[sg_popup id=13395]
[widgets_on_pages id=”Adsense Auto Ads”]
Amsterdam’da bir gezginin akrabasının olmasının en iyi yanlarından birisi de gelmişken Amsterdam’a yakın yerleri de öğrenip gezebilme imkanı tanıması. Başka türlü olsa sadece Amsterdam’ın merkezindeki yerleri gezer dönerdik ve ne Volendam’dan ne de Zaanse Schans’tan haberimiz olurdu. Amsterdam’ın zaten hayranı olmuştuk gezerken ama Volendam’a gidince, Hollanda’nın hepten hayranı olduk. Öyle ki emekli olup da evde ekmeğimizi, yoğurdumuzu yapmaya başladığımız vakit yerleşebileceğimiz yerler listesine üst sıralardan girdi, Volendam. Ama lütfen hayallarimizi bozmayın, “biz zaten evde ekmeğimizi yapıyoruz ki” veya “öyle olmaz, önce oturma izni gerekir” veya “o evleri almaya ikramiyeniz yetmez, hem euro ne kadar biliyor musunuz?” diye. Hayal işte n’apcaksınız 🙂 Bu kadar övgüler sıraladığımız Volendam’a gelirsek, Amsterdam’ın sadece 25 dakika uzaklığında hepi topu 22.000 nüfuslu minik bir sahil kasabası aslında. Bilecik’ten bile küçük, siz düşünün. Bilecikli arkadaşlarımıza selamlar 🙂 Neyse biz Volendam’a geri dönelim ve en başından anlatmaya başlayalım.
Volendam gezimiz Amsterdam’dan araba ile Markermeer gölüne doğru yola çıkmamız ile başladı. İşte bu yolculukla birlikte tarıma odaklanmamanın ne kadar yanlış bir yöntem olduğunu da öğrenmiş olduk. Bizim ülke olarak toplam ihracatımız yaklaşık 150 milyar dolar iken, Hollanda’nın sadece tarım ürünleri ihracatı 100 milyar doların üzerinde ve büyüklüğü de yaklaşık ülkemizin 20’de biri. Muhtemelen konu niye bir anda coğrafya dersine döndü der gibisiniz 🙂 Çünkü Volendam’a giderken öyle güzel çiftlik evleri gördük ki şu kentli halimizle gıpta ettik.
Yol boyunca inekler otluyordu, biz de onları seyrediyorduk. Bir terslik var gibi bu cümlede ama 🙂 Yol ile aralarındaki birkaç metrelik kanal sayesinde yanlarından süratle geçip giden arabalara rağmen, özgürce çimlerde çitler olmadan dolaşıyorlardı. Sayıları, renkli bir fotoğrafı siyah beyaz bir kareye çevirecek kadar çoktu üstelik.
Kanallar insanların hobilerine de ev sahipliği yapıyordu. Buna da özenmedik değil…
Her ne kadar bir kano için açılmıyorlarsa da Hollanda’ya özgü açılır kapanır köprüler de kanallar üzerinde kendilerine yer edinmişti.
Amsterdam’a bu kadar yakın olmamıza rağmen yol boyunca yel değirmenleri de bize eşlik ediyordu.
Yol boyunca bizi en çok şaşırtan, Volendam’ın girişindeki müstakil evler oldu. Sanki bir sahil kasabasına değil de Volendam Konakları gibi şatafatlı sitelerden birisine giriş yapıyorduk 🙂
Abbey Road albüm kapağından çıkmış gibi duran idolümüz o emekli amca da oradaydı 🙂
Sonunda Volendam kasabasına varmayı başardık. Önce Volendam’ın minik marinasında kasabanın en güzel yerinin neresi olduğundan habersiz biraz vakit geçirdik.
Volendamlı denizciler Markermeer’a açılıyordu şansımıza.
Marina ve çevresinde, biraz vakit geçirdikten sonra öğreniyoruz ki meğerse Volendam’ın alametifarikası başkaymış.
Volendam’ın en güzel yanı, en azından bize göre, kendine has evleri imiş. Denize paralel sokaktaki, sağlı sollu uzayıp giden evler Volendam gezimizin en güzel yanını oluşturuyorlardı. Tam da dünya kupasına denk geldiğimizden olsa gerek ev sahiplerinin Hollanda bayrakları ve turuncu flamalar ile süsledikleri evleri adeta birbirleri ile yarışıyordu.
