Ressamlar Tepesi nasıl bir yer, Ressamlar Tepesi’ne nasıl gidilir, Paris Ressamlar Tepesi niçin meşhur, Ressamlar Tepesi’nde gezilecek nereler var gibi sorularınızın cevabını bu yazımızda bulacaksınız. Paris’in en çok gezilen yerlerinden birisi olan Ressamlar Tepesi, Paris’e giden herkesin gezilecek yerler listesinde olması gereken yerlerden birisi. Siz de yakın zamanda Paris’e gitmeyi planlıyorsanız bu yazımızı okumadan Ressamlar Tepesi’ne gitmeyin. Ressamlar Tepesi yazımızda nelerden bahsedeceğimiz ile ilgili listeyi de aşağıda paylaşıyoruz. Dilerseniz ilgilendiğiniz bölüme direkt geçebilirsiniz.
- Paris Ressamlar Tepesi’ne en kolay nasıl gidilir?
- Ressamlar Tepesi niçin meşhur?
- Ressamlar Tepesi’nde gezilecek yerler nereler?
- Ressamlar Tepesi’nde nerede yemek yenir?
Paris Ressamlar Tepesi’ne nasıl gidilir?
Ressamlar Tepesi’ne nasıl gidilir sorusu ile başlayalım yazımıza. Paris’te olduğunuza göre muhtemelen metro ile gideceksenizdir diye tahmin ediyoruz. Metronun Anvers durağında inip birkaç yüz metre yürüyüp fünükiler ile Sacre Couer Bazilikası’na çıkabilirsiniz. Bazilikadan birkaç dakika yürüme uzaklığında da meşhur Ressamlar Tepesi yani Place du Tertre yer alıyor. Biz gitmeden önce buradaki fünükileri bilmiyorduk ve otelimiz yakın olduğu için yürüyerek gideriz diye düşünmüştük. Ama bu yüzden tepeye çıkana kadar neredeyse tüm enerjimizi harcadık. Adı üstünde Ressamlar Tepesi, yürümek pek akıl karı değil.
Ressamlar Tepesi neden meşhur?
Montmarte, yıllar önce Paris’in dışında kırsal bir alanmış. Burası yel değirmenleri, meyve bahçeleri ve üzüm bağları ile doluymuş. Ama o zamanlar bile Fransa kralının dikkatini çekmeyi başarmış. Fransı kralı buraya kendisi için bir manastır yaptırmış. Fransız Devrimi sırasında ise bu manastır yıkılıp yerine maden ocağı yapılmış. Paris’ten bu kadar uzak olması, şehrin vergilerinden muaf olmasını o da nüfusun yavaş yavaş artmasına neden olmuş. Üstüne bir de buradaki şarap bağlarından üretilen şaraplar eklenince, gece hayatı da önem kazanmaya başlamış. Böylece kırsal hayatın izleri yavaş yavaş kaybolmuş.
Belle Epoque denilen 1872’den I. Dünya Savaşı’na kadar olan hayat şartlarının kolaylaştığı yıllarda Montmarte sanatçıların uğrak noktası haline gelmiş. Bu dönemde hayata giren araba, telefon ve sinema gibi kolaylıklar güzel çağ denilen dönemde Paris’i ışıltılı bir şehir haline getirmiş. Pablo Picasso, Vincent van Gogh ve Edgar Degas’ın da aralarında bulunduğu yüzlerce sanatçı da Paris’e ve özellikle Montmarte’ye gelip yerleşmişler. Tabii sanatçıların gelmesi ile de Montmarte kafeler ve kabareler ile dolmuş, Montmarte manzarası da zamanla onların tablolarına yansımaya başlamış.
Montmarte’in günümüzde meşhur olmasının sebebi de o günlerdeki ruhu olmasa da görünümünü kaybetmemiş olması. Öyle ki burası dünyaca ünlü Amelie filminin sahnesi olarak kullanılmış. Dolambaçlı yollar, sevimli meydanlar, bir sürü ufak restoran ve kafe ile burası Paris’in en özel yerlerinden birisi. Montmarte’ın arnavut kaldırımlı sokaklarında yürürken veya sıcacık kafelerde bir kadeh şarap veya bir bardak kahve içerken kendinizi zaman tünelinde bir yolculuğa çıkmış gibi hissedebilirsiniz.
Bu arada Ressamlar Tepesi’ne gitmeden önce önemli bir bilgi de paylaşalım. Burada bizim başımıza pek de hoş olmayan küçük bir olay gelmişti. Ara sokaklarda merdivenlerden çıkarken yukarıdan bize doğru cam bir şişe atmışlardı ve yakınımızda yere çarpması ile tuzla buzla olmuştu. Atan kişilere doğru gittiğimizde yakınlarında devriye gezen polisler olmasına rağmen bunu yaptıklarını fark etmiştik. Öte yandan yakınlardaki bir metro istasyonunda da Parisli bir kişi boynumuza asılı olan fotoğraf makinesini gösterip dikkatli olmamız konusunda bizim uyarmıştı. Yani Ressamlar Tepesi’nde biraz dikkatli olmakta fayda var.
