Kategoriler
Ana Sayfa Kıbrıs rehberi

Lefkoşa’da gezilmesi gereken 6 yer


Öncelikle söyleyelim Lefkoşa’da gezilecek yerler arasındaki mesafe o kadar uzak değil. Neredeyse hepsi şehir merkezinde…

İlk olarak Büyük Han’dan güne başlayabilirsiniz. 1572 yılında Osmanlı Valisi tarafından yaptırılan hanın alt katında yerel lokantalar ve cafeler, üst katında ise yerel el sanatlarının sergilendiği dükkanlar bulunmakta. Hatta buraya geldiğinizde Sedirhan’ın böreklerinin tadına bakmayı unutmayın.

[widgets_on_pages id=4]


Büyük Han’a uğradıysanız yanındaki Selimiye Cami’si olarak da bilinen St. Sophia Katedrali’ne de gitmelisiniz. Kıbrıs’ın önemli gotik mimari eserlerinden birisi olan bu katedral Osmanlılar tarafından cami olarak kullanılmaya başlanmıştır.


St. Sophia Katedrali’nin hemen karşısında St. Nicholas Kilisesi, yeni adı ile Bedesten bulunmaktadır. AB fonu ile restore edilen bir zamanların Bizans kilisesi, daha sonra Ortodoks merkezi ve Osmanlılar için bedesten olarak hizmet vermiş. Doğrusu restorenin AB işi olduğu diğer tarihi eserler ile karşılaştırıldığında çok rahat belli oluyor.


St. Nicholas Kilisesi’ne yürüme mesafesinde olan bir diğer tarihi eser ise Derviş Paşa Konağı ve Etnografya Müzesi’dir. Gerçi biz Cumartesi günü gittik ve maalesef kapalı idi. Kapısında yazan saatlere göre haftaiçi 08:00-15:30 arası, Perşembe günleri 08:00-13:00 ve 14:00-17:00 (yazın 18:00) saatlerinde açıkmış. Her daim Cumartesi-Pazar kapalı…


Derviş Paşa Konağı’ndan yürüyerek geri dönerken Atatürk Meydanı’nda Venedikliler tarafından 1550 yılında yapılan Venedik Sütunu’nu görebilirsiniz. Osmanlılar’ın Sarayönü Camisi’nin avlusuna koydukları sütun daha sonraları 1915 yılında İngilizler tarafından eski yerine getirilmiş.

[widgets_on_pages id=4]


Venedik Sütunu’nun hemen karşısında Lefkoşa’nın bir başka tarihi yapısı var. Venedikliler’in 1567 yılında inşa ettikleri Girne Kapısı, Osmanlılar tarafından Rum isyanına gözlem kulubesi olarak kullanılmış.


Bu kadar çok yürümek sizi yorduysa hemen Venedik Sütunu yanındaki oldukça güzel dekore edilmiş Gloria Jean’s Coffee’de mola verebilirsiniz.


Ayrıca çarşıya gittiğiniz zaman iki Kıbrıs’ı ayıran Birleşmiş Milletler kontrolündeki Yeşil Hat’ı da görebilirsiniz. Kıbrıs vatandaşlarının geçmesi serbest olsa da Türkiye’den gidiyorsanız Rum kesimine geçemiyorsunuz.


Anahtar kelimeler: Kıbrıs’ta gezilecek yerler, Kıbrıs gezilecek yerler, Kıbrıs turları, Kıbrıs’ta nereler gezilir, Kıbrıs’ta neler yapılır, Kıbrıs’ta nereye gidilir, Lefkoşa gezilecek yerler, Lefkoşa görülececek yerler, Lefkoşa gezilmesi gereken yerler, Lefkoşa görülmesi gereken yerler, Lefkoşa turu, Lefkoşa’da gezilecek yerler, Lefkoşa’da görülecek yerler, Lefkoşa’da gezilmesi gereken yerler, Lefkoşa’da görülmesi gereken yerler


Kategoriler
Kıbrıs rehberi

Girne’de gezilmesi gereken 5 yer



Kıbrıs’ta gezilecek yerler listesine mutlaka Girne de eklenmeli. Girne gezinizde güne Girne Kalesi’nden başlayabilirsiniz. Kıbrıs’ın önemli müzelerinden biri olan Girne Kalesi’nde St. George Kilisesi, Kırnı Mezarları canlandırmaları, Akdeniz Mezar Kazısı, Venedik Kulesi, Luzinyan Kulesi, sarnıç, zindanlar ve Batık Gemi Müzesi bulunmaktadır.