Her evin taşlı yola bakan camları da minik birer çiçekçi vitrini edası ile önlerinden geçenleri etkilemeye çalışıyordu.
Bir tek basma eteklerini giymiş, saçlarını oyalı tülbentleri ile örtmüş, her mevsim üstlerine bir hırka geçiren çiçekçi kadınlar eksikti, Volendam evlerinin önünde.
Volendam evlerinin minik çitlerle çevrili bahçeleri de cam vitrinler ile rekabet edecek kadar huzur veriyordu. Bahçedeki bankların üstünde sahildeymiş gibi uzanan sevimli ayıları, perdenin arasından burunlarını uzatmış kulaklarını dikmiş köpekleri ve her an sipariş almaya hazırmış gibi duran kırmızı ceketli garson heykelleri ile Volendam’ın kırmızı çatılı evleri Zuideinde sokağını, Volendam’ın en güzel yerlerinden birisi yapıyordu.
Köpecik, heykel değilmiş ya 🙂
Volendam’da bu kadar gezdik ama ya acıkırsak ne yapacağız?
Çok yerinde bir soru 🙂 açık havadan olsa gerek Amsterdam’a dönemeden bizim de karnımız acıkmıştı. Bu sayede de yazarken bile yutkunmamıza neden olan tatlı turşusu ve soğanı ile birlikte ringa balığının tadına bakabilmiştik. Siz de önünde sıra olan seyyar satıcılarda ringa balığını deneyebilirsiniz.
Volendam gezisi ücretli mi?
Eğer ringa balığına bir servet harcamayı planlamıyorsanız, Volendam’da magnet almak dışında pek paraya ihtiyacınız olmayacaktır. Bu da Volendam’ı ayrı bir güzel yapıyor gözümüzde 🙂
Amsterdam’dan Volendam’a nasıl gidilir?
Dam Meydanı’ndan yaklaşık yarım saatte ve tek bir vasıta ile Volendam’a ulaşabilirsiniz. Amsterdam Centraal istasyonundan 110 veya 312 nolu hatlar ile Volendam’a gidebilirsiniz. Araba ile ise sadece 25 dakika uzaklıkta, Volendam. Kendi lokasyonunuza göre aşağıdaki haritadan en uygun ulaşım yolunu bulabilirsiniz.
Volendam’a yakın başka görülmesi gereken yer var mı?
Eğer Volendam’ı ve evlerini beğendiyseniz her ne kadar artık gerçek bir ada olmasa da etrafı göl suları ile çevrili Marken’e de zaman ayırabilirsiniz. Üstelik Volendam’dan ulaşım da çok kolay.
Yaz döneminde gidiyorsanız talebe göre 15 dakikaya kadar düşen aralıklarla kalkan tekneler ile Volendam’dan Marken’a yarım saatte gidebilirsiniz. Biz tekne turları ile ilgili bir internet sitesi bulduk ama en iyisi marinada bakmak olacaktır :).
Tekneler yoksa da otobüs ile aşağıdaki haritada belirtilen hatlar ile Marken’a seyahat edebilirsiniz. Günün sonunda da doğruca 311 nolu otobüs ile Amsterdam’a geri dönebilirsiniz.
Marken ile ilgili emin olamadık, birkaç fotoğrafını görebilir miyiz?
Maalesef bizim Volendam’dan döndükten sonra haberimiz oldu Marken adasının varlığından 🙂 Ama kısa bir fotoğraf turuna buradan ulaşabilirsiniz 🙂
Başka başka? Volendam’a yakın başka nereler var gidebileceğimiz?
Daha hala gezilecek yer arıyorsanız epey uzun bir zaman için gelmişsiniz demek ki Amsterdam’a. Sizi de kırmayalım o zaman. Hollanda’nın peynirlerine düşkünseniz haftanın bazı günleri peynir pazarı kurulan ve edam peynirine adını veren küçük Edam kasabasına bir bakabilir ve eşe dosta yerinden peynir alabilirsiniz. Amsterdam’a dönerken yolunuzun üstündeki bir başka sahil kasabası Monnickendam’a da uğrayabilirsiniz.
Araba ile gitmeyi planlıyorsanız, Amsterdam’a dönerken Hollanda’nın meşhur yel değirmenlerini göreceğiniz Zaanse Schans’ta da bir mola vermelisiniz. Zaanse Schans rehberi burada…
Umarız yazımızı beğenmişsinizdir. Volendam ve Marken’de güneşli, bol fotoğraf ile döneceğiniz keyifli bir gezi dileriz.