Ressamlar Tepesi’nde Gezilecek Yerler:
Montmarte nam-ı diğer Ressamlar Tepesi minik bir semt olsa da gezilecek çok fazla yer barındırıyor. Ressamlar Tepesi’nde görebileceğiniz yerleri aşağıda bulabilirsiniz.
Sacre Coeur Bazilikası:
İlk olarak Sacre Coeur Bazilikası’na giderek Ressamlar Tepesi turunuza başlayabilirsiniz. Yaklaşık yüz yaşındaki bazilika aynı zamanda Paris’in en çok gezilen yerlerinden birisi. İçeride yapılacak iki önemli şey var. Birincisi bazilikanın içinde, Fransa’nın en büyük mozaiğini bulmak. İkincisi ise bazilikanın kubbesinden Paris manzarası seyretmek. İçeriye giriş ücretli bu nedenle dışarıdan bakmakla da yetinebilirsiniz. Bazilikanın ana girişin üstündeki Jeanne d’Arc ve İsa heykellerine bakıp, hemen önünde uzanan Paris manzarası seyredebilirsiniz.
Place du Tertre:
Ressamlar Tepesi’nde yapılması gereken bir diğer önemli şey ise tabii ki Place du Tertre’ye gitmek. Bazilikanın hemen arkasındaki bu meydan aslında eski bir köy meydanı. Paris’in en yüksek yeri olan Place du Tertre’de zamanında ressamlar eserlerini sergiliyorlarmış. Şimdi siz de etrafı restoranlarla çevrili Ressamlar Tepesi’nde bu geleneği sürdüren sokak sanatçılarının eserlerine göz atabilirsiniz.
Musee de Montmarte:
Ressamlar Tepesi’nin en güzel evlerinden birisi olan bu bina bir zamanlar Renoir gibi birçok ünlü ressamın Paris’e geldiklerinde konakladıkları yermiş. Bugünlerde ise Montmarte’ın tarihini gösteren bir müze olarak turistleri ağırlıyor. İçeride o zamanların ünlü bir meyhanesinin replikası bile var.
Dali Müzesi:
Espace Dali Montmarte isimli müze Ressamlar Tepesi’nde görülmeye değer bir başka yer. Bu müzede Stratton Foundation’ın uzun yıllar boyunca biriktirdiği Dali’nin 330 eserini bulabilirsiniz. Dali’nin heykelleri arasında gezerken onun sesini duyarsanız şaşırmayın. Müzede Dali’nin ses kaydı da çalınmaktadır.
Au Lapin Agile:
Ressamlar Tepesi madem kabareler ile ünlü bir yer, gelmişken yerinde görelim derseniz size önerebileceğimiz kabarelerden birisi Au Lapin Agile. Paris’in bu eski bar kabaresinde farklı sanatçılardan eski Fransız şarkılarından dünyaca ünlü Fransız Edith Piaf şarkılarına kadar birçok farklı eseri dinleyebilirsiniz. Ressamlar Tepesi’ne gelmişken bir zamanlar sanatçıların sürekli uğradığı böylesine otantik bir ortamda siz de bulunmak isteyebilirsiniz.
Bu arada burası ile ilgili şaşırtıcı bir bilgiyi de paylaşalım. Picasso sürekli geldiği bu mekanın resmini yapmış ve resme de mekanın adını vermiş. Picasso’nun resmi sayesinde dünyaca ünlü bir yer haline gelen mekanın vizyoner sahibi resmi 20 dolara başkasına satmış. Bu resim yıllar sonra 40 milyon dolara el değiştirerek dünyanın en pahalı resimlerinden birisi haline gelmiş
Place des Abbesses:
Ressamlar Tepesi’nde gezilecek yerlerden birisi de Place des Abbesses. Burası kafeleri ile meşhur olduğu kadar Paris’in en güzel metro istasyonlarından birisi ile de biliniyor. Paris’in ünlü Art Nouveau tarzdaki metro girişinin önünde güzel fotoğraf bir çektirebilirsiniz.
Ayrıca yine bu meydanda kırmızı tuğlalar ile kaplı Art Nouveau tarzdaki St-Jean l’Evangeliste de Montmarte kilisesini de gezebilirsiniz. Sevgilinizle ile birlikte gidiyorsanız da yakınlardaki üzerinde 250 dilde seni seviyorum yazan Wall of Love’a uğrayabilirsiniz.
Cimetiere de Montmarte:
Bazı sanatçılar Ressamlar Tepesi’ni sadece geçici bir konaklama yeri olarak görmemişler, ebediyen de burada kalmak istemişler. İlginç atmosferi eşliğinde heykeller ile süslü bu mekanı gezerken Edgar Degas gibi ünlü sanatçıların istirahat yerlerini görebilirsiniz.
