[sg_popup id=12911]
[widgets_on_pages id=“Adsense Auto Ads”]
Tatile gidip şehrin altını üstüne getirmeyi planlıyorsanız Roma’nın en iyi kafelerini de mutlaka bilmeniz gerekiyor ki Kolezyum’u, Aşk Çeşmesi’ni gezmekten yorulup kendinize soluklanacak bir yer aradığınızda gideceğiniz durak belli olsun. Böylece Roma’nın haritalarda küçük yürürken kocaman görünen sokaklarına, Roma’nın neredeyse anıtsal kafelerinden birinde espressonuzu, kapuçinonuzu yudumlarken hazırlanabilirsiniz. Anıtsal diyoruz çünkü Roma kafelerinden bazıları pek bir meşhur. Hatta bazılarının hikayeleri yaptıkları kahvelerden bile daha ilginç.
Mesela bir zamanlar Roma’nın meşhur kafesi olan Cafe de Paris, La Dolce Vita filmine ilham kaynağı olmuş. Yıllarca şehrin en meşhurları, en zenginleri, en havalılarının geldiği yermiş. Sonraları değerinin yirmide biri gibi düşük bir miktara para aklamak için mafyanın eline geçmiş, nasıl olduysa 🙂 Gerçekte kime ait olduğunun fark edilmesinin ardından mahkeme kararı ile gelirleri mafya karşıtı kullanılmak üzere bir kuruluşa devrolmuş. Ne yazık ki bu meşhur Roma kafesinin hikayesi hüzünlü bitmiş, en azından şimdilik. 2014 yılında sebebi bilinmeyen bir yangın ile büyük hasar görmüş. Küllerinin arasında ne gariptir ki benzin tenekesi çıkmış.
Aslında Roma’da benzer durumda bir sürü mekan varmış ama bizim konumuz onlar değil 🙂 Biz gidebileceğiniz en güzel Roma kafelerini anlatmaya devam edelim. İşte Roma’nın en güzel kafeleri…
1. Gogol ile aynı kafeye gitmek isteyenler için Antico Caffe Greco:
İspanyol Merdivenleri’ndeki basamaklarda oturup dinlenmek yetmezse dünyanın en meşhur edebiyat kafeleri arasında gösterilen, İtalya’nın ise en eski kafesi sayılabilecek Antico Caffe Greco’ya mutlaka uğramalısınız. 200 yıldır durmaksızın belli belirsiz dumanı tüten sıcacık kahveler yapan Antico Caffe Greco farklı yıllarda da olsa genç sanatçıların Roma’da uğradığı bir yermiş. O genç sanatçılar arasında Byron, Shelley, Goethe ve Gogol da varmış. Hatta Gogol’un Ölü Canlar eserini buradaki masalardan birinde kahvesini içerken yazdığı düşünülüyormuş. Antico Caffe Greco o kadar meşhurmuş ki o dönem bir rehberde hangi saatlerde gidilirse sanatçılar ile karşılaşılabileceği bile yazıyormuş.
İspanyol Merdivenleri’ne gittiğinizde tam karşınızdaki sokaktaki yıllara ve yakınlarında yılmadan açılıp kapanan kafelere meydan okuyan bu Roma kafesine giderseniz içerisinin çok değişmediğini fark edersiniz. “Espresso”nuzu veya “cappuccino caldo”nuzu içerken; havalı görünsün dedik, sıcak cappuccino demek sadece 🙂 duvarları kaplayan tablolara bakarak geçmişe doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Ta ki yanınızdaki masadakiler kahve fincanındaki Caffe Greco Roma A.D. 1760 işlemesini akıllı telefonlarına doğru döndürüp selfie çekene kadar 🙂 Olsun onlar fotoğrafı Instagram’a yüklerken siz kahvenizin keyfini çıkartmaya devam edebilirsiniz. Eğer sadece içeriyi görmek ve kahvenin tadına bakıp çıkmak istiyorsanız masaları değil, barı tavsiye ederiz, daha uygun fiyatlı olduğu için (Via Condotti, 86).
2. İlla çay diyenler için Babington’s Tea Room:
Eğer kahve sizin için çok bir şey ifade etmiyor, Roma’dayken bile “yorgunluğumuzu atacak bir çay olsaydı keşke” diyorsanız İspanyol Merdivenleri’nden sonra gideceğiniz en güzel Roma kafesi Babington’s Tea Room olacaktır. Hem merak etmeyin 200 küsur yıldır açık olan Antico Caffe Greco’dan yaş itibari ile çok da altta kalır bir yanı yok önereceğimiz kafenin. İspanyol Merdivenleri’nin hemen yanı başında kalan, Babington’s Tea Room, 200 olmasa da 100. yaşını yıllar önce kutlamış bir Roma kafesi.