Yaklaşık sekiz yüz yaşında olan kalede ondan daha yaşlı bir şey arıyorsanız o da Helenistik döneme ait Girne Batığı’dır. Stockholm Vasa Müzesi’ndeki kadar kusursuz ve güzel görünmese de Girne Batığı’nın 2.300 yaşında olduğunu bilmek bile etkileyici… M.Ö. 300 yılında açık denizde tutulduğu fırtına sonucu Girne Limanı’nın bir mil açığında batan ticaret gemisinin 1970 yılında başlayan çalışmalar sonucunda 12 metrelik kısmı korunmuş.

[widgets_on_pages id=4]


Girne Kalesi’nden hemen sonra Girne Limanı’nda gezmek de güzel olabilir. Liman gece hayatı açısından restoranları, barları ve casinoları ile Girne’nin başlıca eğlence yerlerinden birisi olsa da limanda manzaranın tadını çıkarıp dondurmanızı yiyerek gezmek de son derece ekonomik bir tercih olabilir:)


Girne’de mutlaka görülmesi gereken bir başka yer ise, limana araba ile yaklaşık 10 dakika uzaklıkta olan Bellapais Manastırı ve Beyaz Giymiş Meryem Ana Kilisesi’dir (Ayia Asproforesha Kilisesi). Bellapais Manastırı gotik sanatın Yakın Doğu’daki en güzel örneği olarak bilinmektedir.

Manastırının üst katındaki dikdörtgen tonozlu yemekhane kısmı Gotik sanatın önemli örneklerinden birisi olarak gösterilmektedir. Papazlara yemek yedikleri sırada vaiz vermek için kullanılan kürsü hala yerindedir.

Avlunun öteki ucundaki kilise, yapının günümüze ulaşmış en iyi kısmı imiş. 13. yüzyıldan kalan kilisenin önyüzündeki freskler 15. yüzyılda İtalyan tarzında yapılmış.

[widgets_on_pages id=3]


Sırada St. Hilarion Kalesi; nam-ı diğer Disney Şatosu var. Kıbrıs’ta Disneyland olmayabilir ama her filmlerinin başında gördüğümüz meşhur şatosunun Kıbrıs’taki St. Hilarion Kalesi’nden geldiği söylenmektedir. Kale gerçekten de Kıbrıs’ın en yüksek tepelerinden birindedir. Girne’den bakıldığında ulaşılması imkansız gibi görünen dağın en tepesindeki kaleye araba ile yaklaşık 30 dakikada ulaşabildik. Kale Kıbrıs’ın Ortaçağ’a tanıklık etmiş önemli mimari yapılarından birisiymiş. Kale, adalıları Arap akınlarına karşı korumak ve uyarmak için yapılmış.

Kale yazın 09:00 – 18:00 (son giriş 17:00) arasında ziyarete açıktır. Açıkçası kale gezisi dik ve uzun bir yokuştan oluştuğundan en az bir saat ayırmanız faydalı olur. Fotoğrafta göreceğiniz üzere kalenin içinde oldukça zorlu parkurlar var, öğle sıcağında kaleyi ziyaret etmek çok akıllıca olmayacaktır.


Anahtar kelimeler: Kıbrıs’ta gezilecek yerler, Kıbrıs gezilecek yerler, Kıbrıs turları, Kıbrıs’ta nereler gezilir, Kıbrıs’ta neler yapılır, Kıbrıs’ta nereye gidilir, Girne gezilecek yerler, Girne görülececek yerler, Girne gezilmesi gereken yerler, Girne görülmesi gereken yerler, Girne turu, Girne’de gezilecek yerler, Girne’de görülececek yerler, Girne‘de gezilmesi gereken yerler, Girne‘de görülmesi gereken yerler


Kategoriler
Kıbrıs rehberi

Kıbrıs’ın uğranılması gereken yemek durakları


Kıbrıslı dostlarımız sağ olsunlar, bize hem adayı gezdirdiler hem de turist tuzağı yerlerden kaçırıp gerçek Adalıların yemek yedikleri yerlere götürdüler. Bu sayede adanın yerel yemeklerini tatma ve gizli kalmış mekanlarını da keşfetme şansı yakaladık.