Le Bateau-Lavoir:
Ressamlar Tepesi’nde sanatçıların bir başka uğrak noktası da Le Bateau-Lavoir. Bir çok sanat simsarı, ressam, tiyatrocu Paris’e geldiklerinde burada konaklıyormuş. Pablo Picasso’nun da aralarında olduğu misafirler burada çok da hoş olmayan koşullarda kalıyormuş. Denilene göre yataklarını başkaları ile paylaşıyor, ısıtma olmayan 20 tane atölyede sanatlarını icra etmeye çalışıyorlarmış. Hatta binada sadece bir tane musluk varmış.
Le Moulin de la Galette:
Ressamlar Tepesi’nin en şaşalı zamanlarındaki 14 yel değirmeninden sadece ikisi kalmış olsa da buraya kadar gelmişken Le Moulin de la Galette’i görmeden dönmek olmaz. Aslında bu yel değirmenini buraya gelmeden önce de görmüş olmalısınız. Van Gogh’un buradaki yel değirmenlerinden esinlendiği onlarca resim var. 1886 yılında Paris’e gelen Vincent van Gogh, hemen kardeşinin apartmanının yanındaki Moulin de la Galette’ten esinlendiği bugün 82 milyon değerinde olan aynı isimli tablosunu burada resmetmiş. Van Gogh’un bir başka meşhur tablosu olan Street Scene in Montmartre’daki kafeler de yine Montmarte sokaklarından. Renoir’in dünyanın en pahalı resimlerinden biri olan Bal du moulin de la Galette da Montmarte etkisi ile yapılmış bir tablo. Buraya niçin Ressamlar Tepesi dendiğini biraz daha iyi anlatmış olabiliriz bu örneklerle.
Le Moulin de la Galette’ye giderseniz hemen yakınlarındaki sıra sıra Art Deco evlerin dizildiği sevimli Avenue Junot sokağına da uğramayı unutmayın.
Moulin Rouge:
Ressamlar Tepesi’ne gelmişken kankan dansını dünyaya tanıtan, kabare kültürünün doğduğu, filmlere konu olan dünyaca ünlü Moulin Rouge’u da görmeden dönmek olmaz. Onlarca müzisyen, şarkıcı ve kostümler içindeki dansçıların şovunu dilerseniz akşam yemeği ve birkaç kadeh şampanya eşliğinde izleyebilirsiniz. Öğle yemeğini tercih ederseniz biraz daha ekonomik oluyor fiyatlar. Daha da ekonomik olsun diyorsanız neredeyse üçte bir fiyatına sabahki şova bilet alabilirsiniz.
Le Petit Train de Montmartre:
Ressamlar Tepesi’nde gezilecek çok yer varmış, hepsini görmeye kalksak ayaklarımıza kara sular iner diyorsanız Le Petit Train de Montmartre ile neredeyse her yeri gezebilirsiniz. Moulin Rouge’un hemen karşısından kalkan bu mini tren sayesinde yaklaşık 7 euroya 40 dakikada Ressamlar Tepesi’ni turlayabilirsiniz.
Tren biletinden tasarruf etmek isterseniz Paris Pass ile ücretsiz binebileceğinizi söyleyelim. Ekonomik tatil için Louvre Müzesi gibi birçok yere ücretsiz girmenizi sağlayan Paris Pass yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.
Ressamlar Tepesi’nde nerede yemek yenir?
Café des Deux Moulins:
Amelie filmini seyrettiyseniz filmin ünlü mekanı Café des 2 Moulins’e de mutlaka uğramalısınız. Gerçi Amelie’den önce başka filmlere de sahne olmuş burası ama ünlüğünü o filme borçlu imiş. İsmini (2 yel değirmeni) Moulin Rouge ve Le Moulin de la Galette’dan alan mekanda yemek yiyebilir veya bir şeyler içebilirsiniz.
La Mère Catherine:
Ressamlar Tepesi’ne gelmişken 1793’te açılan meydanın en eski restoranı olan La Mère Catherine‘e de uğrayabilirsiniz. Place du Tertre meydanında dolaşan insanları seyrederken Fransızların meşhur soğan çorbasının tadını çıkartabilirsiniz. Turistik bir yer olduğu için yemekten ziyade çevrenin atmosferi için gitmenizi tavsiye ederiz.
Le Moulin de la Galette:
Ressamlar Tepesi’nde görülmesi gereken yerlerden birisi olan meşhur yel değirmeni Le Moulin de la Galette‘e gelmişken bir taşla iki kuş vurabilirsiniz. Çünkü buraya giderseniz Ressamlar Tepesi’nde birçok resme konu olan yel değirmenlerinden birinin altında kendisi ile aynı isme sahip restoranda leziz Fransız yemekleri yiyebilirsiniz.
Restoran hemen yanındaki yel değirmeni sahibi tarafından kurulmuş. İsmini de sahibinin yaptığı kahverengi ekmek olan galette ekmeğinden almış. Bir zamanlar şarap bağlarının olduğu bölgedeki bu restoran romantik bir ortam arayanlara göre bir yer. Fiyatların biraz yüksek olduğunu söyleyelim.