Kafenin hikayesi de epey ilginç. 1893 yılında İtalya’ya gelen iki İngiliz kadın Roma’da yaşayan İngilizlerin içebileceği çayın hiçbir yerde olmadığını sadece eczanelerde satıldığını fark etmişler ve Babington’s Tea Room’u açmışlar. Bu kadar yıl boyunca açık kalmayı başarmış bu tarihi Roma kafesi II. Dünya Savaşı’ndan bile sağ salim çıkmayı başarmış. Öyle ki o yıllarda kapısındaki koskoca “İngiliz Çay Evi” yazısına rağmen kapanmamış. Dediklerine göre o dönemki rejimin üst düzey yöneticilerinin bile tercih ettiği kafedeyken İngiliz ajanlar da koşarak kaçabilecekleri arka kapıya yakın bir masada çaylarını yudumluyorlarmış 🙂
Eğer gitmek isterseniz hiç adres vermeyelim boşuna. İspanyol Merdivenleri’ni karşınıza aldığınızda tam solunda kalan tarihi binaya bakarsanız kafenin tabelasını görebilirsiniz.
3. “Tatlı hayat” yaşamak isteyenler için Doney Cafe:
Roma’da Piazza Barberini veya Via Veneto’ya yolunuz düşerse, Doney Cafe’yi kendinize kısa ve keyifli bir mola için seçebilirsiniz. Westin Excelsior otelinin girişindeki bu meşhur Roma kafesinde espressonunuzu içerken bir yandan da Via Veneto’da ellerinde alışveriş poşetleri ile tatlı bir hayatın bugünkü temsilcileri Romalıları seyredebilirsiniz. Kafenin şehrin en pahalı otellerinden birinde olmasına da aldırmayın, fiyatlar yaklaşık 5-6 euro (Via Veneto, 137).
4. Yeni tatlar denemek isterseniz Cafe Sant’Eustachio:
Roma’ya gittiğinizde mutlaka Pantheon veya Piazza Navona’ya uğrayacaksınızdır diye tahmin ediyoruz. Buraları gezdikten sonra dışarıdan bakıldığında sırt çantalı turistlerle dolu, masalarını sokağa atmış, birbirinin benzeri kafelerden hangisine oturacağınızı düşünürseniz de tercihiniz Cafe Sant’Eustachio olmalı. Her ne kadar paslanmaz çelikten barı, tezgahın arkasındaki bavullara girmeye hazır atıştırmalıklar ile dolu rafları olan kafe, pek sıcak bir ortam sunmasa da içerinin 1938’den beri çok da değişmeden kaldığı düşünüldüğünde orijinallikten tam puan alacaktır.
İçeride masa olmadığını da ayrıca söyleyelim. Dinlenmek isterseniz güçlü sezgilere sahip olsanız iyi olur 🙂 dışarıdaki hepi topu altı masadan hangisindekilerin kalkacağını başkalarından önce bilip yer kapmak için gerekebilir. Oturacak pek yer yok ama bu Roma kafesinde seçenek çok; eğer farklı bir tat arıyorsanız bizim de daha önce hiç duymadığımız Moretto (köpüklü kahve ve kakao), Monachella (çikolata ve kremalı kahve), Shakerato (kremalı soğuk kahve), Granita (dondurulmuş kahve) gibi kahvelerden birini de seçebilirsiniz (Piazza Sant’Eustachio, 82).
5. Dondurmasız mola olmaz diyenler için Tre Scalini:
Onlarca ressamın kendine mesken edindiği, Roma’nın en ilginç çeşmelerinin olduğu Piazza Navona’da bir yerlere oturup dinlenmek isterseniz Tre Scalini tam size göre. 1800’lerin başında hana kalmaya gelenlerle, 1950lerin Dolce Vita döneminde paparazzilerden kaçan ünlülerle dolan Tre Scalini şimdilerde ise adını Roma rehberlerinden duyan veya Piazza Navona’daki hakim konumu nedeni ile şans eseri biraz soluklanmaya gelen turistlerle dolup taşıyor. Eğer siz de dinlenmek için bu Roma kafesini tercih ederseniz hangi pizzayı yerseniz yiyin, hangi kahveyi içerseniz için mutlaka sonunda üstü kremalı ve çikolata parçacıklı dondurması Tartufo’yu denemelisiniz (Piazza Navona, 28).
Tre Scalini’nde keyfini çıkaracağınız manzara
6. O geçen Obama mıydı diyebileceğiniz Harry’s Bar:
Öncelikle söyleyelim Venedik’te Giuseppe Cipriani isimli bir barmenin yıllar yıllar önce açtığı küçük bir bardan, New York’tan İstanbul’a dünyanın çeşitli şehirlerinde otelleri olan bir şirkete dönüşen Harry’s Bar ile bu Roma kafesinin bir ilişkisi yok 🙂 Yine de Roma’da gidilecek bar-kafelerden birisi. Dolce Vita günleri ne kadar şaşalı ise Roma’nın her yerinde izini görebiliyorsunuz. Burası da o dönemlerde Frank Sinatra’nın piyano çalıp şarkı söylediği dünyaca ünlü yıldızların bir şey içtiği mekanlardan birisiymiş. Harry’s Bar’ın durumu şimdi de pek farklı değil. Bu sefer de Barrack Obama’dan Kim Kardashian’a, Anthony Dellon’dan (Alain Delon kadar havalıymış) Carla Bruni’ye dünyanın en ünlü kişilerinin burada fotoğrafları çekilmiş.