İlk olarak güne Lefkoşa Gönyeli kavşağındaki Aliboy Büfesi’nde Kıbrıs sandviçi ile başladık. Kıbrıs’a özgü Bikla sosu, hellim ve Bolibif’ten (bir tür salam) oluşan bu sandviçin tadı güzel ve oldukça uygun fiyatlı. Hızlı ve uygun fiyata kahvaltı için doğru bir adres…


Sabah kahvaltısı için biraz daha vaktiniz varsa ve Lefkoşa’ya gideceksiniz uğranılması gereken bir başka yer daha var. Aslında Büyük Han’ın içindeki Sedirhan’ın kalori bombası böreklerini kaçırmak, aslında kaloriyi düşününce kaçırmamak üzücü olabilir 🙂 Sabah kahvaltısında hellim böreği, kıyma böreği ile karnınızı doyurup tatlı olarak da sac katmeri ile kendinize kalori festivali yapabilirsiniz. Açıkçası porsiyonlarını tahmin edemediğimiz için biz biraz fazla söylemişiz; kahvaltının sonunda birazını paket yaptırmak zorunda kaldık… 🙂


Kahvaltı faslından sonra atıştırmalıklar için de birkaç önerimiz var. Mesela eğer Zafer Burnu’na Girne yolunu kullanarak gidecekseniz mola vermeniz gerekecektir. Biz Tatlısu’da sadece birkaç villa tipinde bungalowdan oluşan Zambak Tatil Köyü’nde mola verdik ve Türk kahvesi ile birlikte Kıbrıs kahvesinin tadına baktık. Denize sıfır salaş lokantada güzel manzaranın tadını siz de çıkarabilirsiniz ve uygun fiyata kısa bir mola vermiş olursunuz.

[widgets_on_pages id=4]


Zafer Burnu’na vardığınızda ise St. Apostolos Andreas Manastırı’nı gezdikten sonra güzel bir deniz manzarası ile hemen yanındaki Sea Bird Hotel’in lokantasında balıklarının tadına bakabilirsiniz. Gerçi çok aç değilseniz sadece manzara ile ve ufak tefek bir şeyler atıştırmak daha iyi bir fikir olabilir… Sunduğu hizmete göre biraz pahalı kalabilir aksi takdirde…


Eğer yolunuz Gazimağusa’ya düşerse  Petek Pastanesi’nin dondurmalarının da tadına bakabilirsiniz. Venedik Sarayı kalıntılarından Othello Kalesi’ne giderken kısa bir mola olabilir; dondurmaları ise bol meyve parçacıklı…


Kıbrıs’ta öğle yemeği için es geçmemeniz gereken bir yer var sırada. Lefkoşa’da Büyük Han’ın hemen kapısının karşısında (aman dikkat Büyük Han’ın birden fazla kapısı var) Sabır Lokantası’na mutlaka uğramalısınız. Gerçi adından da şüphelenebileceğiniz üzere meşhur köftelerden yemek için gerçekten sabrınızın olması gerekiyor. Lokantanın tek müşterisi siz olsanız bile yarım saat boyunca beklemeniz gerekebilir. Her köftenin tek tek ve özenle siz sipariş ettikten sonra yapıldığı lokantada “nerde kaldı bizim yemek” dediğiniz zaman alacağınız cevap “(ızgaranın) üzerinde” olacaktır. En temizi, siz öncesinden kaç kişi geleceğinizi söyleyip rezervasyonunuzu yaptırın…


Sıra geldi akşam yemeği adreslerine… Girne’de olacaksanız mutlaka manzarası için uğramanız gereken bir restoran var. Bellapais Manastırı’nın hemen bitişiğindeki Kybele Restaurant inanılmaz bir manzara sunuyor. Özellikle vadinin üzerindeki masa için haftalar öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekiyormuş. Fiyatlara dikkat etmekte de fayda var, manzaranın karşılığını alıyorlar çünkü…

