyi bir planlama ve bazı eğlenceleri de atlayarak bizim gibi bir günde, rahat rahat gezerek ise iki günde parkları dolaşabilirsiniz diyerek Paris’te gezilecek yerler yazımızı bitiriyoruz.

Paris gezilecek yerler

Bu yazıyı güncellerken bu sefer çocuklarla tekrar gitme planı yapıyoruz.

Disneyland Paris ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız merak etmeyin sıralardan nasıl kurtulacağınızdan, nerede yemek yemeniz gerektiğine kadar birçok ipucu için Disneyland Paris rehberi hazırladık. Hepsini bir maddeye sığdıramayacağımız için sizi Disneyland Paris özel sayfamıza alabiliriz.


Umarız ki Paris’te gezilecek yerler yazımızı beğenmişsinizdir. Bu 30 yeri gezmek için epey uzun bir tatile ihtiyacınız olduğunu biliyoruz. Hepimizin uzun bir tatile ihtiyacı yok mu zaten 🙂 Paris’te kalacağınız zamana göre en size göre olanlardan kendi Paris gezilecek yerler listenizi oluşturabilirsiniz. Veya en güzeli hepsini ve daha fazlasını gezecek kadar Paris’in keyfini çıkarmak, bitince geri dönmek 🙂

Bu kadar yazdıktan sonra da bizim de sizden iki ricamız olsun. Birincisi eğer Paris’te otelde kalmayı planlıyorsanız farklı bütçelere göre en iyi Paris otelleri sayfamızı okumanız ve beğendiğiniz otelin Booking.com linkinden rezervasyonunuzu yapmanız. Eğer farklı bir otelde kalmayı planlamışsınız da sayfamızdaki Booking.com arama bölümünden rezervasyonunuzu yapabilirsiniz. Böylece biz de daha fazla yer yazabiliriz 🙂 İkincisi de sayfamızı eşe dosta paylaşmanız.

Şimdiden Paris’te güzel bir tatil dileriz 🙂
[widgets_on_pages id=“Adsense Matched Content”]


Paris otel tavsiyelerimiz:

Diğer Paris yazılarımız:


Daha fazla gezilecek yer için takip edin:


“Paris’te Gezilecek Yerler: En Güzel 30 Yer ve Ekonomik Gezme Yolları” için 2 yanıt

İnanılmaz detaylı çok güzel bir yazı olmuş. Gerçekten elinize sağlık.

Bu kadar yazdıktan sonra bizim de tekrar gidesimiz geldi. Çok teşekkürler yorumunuz için…

Yorumlar kapatıldı.