[sg_popup id=13013]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]
National Geographic Channel’da seyrederdim Kabusa Dönen Yolculuklar belgeselini. Hiç benim de başıma benzeri geleceğini düşünmemiştim. Ta ki Mısır’a daha önce kullanılmış tek seferlik vize ile gidene kadar. Vizesiz seyahat edince öyle birkaç evrak işi nasılsa hallolur, ilk uçakla da geri gönderirler diyemiyormuşsunuz. Hele gittiğiniz yer bir Ortadoğu ülkesi ise. Evet, şu anda Kahire havaalanı nezaretindeyim. Seyahatim pek de planladığım gibi gitmedi. Anladığım kadarı ile bol vaktim var içeride. En başından yazmaya başlayayım* Doğru bildiniz bu yazımızı Mısır’da, Kahire Havalimanı’nda nezaretten yazıyorum. Her zaman soruyorlardı, bu kadar seyahat ediyorsunuz başınıza ne ilginç olaylar geliyordur diye. Sanırım uzun bir süre en ilginç hikayemiz bu olacak.
SABAHA KARŞI 03:30
Kahire uçağının kalkış saati 06:45 olduğundan havaalanında erkenden olabilmek için güne biraz erken başlamıştım. Ama olsun, Atatürk Havaalanı lounge’unda kahvaltımı edecek, uçakta seyahat dergilerimi okuyacaktım. Akşama planım ise Maldivler’de, Phuket’te de olan Dusit Thani Lakeview Cairo’da palmiyelerle dolu havuz başında bir güzel dinlenmekti.
PASAPORT KONTROL. SABAH 08:00
Kahire havaalanına saat sekiz sıralarında uçağım indiğinde tek hedefim vardı, bir an önce havaalanı dışında bekleyen beni otele götürecek şoföre ulaşabilmek. Uçağa yetişmek için fazlası ile erken kalkmıştım zaten. Kahire havaalanından dışarı çıktığınız anda, sizi 40 yıldır tanıyormuş da gurbetten gelmişsiniz gibi karşılayan taksicilere dert anlatabilecek durumda değildim. Öyle ki bir seferinde iki yana doğru açılan otomatik kapıdan dışarı çıktığımda bana doğru koşan ve gerçekten beni tanıdığını sandığım taksiciye az daha sarılıyordum da son anda bizi almaya gelen şoför kurtarmıştı beni. Bunları düşünürken, bir yandan da cep telefonumu açmış gelen mesajları okuyordum. İlk gelen mesaj tabii ki de başımıza bir olay gelirse diye konsolosluğun telefon bilgisiydi. Bugüne kadar bu mesajdan defalarca gelmişti ama hiç ihtiyacım olmamıştı. Şimdi de olmazdı herhalde. Şöyle bir göz gezdirip bir sonraki mesaja geçecektim ki konsolosluk telefonu olarak verilen numaradaki 312 yani Ankara alan kodunu fark ettim. Doğru mu okuyordum? Kahire Büyükelçiliği diye Ankara telefonu mu vermişlerdi?
Doğru ya, Mısır ile olan ilişkilerimiz biraz limoniydi bu aralar ve büyükelçimiz de Kahire’de değildi uzunca bir zamandır. Aman neyse canım bu durum beni de pek ilgilenmiyordu.Bir an önce pasaport kontrolünden geçip havalimanı çıkışında beni karşılayacak Samy’e gitmem gerekiyordu şu anda, diyerek telefonu cebime koyup havalimanı koridorlarında hızlı adımlarla yürümeye devam ettim.
Pasaport kontrolüne geldim sonunda. Sıra o kadar da uzun değildi. Birkaç dakika içinde havalimanında dışarı çıkacaktım. Önümdeki sıra yavaş yavaş azalırken ve pasaport polisine doğru yavaş yavaş yaklaşırken birazdan olacaklardan habersizdim.
Sıra sonunda bana geldi. Pasaportumu Mısırlı polise uzattım ve artık alıştığım rutin kontrollerin yapılmasını bekledim. Bir yandan da bankonun yan tarafındaki ufacık metal parçasından yansıyan görüntüye; polisin pasaport sayfalarını tek tek çevirişine bakıyordum. Pasaportun en başından sonuna doğru hızlı bir tur attı, olmadı. İkinci kez ama bu sefer daha yavaş tüm vizeleri tek tek gözden geçirdi ama hala Mısır vizesini bulamamıştı. Alışmıştım ne de olsa bu duruma, o kadar vizenin içinden sıklıkla bulamadıkları oluyordu görevlilerin. Veya aynı vizenin üzerinde o kadar çok kaşe oluyordu ki okuyamıyor geçiyorlardı vizeyi. Bu yüzden kendimi hazırlamıştım da; “İsterseniz vizeyi gösterebilirim”.
Ama bunun karşılığında İngilizce “Bu mu? Bu tek girişlik vize!” demesini ise …