[widgets_on_pages id=4]


Akşam yemeği için en güzelini sona sakladık. Sırada Kıbrıs’ta yemek yediğimiz en güzel restoran var; Girne’deki Ambiance Restaurant. Kıbrıs’ta romantik ve güzel bir yemek istiyorsanız mutlaka uğramanız gereken yer diyebilirim. Kıbrıs’ın meşhur şeftali kebabını yemek için de oldukça güzel bir mekan. Fiks menü içeceklerle kişi başı yaklaşık 25 €. Her ne kadar TL’ye çevirdiğinizde yüksek gibi görünse de masanız mezeler, ara sıcaklar, güzel kebap ve içecekler ile doluyor. O yüzden şık, denize sıfır romantik manzara ve akşam uyutmayacak kadar çok yemek için uygun bir

Kategoriler
İstanbul yazıları

Burgazada’da korku dolu anlar…



İstanbul’da havalar güzelleşmişken ve adalar henüz yeterince kalabalıklaşmadan “bir Burgazada yapalım” dedik. Bostancı’dan Şehir Hatları sadece haftasonları beş sefer yaptığı için Mavi Marmara ile Burgazada’ya yaklaşık 45 dakikada vardık. Ki aslında bu yolculuk bile İstanbul’da olmamıza rağmen denizi ne kadar özlediğimizi hatırlatmaya yetti.

Burgazada’ya iner inmez karşımıza çıkan kimisi meşhur (Barba Yani gibi) balık lokantalarından birisinde oturmamak için kendimizi zor tuttuk çünkü saat akşam yedi olmuştu ve çok acıkmıştık. İyi ki dayanıp önce biraz adayı dolaşalım demişiz. İskeleden yaklaşık 200 metre uzaklıkta önünde onlarca bisikletin olduğu bir dükkan gördük. “Ama ben yıllardır bisiklete binmemiştim” nidalarından “Yaa, paçalarım acaba zincire sıkışır mı?” sorularına kadar geçen bir karar verme faslından sonra saati 5’er TL’ye üç kişi bisikletlerimizi kiraladık.

En az yokuşun olduğu rotadan Kalpazankaya’ya kadar çıktık. İyi ki bisiklet kiralamışız hem faytondan çok daha zevkli idi hem de o kadar yolun yürünmesi pek de mantıklı olmayabilirdi, hele bir de o kadar acıkmışken. Tepeye vardığımızda ağaçlıklar arasındaki Kalpazankaya Restaurant bizi karşıladı. Menüsüne kısaca bir göz attıktan sonra, ne çok pahalı ne de ucuz diyerek, çok güzel manzarasına rağmen yemekten sonra bisiklet ile o kadar yolu dönemeyeceğimizi göz önüne alarak tekrar yokuş aşağı bisikletçimizin yolunu tuttuk.

[widgets_on_pages id=4]

Dönüş yolunda hava iyice kararmıştı, böylece Burgazada’da korku dolu anlar filmimizi çekebildik :))

[widgets_on_pages id=4]

Sahile ulaşıp bisikletlerimizi teslim ettikten sonra artık hava iyice kararmıştı. Açlığın üstüne bisiklet ile ada turunun ardından bisikletçinin hemen yanındaki balıkçı Yasemin Restaurant‘a zor attık kendimizi. Bu seçimimiz ile böylece iskelenin kalabalığından ve gürültüsünden uzakta kalabildik ve deniz hemen kenarındaki masamızda oturup dolunayın karşımızdaki tepelerin ardından doğmasının zevkini çıkarabildik. Tüm bunların yanında mezeler ve balığın tadı da ortalamanın üzerinde idi…


Bisiklet turu ücreti: 5 TL/saat

Üç saatten uzun kiralayacaksanız, 15 TL’lik günlük fiyat daha mantıklı

Yasemin Restaurant: İçecekler dahil kişi başı yaklaşık 50 TL

Balıkları sipariş etmeden pazarlık yapıldığında veya en azından fiyatları sorulduğunda menu vermediklerini de düşündüğümüzde %20 tasarruf edilebiliyor.


Anahtar kelimeler: İstanbul adalar, Burgazada turu