Menünün havyardan istiridyeye epey pahalı malzemelerle yapılmış yemeklerle de dolu olduğunu şimdiden söyleyelim ki deri kaplı tabureleri, altın sarısı avizeleri gördüğünüzde yanlış yere gelmişiz diye düşünmeyin (Via Vittorio Veneto, 150).
7. Pantheon’dan sonra bir yere uğramak isterseniz La Tazza d’Oro:
Pantheon’un hemen yakınındaki bu Roma kafesi müdavimleri ile değil de kahvesi ile meşhur bir yerler arayanlara göre. 1946’dan beri faaliyet gösteren La Tazza d’Oro’nun meşhur kahvesi ise kendine özgü Kahvelerin Kraliçesi karışımı. Eğer kendi halinde ufak bir yer arıyor ve sadece uygun fiyata, güzel bir kahve içelim diyorsanız burayı deneyebilirsiniz. Sonrasında da kafeinin etkisi ile Roma turunuza kaldığınız yerden devam verebilirsiniz (Via degli Orfani, 84).
8. Piazza del Popolo manzaralı Caffe Canova:
Piazza del Popolo’ya kadar gelmişken Roma’nın klasikleşmiş kafelerinden birine gidelim diyorsanız Caffe Canova’yı kendinize güzel kahveler sipariş edebilirsiniz. Mekanın dekorunun çok özellikli olduğunu söyleyemeyeceğiz ama dışarıdaki masalarından biri boşsa kısa bir mola verip kafein depolamak için düşünülebilir (Piazza del Popolo, 16).
9. Caffe Canova’nın hasmı Cafe Rosati:
Piazza del Popolo’da Caffe Canova dışında meşhur bir kafe daha var; Cafe Rosati. Karşılıklı iki kafe, her sabah kapıların açılışından son müşterilerin gitmesi ile birlikte dükkanların kapanmasına kadar geçen sürede her ne kadar birbirlerini selamlıyor gibi görünseler de aslında içten içe birbirlerine hasımlarmış. Zamanında müşteriler politik bakış açılarına göre bu kafelerden birisini diğerine tercih ediyormuş. Ama buranın da kahvesi en az diğeri kadar ünlüymüş. Hangisinin hangi görüşü savunduğunu söylemeyelim ki objektif şekilde ikisinin de kahvelerini değerlendirebilin 🙂
Biraz daha geniş çekseymişiz bir tarafımızda Cafe Rosati, diğer tarafta Caffe Canova kadraja girecekmiş 🙂
10. Sıradışı bir kafe görmek isteyenler için Canova Tadolini:
Canova Tadolini’nin listemize girme sebebi sadece yaptığı güzel espressolar değil. Diğer Roma kafelerinin hiçbirinde olmayan bir özelliği daha var. 19. yüzyıl heykeltraşı Adamo Tadolini’nin atölyesi aslında burası. İçeride masa sandalyeden çok heykel var. Öyle sadece küçük büstlerden de bahsetmiyoruz. Canova Tadolini’nin orta yerinde kocaman ata binmiş şövalye heykeli bile var. Sanat severlere farklı bir deneyim yaşatacak bu Roma kafesinin güzel kahveleri de cabası. İspanyol Merdivenleri’nden Piazza del Popolo’ya yürürken uğrayabilir, en azından içeriye bir bakabilirsiniz (Via del Babuino, 150).
Bunlar yetmedi, günde birkaç kez kahve içmeden duramayız biz diyenler için bir bonus Roma kafemiz daha var:
11. Termini’ye yakın çikolatacı Said:
Roma’nın bütün kafeleri Piazza Navona’da, Pantheon yakınlarında mı olmalı? Roma kafeleri sadece Via Veneto’dakilere mi Dolce Vita dedirtmeli? Ya akşam Termini İstasyonu’na yakın oteline doğru yürürken canı çikolata çekenler n’olcak? Onlar için de Roma’nın en eski çikolata fabrikası Said var. 1923’ten beri el yapımı çikolatalar ve atıştırmalık yapan bu mekanda kahve eşliğinde güzel çikolatalarının tadını çıkartabilirsiniz (Via Tiburtina, 135).
Umarız yazımızı beğenmişsinizdir ve Roma turunuza ara verip dinlenmek istediğinizde meşhur bir Roma kafesi bulmanıza yardımcı olabilmişizdir. Bu arada söyleyelim eğer Roma’da kalacak yerinizi daha planlamadıysanız her bütçeye göre en güzel ve farklı otellerin yer aldığı Roma otel tavsiyelerimizi okumanızı öneririz.